Cem Dizdar

09 Ekim 2009

Birileri gelir dünyayı değiştirir, öyle mi?

Bu reklam üzerine internette övgü dolu birçok yazıya rastladım

Geçen haftalarda televizyonda izlediğim inşaat sektörüyle ilgili bir reklam filminin mottosu, dünyayı nasıl algılamamız gerektiği konusunda verilen eğitimin ne denli işe yaradığını gösterircesine sokuyordu sloganı gözümüze; "BİRİLERİ GELİR, DÜNYAYI DEĞİŞTİRİR..."

En altta, maçta rakibe ve hakeme ana avrat küfür ederken iki paket sigara bitirip, çıkışta da üzerine dört-beş buzlu “scotch”u yuvarladığı için hırıltılı gibi çıkan sesiyle Louis Armstrong, "What a Wonderful World"ü söylüyor... Üst ses olarak, sakin ve ikna edici tonda, damlar gibi konuşan Haluk Bilginer finali yapıyor; "BİRİLERİ GELİR, DÜNYAYI DEĞİŞTİRİR..."

Alttaki sesler içimize işlerken, üstten, gözümüzün önünden kahraman imgeleriyle “dünyayı değiştiren” birçok tanıdık geçiyor... Martin Luther King, Mustafa Kemal, Tiannanmen Meydanı'nda tanklara kafa tutan o aksi Çinli oğlan, “kelebek gibi uçan arı gibi sokan” Muhammed Ali Clay ve diğerleri...

Bu reklam üzerine internette övgü dolu birçok yazıya rastladım. Şimdi, o yazılar vesilesiyle “dünyayı değiştirmek için gelen birileri” üzerine bir kaç söz... Ama önce reklamlar!..

 

ELMA DÜŞMESE NEWTON UYANMAZDI!

 

Reklamdan anladığımız kadarıyla dünyayı değiştirecek “birilerinden” kasıt daha çok “tekil karakterler..” Yani “birileri” derken aslen “biri” denmek isteniyor.

Birilerinin / birinin gelip dünyayı değiştireceği düşüncesi, “kadim inançlar” kategorisindendir. Bu düşünme hali bizde kahramanın, liderin, bilgenin “öncesiz” olduğu yanılsaması yaratır çoğunlukla. Örneğin, kafasına elma düşene kadar Newton öncesi çözülen binlerce fizik formülü bu algıda yer bulamaz kendine. Her şey Newton'un kafasına düşen elmayla başlar. Şöyle düşünmeye alışkındır bu bakış; "Onca yıl binlerce adamın kafasına düştü de o elma, hiçbirinin aklına “Aaaa bunu yer çekti benim kafama” demek gelmedi...

Ya da... Hamamda yıkanırken elinden kayan tasın kurnada yüzdüğünü gördüğü anda beyninde şimşekler çakan Arşimed'in, "Evraka, evraka" diye sokağa fırlamasıyla mümkün oldu gemilerin su üstünde yüzdürülmeleri. Öyle ya, milyonlarca yıldır suda yüzen kütükleri gördü de o kadar insan, birinin aklına gemi yüzdürmek gelmedi!..

Bu tür algılamalar sosyal ve siyasal hayatı da “mehdi”, “mesih” beklentisine sokuyor ister istemez. Daha güzel bir dünya için, “iyi bir lider” beklentisiyle geçti / geçiyor yıllar.

 

'DEUS EX MACHİNE' YOKTUR

 

Özellikle Sovyetler Birliği tarihi üzerine çok önemli çalışmalar yapan Moshe Lewin, liderlerin icraatta bulundukları tarihsel bağlamı göz ardı etmenin çok yaygın bir hata olduğunu belirtirken şunları söylüyor; "... tarihsel düşüncenin en büyük kusurudur, zira insanların eylemleri boşlukta gerçekleşmez ve deus ex machina (çıkışı olmayan bir soruna çözüm getiren mucize kişi ya da olay) diye bir şey yoktur..."

Gözümüzü diktiğimiz günümüz mehdileri olan siyasal liderler de bu yanılsamadan yararlanarak serpiliyor, büyüyor, dokunulmazlık katına yükseliyor.

Siyasi yapıların anti-demokratik işleyiş biçimleriyle, “birileri gelecek dünyayı değiştirecek” algısının buluşma noktası bireyin hayatının karardığı yer aslında. Bugününe ve geleceğine dair tüm hakların “bir süreliğine” diye düşünülerek “lider”e devri, esasen o “bir süre” içinde en temel şeyi, düşüncenin yeniden üretimini de imkânsız kılıyor. Bireyin, haliyle toplumsallığın yok edildiği, bütün düşüncenin “lider”, “mesih”, “mehdi” çevresinde devinerek geliştiği yerde hepimiz için kesif bir çoraklaşma yaşanıyor olmasının en önemli nedenlerinden biri de bu, "BİRİLERİ GELECEK DÜNYAYI DEĞİŞTİRECEK" inancıdır.

Evet, birileri geliyor dünyayı değiştiriyor, ama dünya tek tek “ben”lerden oluşan “biz”e karşı değişiyor... Biz de, bu değişime gönül indirmiyorsak bile, sessiz sakin izliyoruz. Okuyoruz, görüyoruz, geçiyoruz, yatıyoruz, bekliyoruz... Ama o arada "Bu aşkın bu sevdanın üstünden.. Hayat geçiyor, ömür geçiyor, yaş geçiyor..."

* * *

Kısa bir reklam arasının ardından, çok önemli konu ve konuklarla tekrar birlikte olacağız....