Candan Yıldız

29 Ekim 2011

Jackson'a sahip çıkmanın siyasi sırrı!

Meşum bir olayla; Bilge Köyü Katliamı ile adını duyuran Mardin'in...


Meşum bir olayla; Bilge Köyü Katliamı ile adını duyuran Mardin'in farklı yüzünü gösterdi. Başka bir kıtada yaşamını yitiren bir pop kültünün ölümünü dert edindi. Mezopotamya'nın kadim halklarından Mıhellemiler'in varlığını duyurdu. Çok konuşuldu, çok merak edildi. Michael Jackson'ın ardından giyabi namaz kıldıran, mevlit ve iftar veren Mıhellemi Dinler Diller ve Medeniyetler Arası Diyalog Derneği Başkanı ve öğretmen Mehmet Ali Aslan'la konuştuk, "nedir bu duyarlılığın" sebebi diye sorduk. Görünen ya da duyurulandan oldukça farklı, ardında siyasi gerekçe; hatta tamamen siyasi diyebileceğimiz bir nedenle karşılaştık. Bir anlamda "kasabının sırrına" ulaştık. Zira Mıhellemi kimliğine dair farkındalık yaratılmasında, "tekçi" devlet anlayışına muhalif olunmasında önemli bir figür haline gelmiş derneğin varlığı birilerini rahatsız etmiş.  
Jackson hayranlığı gençlik dönemine uzanan, siyah mahkumların uğradığı ayrımcılığı anlatan; "They don't care about us"(Bizi önemsemiyorlar) klibinden çok etkilenen, karşı gruptan diyebileceğimiz kimi sivil toplum örgütleri tarafından, "çıkarcı, takıntılı" olarak yaftalanan Aslan'ın anlatacağı çok şey var. Buyurun buradan okuyun.

- Nedir bu Michael Jackson hayranlığınızın geçmişi?

Çocukluktan gençliğe adım attığım dönemde ayakkabı boyacılığı yapar, biriktirdiğim parayla Jackson'un kasetlerini alırdım. Yazları köye gider, anlamasam da Bad şarkısının ritimlerine ayak uydurmaya çalışırdım. "They don't care about us" klibi önemlidir hayatımda. Siyahların polis tarafından nasıl dövüldüğünü anlatıyordu. Hatta yasaklanmıştı bir dönem o klip. O dönem batı bölgelerine çalışmaya giden bizlere Kürt, bir olay olduğunda da PKK'lı kimliği yapıştırılıyordu. Daha Mıhellemi kimliği bilinci ben de oluşmamıştı. Bu nedenle o klip bizlere iyi gelmişti. Samimi buluyordum yaptıklarını ve seviyordum. 

- İslami esaslara göre gıyabi namaz fikri nasıl aklınıza geldi? 

- Ölümünün birinci ya da ikinci günü basında abisi Germinal Jackson ve dadısının "İslami usullere göre gömülmesini istiyoruz" haberini okudum. O anda aklıma cenaze namazı fikri geldi. Din eksenli düşünmedim ama sakıncası da yoktu. Zaten İslami esaslara göre de gömülmemişti. Onu da deforme etmemek gerekiyordu. İslami esaslara göre ölen bir kişinin cenaze namazını en az iki kişinin kıldırması gerekiyor. Böylece bütün Müslümanlar'ın üzerindeki sorumluluk kalkıyor, aksi durumunda ise sorumluluk yine bütün Müslümanlar'a ait oluyor. Ben düşünmüştüm bu fikri ve sorumluydum artık. Ama medyaya vermeyi gerçekten düşünmüyordum. 

- Neden?

- Popülist olmak istemedim. Fikrimi konuşmak için bir kaç köylüye haber verdim. Dernek merkezinde toplandık. O cumartesi öğleden sonra namazı kılacaktık kendi aramızda. 

- Ama sonuçta medyatik oldunuz? 

- Biraz şartlar onu gerektirdi.  Çarşamba günü Mor Gabriel Manastırı Davası vardı. Ben de izlerim o davayı. O gün de duruşmadaydım, kim haklı kim haksız merak ediyordum. Çünkü insanlar soruyorlardı dava ne aşamada diye. Ve buna karşı kendimi sorumlu hissediyordum. Davaya gözlemci olarak katılan tek STK ve Müslüman bendim. Dolayısı ile bu birilerinin hoşuna gitmiyor. Görgü tanıklarına göre cuma günü üç dört kişi Hükümet Konağı'na gelip beni ve derneğin yerini soruyor. "Manastır Davası'na giriyor, misyonerlik yapıyor" gibi şeyler söylüyorlar. Bu gelişmeden beni yakın bir akrabam haberdar etti.

- Çok merak ettim medyatik olmanızla bu anlattıklarınız arasındaki bağlantıyı?

-  Avukatları aradım ve bana şikayet dilekçesi yazıp emniyete vermem gerektiğini söylediler. Emniyete gittim, nöbetçi polise derdimi anlattım. Aldığım yanıt: "eee ne olmuş yani seni sormuşlar" oldu. Ben de "kamera kayıtlarının silinmeden alınmasını, tespit edilmesini, belki bu kişilerin bana zarar vermek istediklerini söyledim. Yine, "seni öldürmediler, yaralamadılar" gibi sözlerle karşılaşınca dilekçemi almaları konusunda ısrar ettim. Zorluk çıkardılar anlayacağınız. Oysa dilekçeyi almamaları gibi bir lüksleri yok. 

- Yani siz siyasi nedenlerle mi medyatik olmaya karar verdiniz? 

- Evet. Ankara İl Emniyeti'ni arayarak, ısrarcı olarak, saatlerce süren bir çabayla dilekçemi aldırttım ve ifade verdim. Sırf ifadem 3 saat sürdü. Şüphelendiğim kişileri söyledim. Biri, sürekli aleyhimde haber yapan Cihan Haber Ajansı muhabiri, diğer ikisi Eğitim-Bir Sen'liydi ve bir imamın adını verdim. Taziyelerde anti-propagandamı yapan bu kişilerin olmayabileceğini ama onlardan etkilenen başka birilerinin olabileceğini söyledim. O günün sonunda bir de yıldırma politikası diyebileceğimiz bir trafik cezası ile karşılaştım. 

- Şaka gibi

- Velhasıl bu halka nasıl zulum edildiğini gördüm. İşte bu yaşadıklarımdan sonra Jackson için kılacağımız cenaze namazını basına haber vermeye karar verdim. Çünkü bilmelerini istedim, istediğim zaman sesimi duyurabilirim, istersem haberlere çıkabilirim. O kadar da güçsüz olmadığımı görmelerini istedim ve Doğan Haber Ajansı'na haber verdim. 

- 4. Kuvvet medya örneği...

- Evet çıkan haberlerin ardından beni çağırdılar. Ve sonraki günlerde de; köyümüzün(Mercimekli) eski adının iadesi için başvurmuştuk, derneğimize cezalar kesilmeye başlandı. Makbuzlar bende. 

- Peki ertesi yıl yapılan mevlit organizasyonuna da tepkiler geldi?

- Cemaat dernekleri, onlara yakın kurumlar aleyhte basın açıklaması yaptılar. Mevlitin kabul edilmemesi gerektiğini söylediler. Köylüler de şu algı oluşturuldu: "Hristiyan için cenaze namazı kıldırmak istiyor". Ben de anlattım Jackson'un abisi ve dadısının basına yansıyan açıklamalarını. Bunu referans kabul ettiğimi anlattım. Köylüler alıştı benim bu çıkışlarıma. Devlet kanalllarından "alternatif Mıhellemi derneği" açılması salık verilmiş hatta. 

- Köyde herkes Michael Jackson'u tanıyor mu?

- Yaşlılar değil ama orta yaş ve gençler biliyor. 

- Peki Michael Jackson'un ailesinden birilerini davet etmeyi düşündünüz mü? 

- ABD Büyükelçiliği'ni aradım. Ailesine davetiye gördermek istediğimi söyledim. Israrlarım sonucu bir adres verdiler ama o adresten bir ses çıkmadı, ben de peşini bıraktım. 

- Peki ya gelecek yıl?

- Eğer sponsor bulabilirsek gelenekselleştirebilir, uluslararası bir kimliğe büründürebiliriz. Dış basından çok ilgi olmuştu çünkü. 

- Tüm bu siyasi arka bahçeye rağmen gülümseten bir an var mı? 

- Mevlit yapılacağı zaman yani geçen yıl arkadaşlar bir imam buldu. Hatırlatmama rağmen, imama mevlitin kim için okutulacağı söylenmemiş. Neyse mevlit bitti, yemeğe geçildi, imam sordu mevliti kimin  için okuttuğumuzu. O an herkes birbirine baktı. Söyleyince, imam da "çok güzel yaptınız, Allah kabul etsin" dedi. Hatta kendi inisiyatifiyle Jackson adına yemek duası da okudu. Haber ajanslara düşünce herkes imamı arıyor, imam da bizi arıyor haberi kaldırın diye. Biz de imkansız olduğunu söylüyoruz. Çünkü soruşturma açılmasından korkuyor. Şimdi ne zaman o imamla karşılaşsak "mevlit var" diyerek şaka yapıyoruz. 


Mıhellemiler kimdir? 

Kendilerine ait dili, kültürü ve âdetleri olan Mıhellemiler  Arapça'nın bir lehçesi olan Mıhellemice konuşuyorlar. Filologların araştırmalarına göre günümüzde yaşayan diller arasında Akadça’ya en yakın dil olan Mıhellemice, aynı zamanda insanlığın en eski dillerinden olan, Hz. İsa’nın da konuştuğu Aramice’ye de çok yakın. 
Süryani kaynaklarında, Mıhellemilerin aslen Süryani ve Hıristiyan olduğu, dillerinin ve kökenlerinin Aramilerden geldiği, ancak Mıhellemilerin 1600’lerin başında İslamiyet’i tercih ettikleri öne sürülmesine rağmen, dernek başkanı Mehmet Ali Aslan bu iddiaları reddediyor. “Biz Başbakanlık Osmanlı Arşivi’nde bulunan tapu tahrir defterlerini inceleyip köyümüzün tarihini ortaya çıkardık. Osmanlı zamanında yerleşim yerleri, halkın dinine göre ayrılıyordu. Mercimekli Köyü de 1500’lerden beri Müslüman Mıhellemi cemaati olarak kayıtlarda geçiyor.” Aslan'ın verdiği bilgiye göre Mıhellemiler, bölgenin diğer halklarına oranla devletin daha sahip çıktığı,  kurumlarında daha fazla istihdam ettiği, ekonomik olarak daha güçlü ve bu nedenle resmi ideolojiye sıkı sıkıya bağlı bir halk.