Candan Yıldız

13 Şubat 2023

Deprem bölgelerinde şok yerini kuşkuya, şüpheye ve öfkeye bırakıyor

Sorduğunuz sorunun manasızlık deryasına düştüğünü hissediyorsunuz İskenderun’da. Sanki hiçbir şey duymak istemiyor gibiler. Gazetecilere “Sesimizi duyurun” diyecek mecalleri bile yok ya da inançları kalmamış.

İSKENDERUN

Hayatta bazı şeyleri ısrarla tekrarlamak lazım.  Hatay-Defne’de şebeke suyu yok, tuvalet yok. Hatay-Defne’de şebeke suyu yok, tuvalet yok… Hatay-Defne’de şebeke suyu yok, tuvalet yok. Depremin 7. gününde hem de…

Deprem deneyimi olan Kocaeli Belediyesi’nin yüksek organizasyon deneyiminin getirdiği su tankerlerinden sağladığı bir günlük şebeke suyu sağlanmasının dışında koca koca büyükşehir belediyeleri şu ana kadar sınıfta kaldı. Getirilen en fazla 20 konteyner tuvaletin de alt yapısı yapılmadan cadde üzerine öyle bırakılmış. İnsanlar da mecburi kullanmış.

Büyük bir Anadolu Lisesi binasının tümüyle Koreli arama ve kurtarma ekibine tahsis edildiği Defne’de sular olmasa da, mumla aranan okul tuvaletlerinin başkalarına “nezaketle” yasaklanmasını da not düşeyim. Afet anlarındaki ayrımcılık, ayrıcalık öfkeyi daha da biriktiriyor, biliyor…

Gece ayazından ellerinizin, dudaklarınızın çatladığı deprem bölgesinde arabalar hâlâ ev. Üzüntüsü yüzüne yansıyan CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu Hatay’da yaptığı Merkez Yürütme Kurulu toplantısında açıkladı CHP’li belediyelerin pazartesiden itibaren çadır ve tuvalet sorununa öncelik vereceğini…

Hatay Büyükşehir Belediye Başkanı Lütfü Savaş’ın da katıldığı basın toplantısında gazetecilerden soru alması iyi olurdu. İmar planları ve inşaat izinlerinde belediyelerin de sorumluluğuyla ilgili sorumu sormak isterdim. Olmadı.

CHP'nin genişletilmiş MYK'sı Hatay'da yapıldı

Genişletilmiş MYK toplantısına katılan ve deprem sahasında çalışan CHP Kadın Kolları Başkanı Aylin Nazlıaka’ya bir kadın gazeteci olarak gözlemlerimi aktarırken kadınların iç çamaşır ve ped ihtiyacının asla görünür olmadığını, sahada kadınların bir kez daha ihmal edildiğini anlattım. Nazlıaka bu konuda da özel çağrı yapacaklarını söyledi. Nazlıkaka'nın şu aktarımı da önemli. Bölgeye ilişkin yağma haberleri tır şoförleri üzerinde de etkili olmaya başlamış, deprem bölgesine gitmekten çekiniyorlarmış. Çevre illerden hatta Ankara'dan çetelerin geldiği söylentisi de var.  

Bölgedeki iş insanları da arama kurtarma ekiplerinin geç gelmesinin neden olduğu fazla can kaybına dikkati çektiler. Aslında herkesin bildiğini, yaşadığını onlar da tekrarladı. 

Biz çıkarken Hatay - Defne’den hep aklımda şu soru vardı; iki hafta sonra ne olacak, bir ay sonra ne olacak, 6 ay sonra ne olacak? Deprem oldu evet, ama sosyal, siyasal, ekonomik artçıları sürecek, sürecek.

İskenderun'dan bir kare

Liman kent İskenderun’a gittiğimizde depremin ilk günlerinde limanda çıkan yangın nedeniyle zaten kirlenen havaya enkaz tozları da eşlik ediyor.

Çöken binalardan çevreye yayılan kanserojen mineral asbest de büyük bir tehlike. Daha çok eski binaların çatı kaplamalarında kullanılan asbestli bir binanın yıkım şartları farklı. Bir bina yıkılacaksa belediyeye o binada asbest olup olmadığı yönünde rapor sunmak şart. Çünkü asbest olduğunda o binanın yıkım şartları farklı oluyor.  Şimdi ise asbest her yerde… Öyle tehlikeli bir şeyden söz ediyoruz ki, N95 maskenin kullanılması gereken bir durum söz konusu.

İskenderun'da insanlar enkazların iş makinalarıyla moloza dönüştürüldüğü yerde inşaat başlarında öyle bekliyorlar. 35 yıldır yaşadığı evin nasıl moloza dönüştürüldüğü izliyor bir kadın. Başka bir kadın da gözlerinden süzülen tanelerle endişeyle bekliyor. Zira çöken binanın altında hâlâ iki insan var. Arama kurtarma ekipleri kendi aralarında riskleri konuşuyor.

İskenderun'da sıralı binalar peş peşe yıkılmış

Sorduğunuz sorunun manasızlık deryasına düştüğünü hissediyorsunuz İskenderun’da. Sanki hiçbir şey duymak istemiyor gibiler. Gazetecilere “Sesimizi duyurun” diyecek mecalleri bile yok ya da inançları kalmamış. Medyadaki kimi sansürü onlar da yakından takip ediyor olsa gerek. Çünkü gerçek bilgi onlar için hayat, kimi gazeteciler içinse teferruat bile değil.

Geçen her gün gerginliği artırıyor. Umut yerini öfkeye bırakıyor gibi… Şokun yerini kuşkular alıyor. “Topraklarımızdan sürülmek mi isteniyoruz?” şüpheleri yüksek sesle dile getiriliyor. Geçmişin hafızası yeniden canlanıyor. 

İskenderun’da da 'geç geldiler' serzenişini duyduk. Yıkımın iç mahallelerde de fazla olduğunu söylediler. Çadırkent kurulmuş İskenderun’da… Geniş bir alanda. Depremi yaşayanlar yerleşmişler çadırkente… Ayrılırken İskenderun’dan aklıma yine aynı soru düşüyor, iki hafta sonra ne olacak, bir ay sonra ne olacak, 6 ay sonra ne olacak?