Gezi direnişi 13. gününde. Hükümetle, Gezi Koordinasyonu arasında görüşmeler tıkanmış görünüyor. Hükümet "AVM ya da herhangi bir plaza yapmayacağız" diyor. Ancak yerel inisiyatif Gezi’nin park olarak kalmasında ısrarlı. Talepler sadece bunlarlar da sınırlı değil. Polis şiddetinin cezalandırılmasını istiyor, vali ve emniyet müdürlerinin görevden alınmasını talep ediyor.
Her gün düzenli olarak toplantı yapan koordinasyon geniş bir bileşimi ifade ediyor. İçinde her kesimden temsilci var. Hükümetin uzlaşmaz tavrının kabul edilemez olduğunu ifade ediyor. Saat 16’da yapılan mitingde Koordinasyon tavrını açıkladı. Talepler kabul edilinceye kadar Taksim’e açılan ana ve ara yollardaki barikatların kaldırılmaması ya da Gezi’ye çekilerek Taksim’in trafiğe açılması konuşulan konular arasında. Ancak henüz netleşmiş bir karar yok. Net olan tek şey taleplere ilişkin somut adımların atılması.
T24’e konuşan Sırrı Süreyya Önder “devlet hukuk çizgisine gelmeli, hukuki süreç tamamlanıncaya kadar herhangi bir tarassurrufta bulunmamalı. Kent temsilcileri ile ortaklaşarak bir karar alınmalı” diyor. Kendisinin “kahraman” olarak simgeleşmesinden rahatsız olduğunu ifade eden Önder, görevini yaptığını, halka nasıl bir vekillik yapacağının sözünü tuttuğunu belirtiyor.
“Başka bir dünya mümkün” ün küçük ve mütevazı bir modelini oluşturan Gezi’de genel havayı ‘daha fazla özgürlük” talebi olarak yorumlamak mümkün. Her gün saat 19’dan sonra başlayan ve gecenin geç saatlerine kadar süren kalabalık sirkülasyonu bunun bir göstergesi. “Paranın geçmediği saha” vurgusu herkesi çok etkilemiş görünüyor. Taciz ve hırsızlık olayları tek tük yaşanıyor. Kürtlerle “Atam izindeyiz” bandanası takan gençler aynı halaya durabiliyor. Hayatında belki hiç kimsenin sorumluluğunu almamış genç kesimler ellerinde çöp poşetleri Gezi’nin temiz kalması için kolları sıvıyor. “Benim kimliğim halk” diyen insanlar karar süreçlerinde olmak istiyoruz diye ısrar ediyor. Miraç Kandili’nde solcuların kandil simidi dağıtması, Anti Kapitalist Müslümanların alandan hiç çekilmemesi, başörtülü kadınlarla kadın mücadelesi veren kadınların “kimliğim, böşörtüm ve bedenimden çek elini” sloganıyla yürümesi kentli ve orta sınıf karakteri ağır basan bu hareketin neleri kapsayabileceğini göstermesi açısından siyaset ve sosyoloji için güçlü bir laboratuar. Konda araştırma şirketinden gençlerin Gezi Parkı’nda yaptığı anketler önemli veriler sunacak. “Benim kimliğim halk” diyen insanlar karar süreçlerinde olmalıyız yönlü ısrarda bulunuyor.
Hükümetin baskıcı ve yasaklayıcı politikalarına tepki, biraraya gelen kitlenin ortak paydası. Başbakan Erdoğan ise bu tepkinin neredeyse tek hedefi. “Çapulcular” ise kimlik haline dönüşmüş. “I am everyday çapulling” sözü her yerde. Çapul TV, “çapulcu” tişörtleri, bu kimliğe sahip çıkıldığının göstergesi. Yeni kuşak, negatif içerikli bir kelimeye -yapı bozuma uğratarak- tersinden sahip çıkıyor, kelimenin anlamını olumlulaştırıyor. Çapul TV’nin yanı sıra Gezi TV’nin de devreye girmesi, “videooccupy” grubundan belgeselcilerin her gün çektiği görüntüleri internet ortamında paylaşması ana akım medyaya karşı oluşturulmuş alternatif kanallar.