Geçen yıl bu zamanlarda "Avâzı çıktığı kadar bağırmak" diye bir yazı yazmış, insan hakları, hayvan hakları, iklim değişikliği gibi konularda internet üstünden küresel çapta etkinlik gösteren Avaaz'ın bir duyurusuna yer vermiştim. Duyuruda, Peru'daki yeni bir yasa tasarısının, çoktandır yağmalanıp duran Amazon bölgesini tümden cehenneme çevireceği vurgulanıyordu. Bu yeni yasanın hedefi, Yerli toplulukların kutsal topraklarıydı. Madencilerin, kereste tacirlerinin, petrol lobicilerinin desteklediği bu yasa meclisten geçerse, Yerli toplulukları toprakları üstündeki haklarından yoksun kılacak, yeni bir istila, yıkım ve şiddet dalgasına yol açacaktı.
Gerçi Peru'nun çeşitli yörelerindeki Yerli önderler açıklamalarda bulunuyorlar, protesto eylemleri düzenliyorlar, yasa yapıcılarla görüşmeye çalışıyorlardı. Yerli halklar, Amazon yağmur ormanının üçte birinden fazlasının el değmemişliğini bugüne kadar korumuş bulunuyordu. Ama özel şirketler, ülkedeki politik istikrarsızlıktan yararlanarak, kentlerden uzak bölgelerde yaşayan toplulukları koruyan yasaları yürürlükten kaldırmaya, petrol çıkarmayı, ağaçları kesmeyi, yöreyi endüstriyel tarıma açmayı hızlandırarak bitmez tükenmez açgözlülüklerini doyurmaya çalışmaktan geri durmuyorlardı.
Yerel önderler, Amazon ve gezegenimiz için "soykırım yasası" denebilecek bu yeni yasanın çıkmasını önlemek amacıyla ellerinden geleni yapıyorlardı, ama eşitsiz bir savaşımdı bu. Amazon'un yalıtılmış bölgelerinde yaşayan yirmi beş kadar Yerli toplululuğunun karşısında, onların varlığının güvence altına alınmasına yardımcı olan yasal korumaları ortadan kaldırmaya kararlı dev şirketlerin lobicileri vardı.
Ama sonuç şaşırtıcıydı: Yeni yasa tasarısı Peru kongresince rafa kaldırılmıştı. Peru'nun Amazon Yerlileri şimdilik kazanmış görünüyordu.
* * *
O yazıda, "Ama nereye kadar?" demiştim. "Amazon Yağmur Ormanları ve orada yaşayan Yerli halklar ardı arası kesilmeyen bir tehdit altında…"
Geçenlerde, tüm dünya basınından, gene Amazon ormanlarıyla ilgili yürek burkan bir haber geçti. Yerli hakları savunucusu Survival International'ın yayınladığı görüntülerde, şu bizim uygarlıklarımızdan çok uzaklarda, Peru Amazonu'nda yaşayan Mashco Piro Yerlileri, yağmur ormanından çıkmışlar, Las Piedras ırmağının kıyılarında yiyecek arıyorlardı. Habere bakılırsa, iki doğal koruma alanı arasındaki yörelerinden pek ayrılmayan ve "uygar insanlar"la iletişim kurmayan Mashco Piro'lar, bölgeyi yağmalamaya girişen kereste tacirleri yüzünden yerlerinden oluyorlardı.
Las Piedras Nehri kıyısı
Çeşitli tomrukçuluk şirketleri Mashco Piro'ların yaşadığı bölgede ağaç kesme izni elde etmişlerdi. Canales Tahuamanu adlı şirket, tomruk kamyonları için iki yüz kilometrelik bir yol açmıştı. Aynı şirket, Madre de Dios'daki ormanların elli üç bin hektarlık bir alanı için Orman İdaresi'nden sedir ağacı ve maun ağacı kesme izni almıştı.
Yörenin Yerli örgütü FENAMAD'ın başkanı Alfredo Vargas Pio, Peru hükümetinin bu kabileyi korumayı başaramadığını, ağaç kesmeye gelen işçilerden kabile üyelerine çeşitli hastalıklar bulaşabileceğini, bunun da Mashco Piro kabilesini tümden ortadan kaldırabileceğini ileri sürüyor, Mashco Piro'ların bölgesel haklarının tanınması ve yasalarca korunması gerektiğini söylüyordu. Survival International da, Orman İdaresi'nin Canales Tahuamanu şirketine verdiği izni derhal iptal etmesini istiyordu.
* * *
Anlaşılan, o yeni yasanın geçen yıl rafa kaldırılmasına kulak asan yoktu. Gözü doymaz şirketler yasa masa tanımıyordu. İzni alan talanı sürdürüyordu. Mashco Piro Yerlileri de, denizlerimizden yeterince beslenemedikleri için kent çöplüklerini eşelemek zorunda kalan martılar gibi, yağmur ormanından çıkıp ırmak kıyılarında yiyecek peşine düşüyorlardı.
Las Piedras Nehri kıyısı
* * *
Peki, dünyanın Mashco Piro'lar diye bildiği bu küçük Yerli topluluğunu ne kadar tanıyorduk? Amazon yağmur ormanının uzak yörelerinde yaşayan bu göçerkonar avcı-toplayıcı Yerli topluluğun asıl adı Nomole'ler ya da Cujareño'lardı. Nomole kabilesi, Piro dilinin bir lehçesini konuşuyordu. "Mashco'lar", ilk kez 1687'de Peder Biedma tarafından kullanılan bir terimdi. Piro dilinde "vahşiler" anlamına gelen aşağılayıcı bir sözdü. Bu insanlar kendilerine "Nomole" diyorlardı.
Nomole kabilesinin büyük bölümü, 1894'te Perulu kauçuk kralı Carlos Fitzcarrald'ın özel ordusu tarafından toplu kıyıma uğratılmış, pek çoğu da sonraki yıllarda köleleştirilmişti. Sağ kalıp kaçanlar, ormanların ıssız alanlarına çekilmişlerdi.
* * *
Diyeceğim, on yedinci yüzyıl sonlarında bir misyoner tarafından "vahşi" olarak nitelendirilen bu Yerli halk, on dokuzuncu yüzyıl sonlarıyla yirminci yüzyıl başlarında gözünü kauçuk bürümüş bir "uygar" tarafından kılıçtan geçirilmişti. Geriye kalanlar, o katledilenlerin torunları, şimdi, o zamandan bu zamana uzanan bir ürkeklik içinde ıssızlıklarından çıkıp açlıklarını gidermeye çalışıyorlar, "uygar dünya" da şaşkınlık içinde onları görüntülüyor.
Ben Nomole'leri kardeşim olarak görüyorum. Açgözlü müteahhitlerin siteler kurmak uğruna binlerce ağacı yok ettikleri, uygarlıktan çıkmış yabanilerin sokak hayvanlarını katlettikleri, işbilmez restoratörlerin tarihsel yapıların canına rahmet okuyup çanına ot tıkadıkları, yasa tanımaz, hesap sorulmaz bir ülkede yaşayan bizler, onlarla benzer bir yazgıyı paylaşıyor, benzer bir yazgıya karşı savaşım veriyoruz.
Celal Üster kimdir? Celal Üster, İngiliz Erkek Lisesi ve Robert Academy'yi bitirdikten sonra İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi İngiliz Dili ve Edebiyatı Bölümü'nde öğrenim gördü. 1983'te George Thomson'ın Tarihöncesi Ege adlı yapıtının çevirisiyle Yazko Çeviri dergisinin Azra Erhat Çeviri Ödülü'ne değer görüldü. Aralarında Yeni Dergi, Aries, Sözcükler ve Notos'un da bulunduğu birçok dergide çevirileri yayımlandı. Belgelerle Türk Eczacılığı, National Geographic Fotoğraflarıyla İstanbul, Metropolis: Ana Tanrıça Kenti, Unforgettable/Unutulmaz Dizisi, Ortak Kültürel Miras: Birlik İçinde Çokluk gibi kitapları yayına hazırladı. Uzun yıllar Cumhuriyet Gazetesi Kültür Editörlüğü'nü, ilk yayımlandığı yıllarda Cumhuriyet Kitap'ın, 1996-2005 arasında P Dünya Sanatı Dergisi'nin, 2003-2008 arasında Can Yayınları'nın yayın yönetmenliğini üstlendi. "Yeryüzü Kitaplığı" yazılarını Radikal Kitap'tan sonra Cumhuriyet Kitap'ta sürdürdü. Robert Louis Stevenson, H. G. Wells, Jaroslav Hašek, James Joyce, Liam O'Flaherty, George Orwell, Juan Rulfo, Iris Murdoch, Roald Dahl, Jorge Luis Borges, John Berger gibi yazarların yapıtlarının yanı sıra Marx ve Engels'in Komünist Manifesto'su ve Lenin'in Devlet ve Devrim'i gibi Marksist klasikleri dilimize kazandırdı. Ünlü yazarlardan özlü sözleri Sözün Özü, eski ozanlardan aşk şiirlerini Aşk Olsun! adlı kitaplarda bir araya getirdi. İngiliz ve Amerikan Edebiyatında Kısa Öykünün Büyük Ustaları adlı bir antoloji hazırladı. Körün Taşı ve Bir 'Çevirgen'in Notları adlı kitapları yayımlandı. |