Cem Dizdar

16 Aralık 2009

DTP'Yİ KAPATAN SADECE MAHKEME Mİ?

Şimdiye dek yürütülen zımni siyasal ittifakların bir anlamda deşifre edilmesidir DTP'nin kapatılma kararı.

Arabadaydık.
- “Tabiatın güzelliğine bak” dedim.
-“Ağaçlardan hiçbir şey göremiyorum” dedi.
                                                                                    (küçük iskender/ it cazı)


"Vicdan yazıları diye başlamıştım; şu halimi görün ki, bir öfke ve tepki yazısından başka bir yazı çıkmıyor kalemimden" diye devam etmiş Oya Baydar... Devam etmese, bu kadarıyla yetinse de olurdu. Çünkü her şey böyle başlıyor... Vicdanla..

70'lerde dağlarda yitirilen yiğitleri de yola koyan, vicdanlarıydı... Ben bir sonraki kuşağım, bizim arkadaşları da dağa çağıran aynı şeydi. Kıt aklımızla bizi sokağa döken de, üç buçuk ata ata kanunsuz işler yaptıran da aynı şeydi... Vicdanımız. O karşı duramadığımız, başkaları için bir şey yapma arzusu...
Öfke, vicdanın kardeşidir... Biri olmadan öteki olur mu?
Vicdansızın öfkesi olmaz, onun nefreti vardır...
Öfke yaratıcı, ilericidir. Nefret imha eder, gericidir...
Öfke bizim, nefret onların.. Farkımız bu...


***


DTP'nin kapatılması üzerine yazdığı "öfke yazısı"nda Oya Baydar, "DTP’yi kapatma kararı verenler, bu kararın engellenebilmesi için gereğini yerine getirmeyenler, karar böyle çıksın diye son günlerde provokasyon üstüne provokasyon yapanlar, Türk ve Kürt Ergenekonları el sıkışıp buluşmuştur" diye benim şahsen şahane bulduğum bir tespit yapıyor...

Biz, dünya ve memleket meselelerinin 'sınıf mücadelesi' ekseninde çözülebileceğini iddia eden 'arkaikler'in ne zamandır söylediği ama bir türlü dinletemediği şey tam da buydu... Darbecilerle, Baydar'ın tespit ettiği ittifakın buluşma ya da kesişme noktaları neresidir? Asıl soru budur. Şimdi tespit edilmesi gereken, ilk ciddi krizde ortaya çıkan bu ittifakın kimlerden, hangi grup ve fraksiyonlardan oluştuğudur. Bu neden önemlidir? Bu, mücadele içindeki gerçek yerimizi belirlememiz için gereklidir.

Şimdiye dek yürütülen zımni siyasal ittifakların bir anlamda deşifre edilmesidir DTP'nin kapatılma kararı.
Kapatmaya bıyık altından gülenlerin, ellerini oğuşturanların, "ohhh kurtulduk" diye derin nefes çekenlerin ve bu gruptakilerin memlekete demokrasi getireceğini düşenerek onların değirmenine bilerek ya da bilmeden su taşıyan 'bizim mahalle'nin çocuklarının deşifresidir...

Sadece AKP hükümeti değil 'genel anlamda iktidar'la hesaplaşma derdi olmadan, sadece iktidar fraksiyonlarının kendi içinde yer değiştirme mücadelesini demokrasi mücadelesi olarak anlamak ve bunu bize doğruymuş gibi anlatmak, bu 'doğru'yu kabul etmeyenleri Ergenekoncu olmakla suçlayanların DTP'nin kapatılmasından kimi sorumlu tuttukları, esasen onların kim olduğunu, nerede olduğunu göstermesi açısından ziyadesiyle önemlidir...
Kapatma kararını sadece Anayasa Mahkemesi'nin verdiğini düşünmek, iktidarı elinde tutan ittifakın kimlerden, hangi grup ve sınıflardan oluştuğuna dair hiçbir şey bilmiyor olmakla aynı anlama gelir.

* * *

Tam da bu karmaşık denklemin çözümü, taşların yerli yerine oturtulması için gereken şeydir öfke. Kafamızı karıştırana, doğruyu bulandırana karşı aklımızı diri tutandır. Nefretle değil öfkeyle, hınçla değil aşkla... Bizi onlardan ayıran şey, "aklımızın kötümserliği ile irademizin iyimserliği" arasındaki bu diyalektiktir.

Şimdi bütün bu olan biteni anlamak için dün Tekel işçilerinin nerede olduğuna da bakmak gerek. -Bilmeyenlere bir hatırlatma AKP'nin önündeydiler.- Dün Tekel işçilerinin, bir süre sonra da henüz işçi olduğunun bile farkında olmayan işçilerin olacağı yer (!) bize DTP'nin kapatılmasıyla ilgili, artık ipucu demeye dilim de varmıyor ya hadi yine öyle diyelim, önemli ipuçları veriyor. Ya da kamu çalışanlarının eyleminden sonra alttan alta yürütülen soruşturmaların, görevden almaların verdiği 'ipuçları...'

Ha siz, "Bunların DTP'nin kapatılmasıyla ne ilgisi var?" diye soranlardansanız, Oya Baydar'ın tespit ettiği ittifak üzerine başınızı iki elinizin arasına alıp bir değil, birden çok kere düşünün derim...

Tam da bu ve benzer nedenlerden dolayı, bizi besleyen 'kök hücrelerimize' sık sık geri dönerek hayatı anlamaya, ondan da öte değiştirmeye çalışmak... Bunun için de yakınlarda kaybettiğimiz, düşünce aleminin çalışkan ve derin abilerinden Claude Levi Strauss'un yaptığını yapmak gibi; “Louis Bonaparte'ın 18 Brumaire'i ya da 'Ekonomi -politiğin Eleştirisi'nden birkaç sayfa okuyarak zihnimi açmadan, bir sosyoloji ya da etnoloji problemiyle uğraşmaya pek ender girişirim...”


“Bu iki kitap kime ait?” diye soracaklar da bir zahmet bana değil, Google'a başvursun..