Candan Yıldız

12 Şubat 2023

Dayanışma için gelenler olmasa kalbi zar zor atan bir insan gibi Hatay

Deprem bölgesinden izlenimler; enkaz moloz değildir

HATAY

Adana’dan Hatay’a doğru yol alırken Belen’den sonra büyük yıkımın başladığını biliyorduk. Ama görmek başka…

Hatay’dayız… Hani Hataylıların deprem meydana geldikten  48 saat sonra kimsenin gelmediğini haykırdığı, yalnız hissedenlerin coğrafyasındayız.

Şehre girerken merkez ilçe Antakya’dan geçiyoruz. Yıkılan çok ev var. Yıkılmayan da yıkılmaya yüz tutmuş. Şehir hâlâ insanını barındırsa da, kimsesiz gibi… Dayanışma için gelenler olmasa kalbi zar zor atan bir insan gibi Hatay... 

Yıkılan, hasar gören evlerin kırık camlarından rüzgarın etkisiyle dalgalanan perdeler her şeyi anlatıyor.

Duvarları yarılmış evlerin odalarında dantel örtüsü duran masalar... Yaşanmışlığın izleri... Evin içerisi dışarıda gibi… Depremin altıncı gününde hasar gören evlerinden, iş yerlerinden tek tük eşyalarını kurtarmaya çalışanlar. Yaşanmışlığın izleri... 

Kayınvalidesinin terzi dükkanından dikiş makinalarını kurtaran bir Hataylının “Buralarda bize ekmek yok artık” cümlesi ne tekil ne abartı…

Antakya merkez ve Defne ilçe 6 Şubat’ta donmuş gibi. Hem geçmiş var hem geçmişi yok eden bir harabe hal... Arama kurtarma çalışmalarının geç başlaması, müdahalelerdeki ihmal iddiaları, deprem sonrası afetin felakete dönüşmesi herkesin dilinde. “AFAD elinden geleni yaptı” duygusu zayıf.

İnsanlar sadece gündelik hayatı kotarmanın peşinde. Sürekli olarak erzak ve giyecek dağıtımlarının yapıldığı yerlerde ihtiyaçlarını gidermeye çalışıyor.  Bakmayın dağıtım yerleri dediğime… Kimi yol üstünde… Kimi parklarda… Bir kadının giysiler seçerken "Kadın iç çamaşırı yok mu"  soruna "hayır" demesi de kadınların yine ihmal edildiğini gösteriyordu.

Organize olarak dayanışan yapılar, kişiler, kurumlar, partiler de var. 

Rizeli bir asansör firmasının kurduğu tahta kulübeler, İstanbul Büyükşehir Belediyesi ve Kocaeli Belediyesi’nin dev afet çadırı, Türkiye İşçi Partisi’nin bir park içinde kurduğu yemek, revir ve kriz masası organizasyonu, TTB ve gönüllü hekimlerin birinci basamak sağlık hizmeti, AFAD ve Kızılay ekipleri ve gönüllülerinin yabancı ülkelerden gelen (Kore, Meksika, Almanya ve Avusturya ) kurtarma ekipleriyle birlikte enkaz altlarında insan aramaları… Hepsi afet sonrasını anlatan parçalar.

TİP’in depremin ikinci saati itibariyle koordinasyonunda yer alan, kendisi de depremzede Hatay İl Yönetici Aylin Açıkgöz anlattı:

T24 ekibi olarak çalışıyoruz

Depremzedeler olarak depremin ikinci ya da üçüncü saati koordine olmaya çalıştık. Şu an iki mutfak var bu koordinasyon yerinde. Biri bizim kurduğumuz diğeri de Aşçılar Federasyonu'nun kurduğu. Revirimizde gönüllü doktorlarımız var.

Burada sağ-sol, doğu-batı kavramı bitti. Afyon'dan AKP seçmeni amcalar bizi sosyal medyadan duymuş,  en iyi siz çalışıyorsunuz diyerek erzakları bizlere teslim ettiler. 

Depremde bir yoldaşımız, annesi, kızkardeşi ve yeğeni enkaz altında kaldı. Aynı gece mahalleli çıkardı dördünü de enkaz altından. Kızkardeşi ve yeğenini kaybetti. İki gün boyunca yoldaşımız ve annesi cenazelerinin başında bekledi. Çünkü iki gün boyunca cenazelerle ilgili tek bir muhatap bulamadılar. Benzin sorunu da vardı o ilk iki gün. Benzin dağıtıldığında yoldaşımız arka koltukta iki cenazeyle birlikte İstanbul'a gitmek zorunda kaldı. Çünkü kızkardeşi buraya tatile gelmişti çocuğu ile birlikte. Eşi İstanbul'da yaşıyordu.

Benim ailem Turunçlu Mahallesi'nde yaşıyor. Mahallenin içlerindeki yıkılan binalarda arama kurtarma çalışması hiç olmadı. Ne yollar kapalıydı ne de merkeze uzak bir mahalleydi.

Burada hijyen, şebeke suyu, tuvaletler büyük sorun. Hastalıklar başlayabilir.  Mesela Antakya’dan bir gönüllü beni aradı. Vinçlerin olduğunu ama çalışmadığını, köpeklerin cesetleri yediğini söyledi. Yardım talep etti. Durum böyle."

Depremin vurduğu Güzelyalı Mahallesi'ne doğru yürüyoruz. Tek tük insanlar sokaklarda... O mahallede de hayat yıkılmış. Giderken yolda Hatay plakalı Murat 131 marka bir araç görüyorum. Arkasında Yeşilçam'ın gülen yüzlerinin yer aldığı bir film afişi... Neşeli günlerin hatırası gibi... 


Yine aynı yol üzerinde, ''Araba sahiplidir, başka malım kalmadı, lütfen dokunma" yazısını yazmak zorunda kalan bir depremzedenin arabası önümüze çıkıyor. O yüzden bir kez daha söylemek istiyorum, enkaz moloz değildir. Altında kalan tarihiniz, geçmişiniz, hayatınızın bir parçasıdır.

Hayalet şehrin zar zor atan kalbine masaj yapan dayanışma ateşleri yine de insanın içini ısıtıyor. Sokak hayvanlarını unutmayan, mama bırakanlar mı dersin, köylerden gelip büyükbaş hayvanları için yem arayanlar mı dersin, Mersin'den gelip enkazların altına korkmadan giren gönüllüler mi dersin, çöpleri toplayan, yemek yapan belediye işçileri mi dersin, arama kurtarmada çalışan itfaiyeciler mi, inşaat işçileri mi dersin... Asıl kahramanlar onlar... 

Tabii ki sokak hayvanları için canla başla çalışan Hayvan Hakları Platformu (HAYTAP)'nu da unutmamak lazım.

Notları bitirirken fısıltı gazeteciliğinin kötülüğüne dair de bir kaç şey söylemek istiyorum. Yağmacı olarak yaftalanan Suriyeliler enkazlardan çok insan çıkartmış. Evet yağmalamalar olmuş, yol kesmeler yaşanmış, evlere girip hırsızlık yapanlar yok değil ama görgü tanıkları Türkçe konuştuklarını söylüyor. 

Bir de depremden hayatları başlarına yıkılan insanların hayatların bir kez daha sarsan "Baraj patladı" söylentisinde kamu görevlilerinin ve kimi haber kanallarının etkili olduğunu söyleyenler de var. Koordinasyonda görev alan insanlar ve polisin anonsuyla insanlar yalan bilgi olduğuna ikna oluyorlar. Nitekim Defne'ye yakın bir baraj da yokmuş. 

Not: Murat Sabuncu, Hazar Dost, Berna Abik, Faruk Ekici'den oluşan T24 ekibi yarın da Hatay'da olacak. Deprem bölgelerini gezmeye devam...