İki yıl boyunca soyunma odalarından, sahalara koşturup durmuş Vefa Spor’un peşinde Burcu Göknar. Yenilginin ve hüsranın, sevincin ve umudun fotoğraflarını çekmiş. Ki, dünya daha yaşanır bir yer olsun diye...
Ahmaklığın pençesine düşmüş şu güzelim gezegen, yörüngesinden kopup uzayın derinliklerinde kaybolmuyorsa bu, dünyada hala iyi şeyler yapmak için çırpınan birilerinin yüzü suyu hürmetinedir.
Kaç zamandır fellik fellik aradığım kitabı masamın üzerinde gördüğümde, son zamanlarda sevinmeme neden olan ne az şey yaşadığımı düşündüm ilkin.
Bir kadın, Burcu Göknar, fotoğraf makinesi boynunda yaklaşık iki yıl boyunca amatör küme takımı Vefa Spor’u ve dolayısıyla o semtin insanlarını görüntülemek için dolanıp durmuş peşlerinde. Yağmurun ve güneşin altında insanların, gençlerin, yaşlıların, futbol topunun, gözyaşının, ağız dolusu sevincin, duvarların, kale direklerinin, tezahüratın, yeşil beyaz bir dünyanın siyah-beyaz fotoğraflarını çekmiş de çekmiş...
‘Önemsiz’ görüneni sahiplenmek
Bir kadın, Burcu Göknar, sanki düşünürlerin düşünürü Walter Benjamin’e kulak vermiş, bugüne dek hep yenenler açısından yazılan insan tarihini oturmuş yeni baştan ama bu kez yenilenlerin gözünden bir kez daha yazmaya koyulmuş.
Bu kadın, tuhaf, önemsiz ve gülünç gibi görünene sahip çıkarak onun içindeki cevheri açığa vurup, geleceği yeniden kurmak için sıvamış kolları.
İthal malı duyguların iştahla tüketildiği bu ahmaklık çağında, hayatı kurmak yerine onu eğlenceli bir reklam gibi izlemekle yetinen ve olan biten her şeye omuz silkip geçen televizyon çocuklarının yükünü de vurmuş omzuna...
Bir semt bilgesi; Melkon Amca
Bize, futbolun hayatın ta kendisi olduğunu bir kez daha gösteriyor Göknar’ın fotoğrafları. Vefa’nın deplasman maçlarını bile kaçırmayan ve artık bu dünyada olmayan Nejdet Örs’ü tanıtıyor fotoğraflar. Ve onun, Allah uzun ömür versin, tribündaşı futbol filozofu Melkon Taşçıoğlu’nu...
14 yaşından bu yana Vefalı olan Melkon Amca, önce renklerini sevmiş takımının. Şimdi ise, milyon eurolara yapılan transferleri rüküş bir gösteriye dönüştürmekte utanılacak bir yan bulmayan, güç ve başarı arsızı gençlere futbolun en basit ama en soylu yanını işaret ediyor yedi kelimeyle; “Biz mazlumun yanındayız; ötekileri sevmek çok kolay!” 82 yaşındaki bu semt bilgesi, takımının 6-0 yendiği bir maçın ardından başları önde soyunma odasına giden rakip futbolcuları, “Aslansınız yavrularım! Haydi çocuklarım üzülmeyin, bir dahakine kazanacaksınız” diye teselli etmeyi ihmal etmeyecek kadar derin biri. Kim kulağının, bu sözleri söyleyen bir adamın dudaklarının dibinde olmasını istemez ki!
Burcu Göknar’ın ‘Vefa’ fotoğraflarına, içine girercesine uzun uzun baktım. Tek tek insan yüzlerine... Galibiyetlerin coşkulu kahkahasına, yenilgilerin gözü yaşlı insanlığına... Taze ekmekli kahvaltılara, yoksul sokakların yenilgiyi çaresizce kabullenişlerine... Bir kere daha anladım ki, ‘futbol, fena halde hayata benziyor’ ve bize bu hayata dair çok şey öğretiyor. Anladım ki, birlikte olduğumuzda çok iyiyiz! Ve Nejdet Örs’ü artık göremeyecek oluşumuz nedeniyle bir kez daha anladım ki, sevdiklerimizle sonsuza kadar birlikte ve sağlıklı yaşamayacağız. O fotoğraflar diyor ki; “Babana sahip çık! Onunla çok zaman geçir, ondan öğrenebileceğin ne varsa öğren.” Var sen bunu, “Annene” diye de oku...
Kaptan Kamil Çil elinde bir kupa taşıyor ama üzgün. Çünkü, Süper?Amatör Lig İstanbul Şampiyonası’nda Sultanbeyli’ye penaltılarla yenilmişler.?Eldeki ‘ikincilik kupası’ ama semtin birikimine gururlu bir katkı öte yandan da...
1962-63 sezonunda Vefa’da oynamış Mehmet?Ali Demiroğlu, koca bir tarihe tanıklık eden badi parmağıyla, ‘o zamanki kendi’ni gösteriyor...
Bir maç daha bitmiş. Futbolcular, rutubetli sokaklarda kurumaya bırakılmış çamaşırlar, yemek kokuları, çocuk bağırışları arasında terli ve yorgun halde semte dönüyor. (Milliyet Cadde Eki'ndeki yazısıdır)