Türkiye’nin önemli iş insanı Suna Kıraç “Onda gençliğimi ve bende olmayan ‘seçme özgürlüğümü’ görüyorum” sözleriyle anlatmıştı kızı İpek Kıraç’ı…
İlk kez tanıştım kendisiyle…
Annesi Suna Kıraç’ın eğitim projelerini bir adım ileriye götürmek, kız çocuklarını, içinde bulunduğu ekosistemi değiştirerek güçlendirmek için başlatılan ‘Suna’nın Kızları’nın üç yılda neler yaptığını anlatmak için bir grup gazeteciyi davet etti.
İpek Kıraç gazetecilerle buluştu
Zaman ve hayat tercihini, son olarak Urfa-Harran’da bir köyde (Giyimli) yaşayan kız çocuklarının eğitim hakkını kullanabilmesi adına, ailelerle defalarca görüşmek için kullanan bir kadın vardı karşımda…
40 yaşında, samimi ve kendisi… Herhâlde bir kadın, ancak seçme özgürlüğü varsa, ‘hayır’ diyebiliyorsa kendisi olabiliyor. Ama Türkiye’de milyonlarca kadının, kız çocuğunun seçme özgürlüğü yok… Toplumsal cinsiyet rolleri, sınıfsal ve kültürel eşitsizlikler, baskılar bunun önünde bir engel…
İpek Kıraç, yaşam gücünü, sahada hayatlara ve aslında kendi hayatına da dokunan işlerden alıyor gibi…
“Hayatım değişti, moralim bozuk olduğunda sahaya inmek istiyorum” diyor.
Saha dediği yerlerden biri Urfa, depremden sarsılan Hatay, Pazarcık ve Adıyaman…
Urfa özel bir yer. Zira TÜİK 2023 verilerine göre yüzde 44 ile çocuk oranının en yüksek olduğu il. Lise seviyesinde kız çocuklarının okullaşma oranı ise yüzde 71. Şanlıurfa, Muş’tan sonra kız çocuklarının okullaşma oranının en düşük olduğu il… En çok kız çocuklarının evlendirildiği iller arasında Gaziantep’ten sonra 2. sırada. 2023 yılında Türkiye’de gerçekleşen 15 yaş altı 130 gebelikten 8’i Şanlıurfa’da gerçekleşti. Aynı yıl 15-17 yaş çocuk gebeliklerinin ülke genelinde toplamı 6 bin 505 olup bu çocukların 791’i Şanlıurfa’daydı…
Bu sadece bir veri ama Türkiye’de kız çocuklarının okullaşma sorununa ilişkin önemli bir veri. Suna’nın Kızları projesi işte bu veriyi ortaya çıkaran ekosistemi değiştirmeyi amaçlıyor. Bunun için alilerle, babalarla, öğretmenlerle, imamlarla ilişki kuruyor. Bir kız çocuğunun büyüdüğü habitata dokunmaya çalışıyor.
İpek Kıraç da bunu şöyle anlattı:
“Bu ülkede okula gitmeyen kız çocuğu kalmasın diye başladım. Ama sonra çocukların her hâliyle huzurlu, mutlu, sağlıklı, kendi ayakları üzerinde durabilen kendi kararlarını alabilen ekosistemler yaratmaya dönüştü… Çocuğu güçlendirmek için sadece eğitim yetmez, fiziki binalar hiç yetmez. O çocuğun annesiyle, babasıyla, öğretmeniyle, mahallesiyle, yaşadığı yerdeki imamıyla da ilişki kurmak gerekir. Bunu hiçbir zaman tek başımıza yapamayacağımızı biliyorduk. Daha önce birbiriyle çalışmamış olan 31 STK ile beraber çalışıyoruz. Çünkü her STK’nın kendi alanında güçlü olduğu, uzmanlaştığı konular var.”
Yeri geldiğinde sokak lambası olmayan bir mahallenin ışık sorunun çözmek gerekir… Öyle de yapmışlar.
Yeri geldiğinde o köyde ya da mahallede kız çocuklarının okula gidebilmesi için ilçedeki okula gidecek aracın şoförünün kadın olması gerekir. Bunu da yapmışlar.
Suna’nın Kızları Genel Koordinatörü Burcu Gündüz Maşalacı’dan dinleyelim:
“İpek Hanım bir gün, hep iyi örnekler gösteriyorsunuz, hiç okula göndermeyen bir yer var mı onu gösterin, dedi. Harran’da bir köy bulduk, Hayata Destek Derneği’nin çalıştığı bir köydü. O köyde hiçbir kız çocuğu liseye gönderilmemiş…”
İpek Kıraç, köyde yaşayan bir kız çocuğunu güçlendirmek, başka hayatlarla tanıştırmak için İstanbul’da Koç okullarından 20, Giyimli köyünden 20 kız çocuğunun bir araya gelmesi ve birlikte üç hafta vakit geçirmesi için sahadaki ekiplerle birlikte aileleri ikna etmek için çok uğraşıyor. En sonunda ailelere “İstanbul’da ben 7/24 başlarında olacağım. Daha başka ne güvence sunabilirim” diyor. İkna oluyor.
40 kız bir haftası Urfa’da, iki haftası Koç okullarında oynuyorlar, spor yapıyorlar, çeşitli etkinliklere katılıyorlar. O üç hafta sonunda sadece o köydeki kızların değil, İstanbul’daki üst-orta sınıf ailelerden gelen kız çocukların da hayatı değişiyor. Onlardan biri ABD’deki eğitimini bir yıl dondurarak Suna’nın Kızları’nda gönüllü olarak çalışmak istediğini söylüyor.
8 yaşındaki Narin Güran’ın öldürülmesi gibi olayların ailelerin, özellikle muhafazakâr ailelerin kararlarında çok etkili olduğuna dikkat çekiyor Burcu Gündüz Maşalacı:
“Kızların bazılarını aileleri göndermek istiyor ama köyden çıkan ilk kız olmak çok zor. Çünkü herkesin gözü o kız üzerinde olacak ve o baskıyı hissetmek istemiyor. Aile de, kız çocuğu o kadar istemiyorsa niye sebep olayım diye düşünüyor. Ulaşım meselesi o kadar önemli bir mesele ki… 15 dakikalık o yolu gidemiyorlar. Çünkü köyden merkeze diyelim ki gün boyunca dört araç var. Taşıyanın da erkek olmaması gerekiyor. Erkek şoför istemiyorlar. İstanbul’a gelen 20 çocuğun başına bir şey gelmediğini görünce kararları değişiyor. Geri dönen ekipten ilk imam beyin kızı okumaya başladı. Bir sene geçti üzerinden, baktılar bir şey olmadı iki kişi daha gönderdi. Çoğu da açık öğretime yazıldı.”
Suna’nın Kızları Antakya ve Urfa’da hem Yaz Enstitüleri düzenliyor hem de beş yerde Çocuk Yaşam Merkezi açmış. Buralardan yararlanan çocuk sayısı 1,5 yılda 12 bine ulaşmış. Bir kız çocuğu için 20 yıllık bir süreyi gözeten bir eğitim ve güçlendirme perspektifine sahip.
Ama asıl hedef çocukların iyi olma hâllerini bütünlüklü olarak gözetecek Çocukları Destekleyen Mahalleler kurmak. Urfa ve Antakya’da başlamış. İstanbul, Adıyaman, Maraş ve Hatay’da da bu mahalleleri kurmak gelecek üç yılın hedefi…
Mahalle bir çocuğun kamusallaştığı ilk mekân... Ve Çocukları Destekleyen Mahalleler projesi, çözümü sadece devletten beklemeyerek mahallelerin bileşenlerine de sorumluluk yüklemeyi, onları süreçlere katmayı hedefliyor.
Suna’nın Kızları’nın bir diğer önemli çalışma alanı da, Okul Temelli Çocuk Korunma Hizmetleri… Okullarda olası istismar vakalarının tespit edilmesi için öğretmenlerle yürütülen bir proje… Özellikle yeni mezun öğretmenlerin olası bir vakada harekete geçebilmeleri için sosyal-duygusal öğrenme becerilerini geliştirmek amaçlanıyor.
Eğitimi bir süreç, bir güçlenme, birey olabilme gibi geniş perspektiften gören Suna’nın Kızları açtığı yeni pencereyle eşitsizlikleri, güçlendirmeyle aşabilmenin yollarını arıyor.
Yolu açık olsun…
Candan Yıldız kimdir?Candan Yıldız, Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi mezunu. Gazeteciliğe HBB'de On'da On Haber program editörlüğü ile başladı. Kanal D, TV 8, Birgün Gazetesi, CNNTürk, İMC TV, Halk TV'de muhabirlik, editörlük, ana haber editörlüğü ve haber program koordinatörlüğü yaptı. Haber kanallarında çeşitli program formatları yarattı. Radyo ve Gazetecilik Ödülleri En İyi Program Ödülü/(1997), Çağdaş Gazeteciler Derneği En İyi Haber Program Ödülü/ (2002) ödülünü aldı. Avustralya'da SBS Türkçe Radyo Haberler servisine haber yaptı. "Öteki Sesler" isimli belgesel yaptı. "Dicle'nin Göz Yaşları" ile "Şiddete Karşı Anlatılar-Ayakta Kalma ve Dayanışma Deneyimleri" ortak çalışmalarda yazarlık yaptı. T24'le birlikte internet gazeteciliğine adım attı. |