Hasan Aktaş - İlyas Aktaş
Yazar ve insan hakları savunucusu Susan Sontag'ın kulakları çınlasın…
"Başkalarının acısına bakmanın" insanı insanlaştırdığını yazarken Türkiye için ne derdi acaba?
Memleketimden "adalet" manzaralarına bakarken devletin neden bazılarının acılarını görmeyi tercih ettiğini anlamanın ipucu "milli yargı"nın seçiciliğinde olsa gerek…
"Adalet" manzaralarına bakalım…
Yıl: 31 Mart 2019 yerel seçimleri…
Yer: Malatya-Pötürge…
AKP Pötürge İlçe Başkanı adayı olan Mikail Sülük'ün babası Hacı Sülük, seçim günü sandıkta oy kullanma usulüne aykırı baskı kurmak istiyor. Seçim yasalarına göre suç olan bu dayatmaya Saadet Partisi müşahidi İlyas Aktaş ve Hasan Aktaş karşı çıkıyor. Mikail Sülük'ün babası Hacı Sülük, oğlu Ömer Sülük, torunları Ömer Sülük, Abdülkadir Sülük ve Mahmut Sülük'ün karıştığı silahlı saldırıda İhsan ve Hasan Aktaş hayatlarını kaybediyor. İlyas Aktaş'ın babası Ali Aktaş da kolundan yaralanıyor. İlyas Aktaş ve Hasan Aktaş kuzenler. Aktaş ailelerinin tarihine 31 Mart seçimleri kanlı gün olarak yazılıyor.
Hiç kolay değil… İki cenaze, yetim kalan çocuklar ve çocuklarıyla daha zor bir hayat mücadelesine girmek zorunda bırakılan iki kadın…
Yargılama sürecinde Sülük ailesinden beş kişi olmasına rağmen dört kişi hakim karşısına çıkıyor. Çünkü saldırıya karışan Mahmut Sülük 5 yıldır firari… Tıpkı Sinan Ateş cinayeti tutuklusu Doğukan Çep'in arandığı dönemde yakalanmaması gibi…
Olay Malatya'da olmasına rağmen dava Kırşehir'de görüldü. Yargılama sonucunda aralarında baba Hacı Sülük'ün de olduğu üç kişi ceza aldı. Baba Hacı Sülük tutuklu olduğu dönemde sağlık gerekçesiyle (Böbrek yetmezliği, tansiyon, kalp) tahliye edildi.
Hacı Sülük
31 Mart 2024 seçimlerinde AKP'nin yeniden aday gösterdiği ve yeniden belediye başkanı seçilen Mikail Sülük'ün babası Hacı Sülük cezası Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından yine sağlık gerekçesiyle kaldırıldı. Sülük'ün avukatlığını eski Türkiye Barolar Birliği Başkanı, KKTC Büyükelçisi Metin Feyzioğlu yapmıştı.
Şu an cinayete karışan Sülük ailesinden iki kişi cezaevinde…
İlyas Aktaş öldürüldüğünde 34 yaşındaydı… Geride 4 çocuğu kaldı. En büyük çocuğu 15 yaşında.
Eşi Filiz Aktaş, Emine Erdoğan'a seslendi ve onunla görüşmek istediğini söyledi. Çocuklarının psikolojisinin bozulduğunu, büyük oğlunun toparlanamadığını söyleyen Filiz Aktaş'ın cümleleriyle sizi baş başa bırakıyorum:
"Masumlar gidiyor, öldüren, suçlu olan eğer parası varsa dışarda geziyor. Sülük ailesi zengin bir aile, AKP'li… Biz yoksuluz. 5 yıldır devlet sosyal yardım yapıyor. Ama geçinmek mümkün değil. Ailem yardım ediyor, fitre ve zekatla geçinmeye, idare etmeye çalışıyoruz. Hep idare hep idare... Büyük oğlumun psikolojisi hâlâ düzelmedi babasının ölümünden sonra. Ben çocuklarımın psikolojisini düzeltemedim. Hangi vicdanla çıkartıyorsunuz bunları. Eşimi vurdular ama adalet var dedim. Müebbet verdiler çıkmayacaklar diye kendimi teselli ettim. İnşallah Mikail Sülük'ü de belediye başkanı yapmayacaklar dedim ama yine yaptılar. Çocuklarıma son kararı söylemedim çünkü iyice bozulur psikolojileri. Hacı Sülük için sağlık nedeni diyorlar. Ben anlamadım. Kanser olan hasta bile cezaevinde tedavi ediliyor. Bunun KOAH hastası. Köylerimiz yakın. Ben Hacı Sülük'ü gördüm köy köy geziyor. Diğerlerini de çıkartılar. Çünkü adalet yok. Benim için yanıyor. Tayyip Erdoğan bizi hiç mi görmüyor, bizim rabbimizden başka gücümüz yok. Biz bunu hak etmedik. Kaynanam gece gündüz ağlıyor, şeker hastası, tansiyon hastası. Kaynım da öyle… Yapılanları kabul etmiyorum."
Kırşehir Ağır Ceza Mahkemesi'nin 2019/585 numaralı kararına da dikkati çekmek isterim:
"Sanıkların ileride tekrar suç işlemeyeceği hususunda olumlu kanaat oluşmadığından sanıklar hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yer olmadığına…"
Konuyla ilgili Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu da sert tepki verdi ve şöyle dedi:
"2019 yılında yapılan yerel seçimlerde, sandık başındaki müşahitlerden Hasan Aktaş ve İlyas Aktaş'ı katleden Hacı Sülük'ün Cumhurbaşkanı kararıyla affedilmesi; mâşerî vicdanı ayaklar altına almış, demokrasiye kanlı bir gölge düşürmüştür.
Olayın ilk gününden itibaren kanunlardan uzak bir şekilde yürütülen dava, Malatya'da değil Kırşehir'de başlatılmıştı. Meslek etiğine ve kanunlara riayet eden hakim ve savcılar sayesinde ikişer kez müebbet hapis cezasına çarptırılan katil, geçen yıl sağlık sorunları bahane edilerek tahliye edilmişti. Demokrasiye ve masum iki insanın hayatına kast eden bir cani, Cumhurbaşkanı tarafından affedilerek adeta ödüllendirilmiştir.
Saadet Partisi olarak, katili ve maktulü siyasi tutumuna göre değerlendiren bu anlayışın değişmesi için mücadelemizi kararlılıkla sürdüreceğiz."
F Tip'lerinden daha ağır şartlara sahip olan Y ve S Tipi cezaevleri
Başka bir adalet manzarasını bakalım…
Türkiye'de 2006 yılından bu yana 394 cezaevi kapatılırken 2006'dan bugüne 322 cezaevi açıldı. Buradan şu sonuç çıkmasın; Türkiye'nin dört duvar yerleşkelere ihtiyaç duymayacak kadar demokratikleştiği sonucu. Kapatılan cezaevlerinin çoğu küçük ilçelerde olup, fiziki şartları ve kapasiteleri yetersiz olduğu için kapatılan cezaevleri…
2000'lerin başında F Tipi cezaevlerine geçişin çok insanın hayatına mâl olduğunu hatırlayalım…
Meğer iş F Tipi cezaevleriyle sınırlı değilmiş, artık Y-S Tipi (Yüksek Güvenlik) cezaevleri devredeymiş, ki bununla ilgili Çağdaş Hukukçular Derneği'nin raporu var. Rapordan anlıyoruz ki bu tip cezaevlerinin özelliği tecrit ve yalnızlaştırmayı hedefleyen/mümkün kılan mimari bir yapıya sahip olması...
Çocukları cezaevinde olan anneler de geçtiğimiz günlerde haber merkezlerini dolaşırken T24'e de geldiler.
TAYAD'lı iki anne seslerini duyuracak mecranın ne kadar az kaldığından söz ettiler.
Medyadaki dönüşümle birlikte sadece basın kuruluşları değil hak ihlali haberlerini yapan gazetecilerin de sayısı azaldı.
Hükümlü Nurettin Kaya'nın durumunu anlattılar. Y-S Tipi cezaevleri havalandırmalarının "kuyu" tipi olduğunu, Kaya'nın İstanbul'dan Erzurum Dumlu Y Tipi'ne üç arkadaşıyla birlikte sevk edildikten sonra Y Tipini protesto etmek için açlık grevine girdiğini, arkadaşlarıyla birlikte başka bir cezaevine sevk edilmek istediğini, bunun üzerine Bolu F Tipi cezaevine sevk edildiğini ama söz verildiği halde arkadaşları sevk edilmediği için açlık grevini ölüm orucuna dönüştürdüğünü dile getirdiler. Nurettin Kaya'nın tek talebinin arkadaşlarının da sevk edilmesi.
Sözü edilen Y-S Tipi Yüksek Güvenlikli cezaevleriyle ilgili anneler, hücrelerin bağımsız havalandırmalarının olmadığını, insanların birbirini görmesini engelleyen çok yüksek duvarlarının olduğunu, hücrelerde kapı kilit sisteminin elektronik olduğunu, devre bozulduğunda hücrede insanların kilitli kaldığını anlattılar.
Nurettin Kaya'nın ölüm orucu 211 gündür sürüyor. Başka birçok cezaevinde ihlaller yaşanıyor. Açlık grevleri sürüyor. Hapishanelerin sesi duyulmak zorunda…
Candan Yıldız kimdir?Candan Yıldız, Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi mezunu. Gazeteciliğe HBB'de On'da On Haber program editörlüğü ile başladı. Kanal D, TV 8, Birgün Gazetesi, CNNTürk, İMC TV, Halk TV'de muhabirlik, editörlük, ana haber editörlüğü ve haber program koordinatörlüğü yaptı. Haber kanallarında çeşitli program formatları yarattı. Radyo ve Gazetecilik Ödülleri En İyi Program Ödülü/(1997), Çağdaş Gazeteciler Derneği En İyi Haber Program Ödülü/ (2002) ödülünü aldı. Avustralya'da SBS Türkçe Radyo Haberler servisine haber yaptı. "Öteki Sesler" isimli belgesel yaptı. "Dicle'nin Göz Yaşları" ile "Şiddete Karşı Anlatılar-Ayakta Kalma ve Dayanışma Deneyimleri" ortak çalışmalarda yazarlık yaptı. T24'le birlikte internet gazeteciliğine adım attı. |