İstanbul 3. İdare Mahkemesi, Anayasa Mahkemesinin "ihlal" kararına rağmen, bir ailenin çocuklarının zorunlu din dersinden muaf tutulması talebinin reddedilmesi kararının iptali davasında "ret" hükmü verdi.
Aile İstanbul Sancaktepe'de yaşıyor. Çocukları da Osmangazi İlkokulunda 4. sınıf öğrencisi.
Anne ve baba, kızlarının zorunlu olarak okutulan Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersinden muaf tutulması için 1 Mart 2022 tarihinde Sancaktepe İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü'ne başvurdu. Ancak İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü bu başvuruyu reddetti.
Aile ret kararının iptali için İstanbul 3. İdare Mahkemesi'ne başvurdu. Anayasa Mahkemesi'nin 7 Nisan 2022 tarihli kararına atıf yapıldığı başvuruda Zorunlu Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersinin "Sünni Müslüman inancına dair anlatılar içerdiği, laiklik ilkesi gereği devletin tüm inançlara eşit mesafede olması gerektiği, bunun gereği olarak din dersleri dini eğitim niteliğinde olmaması gerektiği, bu niteliklere haiz olmayan din derslerinin zorunlu kılınmasının hukuka aykırı" savunuldu.
Başvuruda Anayasa Mahkemesi'nin 7/4/2022 tarihli Hüseyin El ve Nazlı Şirin El (B. No: 2014/15345) kararına atıf yapıldı.
AYM'nin oyçokluğu ile aldığı kararda "ebeveynlerin eğitim ve öğretimde dinî ve felsefi inançlarına saygı gösterilmesini isteme hakkının ihlal var" demişti.
Ancak 3. İdare Mahkemesi AYM'nin ihlal kararına rağmen ailenin iptal istemine ret kararı verdi
3. İdare Mahkemesi'nin kararını ilginç kılan şey şu:
Mahkeme, ret kararına gerekçe olarak Ankara 10. İdare Mahkemesi ile Danıştay 8. Dairesi'nin kararlarını gösterdi. O kararda Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi ders müfredatının 2007-2008 eğitim öğretim yılında yenilendiği, yeni müfredatın din eğitimi dersi niteliği taşımadığı, içerik olarak din kültürü ve ahlak bilgisi öğretimi kabul edilmesi gerektiği vurgulandı.
Oysa AYM incelediği aynı dosyadan ihlal kararı vermişti. Yani İstanbul 3.İdare Mahkemesi AYM'nin aynı dosya için verdiği ihlal kararına rağmen, Ankara 10. İdare Mahkemesi ve Danıştay 8. Dairesi'nin kararına atıf yaparak ret kararı verdi.
Eğitim-Sen Başkanı Prof. Nejla Kurul'un Zorunlu Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Dersi Kitaplarının İncelenmesi" raporu da dosyaya bilirkişi görüşü olarak sunuldu. O raporda Zorunlu Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi ders kitaplarının tümü incelendi.
Raporda mahkemenin atıf yaptığı müfredat içeriğinin din eğitimi değil, din kültürü ve ahlak bilgisi eğitimini içerdiği görüşünün aksi yönünde değerlendirilme yapıldı.
Raporda "DKAB ders kitaplarının üst sınıflarında her ne kadar Yahudilik, Budizm ve Alevilik gibi farklı inanç ve mezheplerden söz edilse de öğrencilere doğru ve meşru yaşam biçiminin Sünni İslam’a dayalı Müslümanlık olduğu görüşü ‘aşılanmaktadır’. Farklı inanç ve mezhepler, Sünni İslam bakışından yargılanmakta ve ötekileştirilmektedir. Bazı ders kitaplarında sayıları milyonları bulan Aleviler ve Alevilikle ilgili tek bir sözcük bulunmamaktadır" görüşü dile getirildi.
Aynı raporda 4. sınıf DKAB ders kitabı örnek olarak gösterilmiş, "saygı” 31 kez, “sevgi” 35, “barış” 7 kez, “temiz” 68 kez olumlu nitelemelerle kullanılan kavramlar olmuştur" denildi.
Konuyla ilgili görüşüne başvurduğumuz ailenin avukatı Seyit Sönmez "Mahkemeler uzun süredir Anayasa Mahkemesi ya da Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin kararlarını yok sayıyorlar. Bu dosyada da böyle oldu. Yerel mahkeme, müfredatın din eğitimi olmadığı, ahlak bilgisi eğitim olduğu yönünde karar verdi. Buna dayanarak iptal başvurusu reddetti. Ama bu karar mahkum edilmiş bir karar AYM tarafından. Bunu görmezden gelmek ya büyük bir bilgi eksikliği ya da AYM kararlarını yok saymak demek" diye konuştu.
Anayasa’nın 138. maddesi genel olarak yargı kararlarının, 153. maddesi ise özel olarak Anayasa Mahkemesi kararlarının bağlayıcılığını açık ve kesin bir dille düzenlemektedir. Buna göre, “yasama ve yürütme organları ile idare, mahkeme kararlarına uymak zorundadır” (m. 138) ve Anayasa Mahkemesinin kararları “yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzelkişileri bağlar” (m.153). |