Saadet Partisi Yüksek İstişare Kurulu Başkanı Oğuzhan Asiltürk’ün vefatından önce AKP iktidarını eleştiren parti çizgisinden farklı davranarak Cumhurbaşkanı Erdoğan’la bir araya gelmesi içteki tartışmayı görünür kılmıştı.
Saadet Partisi 30 Ekim’de 8. Olağan Kongre’ye gidiyor. Temel Karamollaoğlu yeniden aday…
"Seçimlere ve İktidara Hazırlık" adı verilen kongre öncesi Ankara Haymana’da toplanan ve kendisine “Haymana Mutabakatı Heyeti” adını veren, "Milli Görüş Hareketi" isimli Twitter hesabından kongre öncesi yayınlanan açıklamada, özet olarak, Saadet Partisi’nin CHP ile 2018’den bu yana devam eden işbirliği, onun bir uzantısı olarak Altılı Masa’daki varlığı sorgulanıyor.
Bunu da şu cümlelerden anlıyoruz:
“Unutmayalım ki, Saadet Partimiz bu bozuk düzenin ortaya koyduğu ve dayattığı hiçbir kutuplaşma içerisinde yer almak zorunda değildir.
Biz diyoruz ki; bu zamanda kadar faize, zinanın suç olmaktan çıkarılmasına, Siyonist İsrail’le dostluk kurulmasına, ABD ile stratejik ittifaka, AB uyum yasalarının uygulanmasına nasıl karşı durduysak, tüm bunlarla birlikte İstanbul Sözleşmesi’ni tekrar uygulamaya koyacağını, LGBTİ’ye karşı çıkmayı nefret suçu sayacağını, 4-6 yaş Kur’an kurslarının kapatılmasını talep edeceğini, AB uyum yasalarını ve normlarını uygulamaya devam edeceğini, AB üyelik sürecine hız vereceğini açık açık beyan edenlere de karşı duralım ve inancımızın gereği neyse onu yapalım.”
Parti içinde Oğuzhan Asiltürk'ün temsil ettiği gelenekçi çizginin devamı olarak yorumlanabilecek bu açıklamada adres CHP gibi dursa da, adresin, Saadet Partisi'nde özgül ağırlığı olan bir genel başkanlık inşa eden Karamollaoğlu olduğunu söyleyebiliriz.
AKP iktidara geldiğinde AB müzakereleri gerekçesiyle "zina suçu" düzenlemesinden vazgeçti. Erdoğan, 2018 yılında milliyetçi ve muhafazakâr seçmene seslenmek için, "Biz Avrupa Birliği sürecinde, bu bir özeleştiridir; bu konuda bir yanlışımız oldu" dese de 2020 yılında "Bu zor günlerin, Türkiye-AB ilişkilerini yeniden canlandırmak konusunda sunacağı fırsatları iyi değerlendirmeliyiz" görüşünü dile getirmişti.
Yine ABD-Türkiye ilişkileri konusunda Cumhurbaşkanı Erdoğan geçtiğimiz eylül ayında bütün iktidarların anayolu olan Washington'la ilişkiler konusunda “Türkiye ve ABD’nin, iki güçlü stratejik ortak ve 70 yıllık müttefik olarak, aralarında çözemeyeceği hiçbir sorun yoktur” vurgusunu yapmıştı.
"One Minute" çıkışı ve Mavi Marmara sınavından sonra İsrail'le ilişkilerin geldiği yer de belli, büyükelçiler karşılıklı olarak atandı. Yani "Siyonist İsrail'le" ilişkiler de tıkırında...
CHP ile işbirliğine yönelik olarak dile getirilen SP içi muhalefetin gerekçesi olarak geriye LGBTİ+ ve İstanbul Sözleşmesi ile 4-6 yaş Kur'an kursları kalıyor. Saadet Partisi'nde köklü bir damarın kadın hakları konusundaki muhafazakârlığı, Erdoğan'ın da önünde. Oysa AKP, Milli Görüş'ün özeleştirisi olarak siyasete başlamıştı.
Haymana Mutabakatı İstişare Kurulu’nda 46 ismin yer aldığı belirtilirken, Hasan Yaşar'ın Kurul Başkanı olduğu, Ramazan Yıldız, Yusuf Yiğitalp, Sezai İncesu, Turan Kılınç, Levent Cengiz, Nihat Altıparmak'ın da kurul üyesi olduğu yazıldı. Diğer isimlerin kim olduğu yok. Sosyal medyada bu da eleştirildi.
Şu ana kadar 8. Olağan Kongre'de Temel Karamollaoğlu dışında bir isim var mı diye baktığımda, Prof. Mete Gündoğan aday olduğunu açıkladı.
Karamollaoğlu Gündoğan'ın adaylığı için "Çekileceğini söylemiş. Çekilir mi çekilmez mi bilmiyorum ama bizde pek olmayan bir şey. Bunlar bazen geçici heves olabiliyor, bir sorun olacağını kongrede düşünmüyorum" dedi.
Saadet Partisi Tüzüğü'ne göre bir üyenin aday olabilmesi için büyük kongre delege tamsayısının en az yüzde 15'i, yani 180 delegenin imzası gerekiyor.
Konuştuğum kimi parti kaynakları bu sayıya başka bir adayın ulaşmasının zor olduğunu düşünüyor.
Temel Karamollaoğlu'na destek ise tam gibi.. Genel İstişare Kurulu'nun, Yüksek İstişare Kurulu'nun, Başkanlık Divanı'nın...
Haymana Mutabakatı metni konusunda itinalı konuşan parti kurmayları, "gidişatı görmek lazım" demekle yetindiler.
Açıklamaya ilişkin paylaşımlara baktığımda da çok etkileşim aldığını söylemek doğru olmaz. Saat 19.00'u gösterdiğinde paylaşım 50 "like", 11 retweet almıştı.
Haymana Mutabakat metninde şu bölümün de altını çizmek isterim:
"İçinde bulunduğumuz geçici siyasi süreç nedeniyle teşkilat çalışmalarımızdaki birtakım hassasiyetler göz ardı edilemez, medya kuruluşlarımızdaki temel ilkelerimiz yok sayılamaz, yarım asırlık söylemlerimiz rafa kaldırılamaz."
Metindeki "medya kuruluşlarımızdaki temel ilkelerimiz yok sayılamaz" vurgusu aslında TV 5 ve Milli Gazete yayın çizgisi arasındaki fark.
Milli Gazete daha geleneksel çizgiyi temsil ederken, TV5 daha çoğulcu, sekülerlerin, solcuların da konuk olabildiği bir yayın anlayışına sahip.
İçerisinden AKP'yi, Yeniden Refah Partisi'ni çıkaran Saadet Partisi'ndeki bu gelenekselci çizgi alternatif olarak Cumhur İttifakı'na mı görüyor?
Kongre süreci ve kongre günü ve sonrası soru yanıtını bulur diye düşünüyorum.
Saadet Partisi Genel İdare Kurulu Üyesi Atik Akdağ'ın partisinin sosyolojisine ilişkin olarak kaleme aldığı "Üç Nesil Bir İkaz" yazısında dediği gibi; Saadet içinde güncel siyaseti aşan bir durum da var. Akdağ bu konuyla ilgili yazısında üçüncü nesle ilişkin olarak bir fotoğraf çekiyor ve asıl krizin bu olduğunu söylüyor:
"İkinci neslin (AKP'ye gidenler diye anlıyorum-CY) zamansız ayrılığı, gidenleri renksiz ve eyyamcı bir hale sokarken kalanlara da kurtulması zor bir atalet bıraktı.
Babalarına kıyasla daha şehirli ve donanımlı olsalar da dedelerinin başlattığı şahlanışı devam ettirecek heyecan ve takatleri olamadı. 2002'den (AKP'nin seçimi kazandığı yıl-CY) bu yana kasıtlı olarak bitirilmiş bir siyaset arenasında hep hüsran ve ayrılıklarla sonuçlanan maceraların seyircisi oldular. Bugün dedelerinin binbir emekle kurup bir türlü bıraktığı, babalarının türlü hesap peşinde koşarken yüzüstü bıraktığı davayı devralması gereken bu nesil hâlâ ortalıkta yoktur..."