Cem Dizdar

07 Eylül 2010

Bu Bono başka Bono

‘Yarı-resmi Türkiye ziyareti’nin ardından gözüme batan ‘diğer Bono’ için biri kelime etmek gerek.


Konser geçti gitti artık... Tellendirdiği nağmeler, dillendirdiği şarkılar için teşekkürü borç biliriz. Lakin ‘yarı-resmi Türkiye ziyareti’nin ardından gözüme batan ‘diğer Bono’ için biri kelime etmek gerek.
İtirazın müziği ‘rock’un önemli bir müzisyen elinde ehlileştirilip, uslandırılması bu olsa gerek. Dünya klası geçinen birinin Türkiye’ye dair en büyük hayali ‘Boğaz Köprüsü’nü yürüyerek geçmek’miş. Bu ‘kıta geçiş’ rüyasıyla ilgili hatırlatmak gerekir ki, ‘Asya’ ve ‘Avrupa’ gibi sınırlar yoktur aslında. Sınırları gücü elinde tutan insanlar ve devletler çizer, biz de çaresiz kabulleniriz. Bu anlamıyla Üsküdar’da oturanla Beşiktaş’ta oturan arasındaki fark zengin/yoksul farkından başka bir şey değildir. Yoksa ‘insan’ aynıdır. Belfast’taki ile Mumbai’dekiler arasında da fark aynen böyledir. İnsanlar arası varoluş farkını sınırlar değil, coğrafya belirler. Ve coğrafyanın sınırları insan tarafından kağıda değil, doğa tarafından gezegene çizilir.

Yüzerek de geçebilirdi Boğaz’ı!

Bana sorsa daha önemli bir macera önerirdim Bono’ya. “Üsküdar’dan Beşiktaş’a yüzerek geç. Daha gösterişli olur ve ‘sıkı adam’a daha yakışır” derdim.
Böyle ‘rüküş bir gösteri’ye ‘cool’ görünen biri gönül indirir mi? Önerilse bile, “Kimse geçirilmiyorsa ben de geçmeyeyim. Bu biraz, simaen beni andıran sizin iyi rockçu Feridun Düzağaç’a bizim  Heathrow Havaalanı’nın apronunu açmak gibi olmaz mı? Kaldı ki, Feridun böyle bir şey teklif edilse elinin tersiyle iterdi” demez mi insan?
Peki, o ne yaptı? Yanında devlet erkânı, “Tam burada dur” dedikleri yerde durup Ortaköy Camii’ni fona alıp zafer işareti yaptı... Orada kim kimin fonuydu? İstanbul mu Bono’nun, Bono mu AKP’li siyasilerin? “Ülke tanıtımı” demeyin sakın, bu ülkeyi tanıtmanın rüküş olmayan bin tane yolu bulunurdu istense...
Konu buraya gelmişken herhalde Bono da bu memlekete dair bazı ipuçları da elde etmiştir diye umuyorum. Bir zamanlar edilen yardımların yeri gelmişken insanın kafasına kakıldığı yerdir burası aynı zamanda. Yahudilerle her sorun yaşandığında “500 yıl önce sizi İspanyollardan kurtardığımızı unuttunuz mu?” yollu aşağılamalara şimdi de, “Bono Bey! Deden açlıktan ölürken benim dedem ona para göndermişti. Al bu da dedenin bizimkilere gönderdiği şükran mektubu” eklendi. Nazik adam tabii, o da alıp teşekkür etti...

Yardımseverlik meziyet değildir
Malum, gezegende müziğiyle olduğu kadar ‘yardımsever’liğiyle de tanınır Bono. Lakin unutulmasın ki, yardımseverlik ‘dikeydir’ ve aslen yardım edileni aşağıladığı gibi yardım edeni eşitsizlik basamağında hep yükseltir. ‘Muhtaç’ olmasa ‘yardım’ da olmaz. Yardımseverlik muhtaçlığı meşrulaştırıp, normalleştirerek kabul edilir hale getirir. O nedenle ‘yardımsever’, düzeni muhtaçlar lehine değiştirmek için uğraşan değil, tam tersi onlar aleyhine muhafaza edendir. Bu nedenle bile Bono ve benzerleri yaptıkları müzik dışında asap bozucu gelir bana hep.
Bize gelince asi deri mont!
Bir de şu ünlü deri mont... Nedendir bilinmez, Angela Merkel’in, Tony Blair’in, Bill Clinton’un, George Bush’un, Dimitri Medvedev’in huzuruna takım elbise giyip hatta bazen kravat bile takarak çıkan ‘cool’ Bono, Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’ın karşısına deri montla geldi.
“Kötü adamlar sürekli güneş gözlüğü takar” diye bir söz vardır. Her zaman yüksek kâr payı vaat eden ‘hazine bono’su gibi davranmakta mahsur görmeyen ‘cool Bono’ da insanlarla göz göze geldiğinde samimiyet çizgisi açığa çıkmasın diye gözlüklerinden ayrılamıyor olmasın sakın!