İktidar cephesi, daraldıkça saldırganlaşıyor, çözüm üretemedikçe; siyaseten varoluş nedenlerinden biri olan "bölgede varlık gösteren BDP dışındaki tek parti" gerçeğini de dinamitliyor. Verdiği mesaj: Çözemiyorum! Zira 94'te legal Kürt siyasetine yargı eliyle yaşam hakkı tanımayan devlet aklı, aynı suda bir kez daha yıkanmak istiyor. Ancak akan bir su ise tarih, aynı suda yıkanılmayacağı aşikar.
Başbakan Erdoğan'ın BDP'li vekillere Kandil'in yolunu göstermesi, siyasi retorik olmanın ötesinde bir anlam taşıyorsa eğer, Kürt sorununda legal alanın bypass'ı DEP sürecine benzemeyebilir. Siyasi alanı kriminalize ederken geçmişi taklit etme görüntüsü vermek istemeyen iktidar, gelinen noktada geçmiş siyasetin "beceriksizliğine! göndeme yaparken çelişkili olarak 30 yıllık siyasetin açmazına düşüyor; Çiller döneminin cümlelerini kullanıyor: Ne demişti Tansu Çiller hatırlayalım: PKK'ya tahammülümüz kalmadı. Bazı DEP'lilerin dokunulmazlığının kaldırılması için oy kullanacağım. PKK' nın Meclis te olması kabul edilemez bir şeydir.
Ancak bu kez iktidar partisinin işi kolay değil. Zira Başbakan'ın deyimi ile "60 Kürt milletvekili" nin içinde DEP'li milletvekillerinin dokunulmazlığına karşı çıkan bir Erdal İnönü çıkabilir. Bunun etkisi o vekille de sınırlı kalmayabilir. 3. kez seçilmeme tüzüğü de cabası. Oylama da fireler olabilir; çünkü bölge vekillerinin Kürt seçmene, parlamenter demokrasinin en temel güvencelerinden biri olan Milletvekili dokunulmazlığının güvenlik siyasetine kurban edilmesinin hesabını vermekte zorlanabilirler.
Siyasi partner olarak MHP'yi seçmiş görünen AKP'nin bölge milletvekillerinden Galip Ensarioğlu'nun “Vekillerin yaptığı yakışıksız bir hareketse bunu halka anlatmalıyız, halk bunu değerlendirmeli, siyasetçi halka hesap verir, mahkemeye değil. Ben de eleştiriyorum ama partilerin kapatılması, dokunulmazlığın kaldırılması olacak şeyler değil” demişti.
Bölge halkının ruh hali açısından da bugün düne benzemiyor. "Duygusal kopuş" retoriğinin siyasi bir karşılığı var mı ya da olacak mı bilinmez ama, cenazelerini almak için sınırötesini geçmeyi göze alabilen bir ruh hali ile karşı karşıya olduğumuz bir gerçek; hali hazırda Suriye'deki Kürt bölgelerindeki adem-i merkeziyetçi yapıya yüzlerine dönmüşken.
90'lara mı dönülüyor sorusunun Meclis çatısı altında yansıması, BDP'li 9 vekilin siyasi dokunulmazlıklarının selefleri gibi tehdit altında olması. DTP'nin kapatılması durumunda dönemin Kürt vekillerinin "sine-i millete döneriz" tutumu akla geliyor, nitekim de benzer sinyaller gelmeye başladı. İstifaların Genel Kurul'da kabulü gibi bir şart olsa da, devamsızlık seçeneği masada duruyor. Daha da önemlisi Kürt vekillerinin olmadığı bir meclisin meşruiyetinin tartışılır hale gelmesi. Hatırlanatacağı üzere BDP'li vekillerin son genel seçimler sonrası Meclis'i boykot kararı siyaseti kilitlemişti.