AKP’nin Büyük İstanbul Mitingi için yollara düştüm… Zira Maltepe’de Millet İttifakı mitinginin ertesi günü yapılan Cumhur İttifakı mitingini yerinde gözlemlemek istedim.
Cumhur İttifakı’na oy veren kitleyi gözlemlemek, kutuplaşma siyasetinin sonuçlarını görmek açısından önemliydi.
Sonda kuracağım cümleyi baştan kurarsam; kutuplaşmanın bir adım ötesi kamplaşmadan söz edebiliriz artık.
Gözlemlerime adım adım eşlik etmenizi isterim.
Ulaştırma Bakanlığı’na bağlı Marmaray’da Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’la ilgili propaganda videoları eşliğinde Yeşilköy’de indim.
Yol boyunca miting alanını işaret eden platformlar vardı. Ama dikkati çeken şey o platformların üzerinde, şablon baskılarla Cumhuriyetin ilk 80 yılının kağnı ile, AKP’nin son 20 yılının ise TOGG’la anlatılmasıydı.
Post truth dönemini teyit edecek bir matematikle… “20, 80’den büyüktür.”
Atatürk Havalimanı Millet Bahçesi’ndeki mitinge giderken dört ayrı güvenlik kontrolünden geçtim. Son kontrol noktasında x-ray cihazları vardı.
Miting saatinden yaklaşık 2,5 saat önce oradaydım. Yanlış yerden miting alanına ulaşmanın avantajıyla detayları yakalamam mümkün oldu. Kitlenin arasından yürüyebildim bu sayede…
Miting için gelenler, ring araçlarıyla alana taşındılar. Ben de o araçlardan birine bindiğim için şu diyaloğa şahit oldum.
Bindiğim minibüste iki kişi Maltepe mitingini konuşuyordu.
“Muharrem İnce’nin 2018’deki görüntülerini servis etmeye tevessül etmişler” diyordu konuşanlardan biri…
AKP’ye oy veren kitle de Maltepe’nin kalabalık olduğunu kabullenmek istemiyordu anlaşılan. Benzer bir ruh hali muhalefete oy verenler için de geçerli.
Diyalog şöyle devam etti.
“Bir Kuşak, Bir Yol projesine çöktüler.”
Sedat Peker’in ifşalarından sonra tedavüle giren, mafya -siyaset ilişkisini anlatan “Çöktüler” terminolojisini AKP’ye oy verenler tersine çevirmiş, Kılıçdaroğlu’nun sözünü ettiği tarihi İpek Yolu’nu canlandırma projesi için kullanmışlardı.
Söz konusu projenin AKP’ye ait olduğunu söyleyen kişi “Hani Halkalı’dan öteye gidemezdi o tren, öyle diyorlardı ya” dedikten sonra gelen yorum şu oldu:
“O trenle uzaya da giderler.”
Alana vardıktan sonra miting alanına akın akın gelenleri görenlerden birinin “Hay maşallah, bereketlendir yarabbi!” cümlesi AKP’ye oy verenlerin Maltepe’ye yanıt vermek için de geldiklerinin bir dışa vurumu gibiydi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, gelenlerin sayısını 1 milyon 700 bin olarak açıklasa da “yüzbinler” demek daha doğru olur.
Kontrol noktalarından birinde iki yasaklamaya şahit oldum. Biri yeşil renkte ve Arapça yazılan bir bandana, diğeri de Erdoğan ve Osmanlı Tuğrası’nın bir arada olduğu bayraktı.
Sonrasında Tuğralı bayrağı alanda gördüm.
Basın için iki katlı bir platform hazırlanmıştı.
AKP için gövde gösterisi anlamına gelen Büyük İstanbul Mitingi’ne yabancı basın da ilgi göstermişti.
Alanda tek slogan vardı: Recep Tayyip Erdoğan.
Erdoğan helikopterle alana inmeden önce sırasıyla AKP İstanbul İl Başkanı Nuri Osman Kabaktepe, İstanbul’dan aday gösterilen Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ve AKP Genel Başkanvekili Numan Kurtulmuş konuştu.
Konuşmaların ortak mesajı şuydu: Erdoğan size emanet…
Emanet kavramının İslam literatüründe anlamının geniş olduğunu not düşeyim.
Mitingin genel havası da Erdoğan’ın korunması, kollanması, yenilmemesiydi.
Örneğin bir genç Erdoğan ile Abdülhamit arasında bağ kurarak “Seni Abdülhamit’in yalnızlığına bırakmayacağız RTE” dövizini taşıyordu.
O gence "Erdoğan yalnız mı?" diye sordum.
Yanıtı şu oldu:
“Erdoğan’ı tek bırakmayacağız, onu kimse yalnız sanmasın. Terörist destekçileri engelleyemez. Bizim mitinglerimiz böyle. Bay bay Kemal izlesin.”
Bütün kürsü, söylem, program, propaganda Erdoğan üzerine kuruluydu.
Dikkati çeken şeylerden biri de Süleyman Soylu anons edildiğinde kitlenin coşkusuydu. Aynı coşku Murat Kurum ve Numan Kurtulmuş için söz konusu değildi.
Bir de muhafazakar Kürtlerin de yoğun olduğu İstanbul 3. bölgeden aday gösterilen Hüda-Par Genel Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu’nun kitle nezdinde bir karşılığını olduğunu gördüm. Diğer adayların isimleri okunurken tepki vermeyen kalabalık, Yapıcıoğlu’nun adı anons edildiğinde tanıdığının ya da bildiğinin mesajını verdi.
Büyük İstanbul Mitingi’nin ana temalarından biri de Kemal Kılıçdaroğlu karşıtlığıydı. Dev ekranlardan Kılıçdaroğlu ve Murat Karayılan'nın görüntüleri aynı şeyi söylüyormuş gibi bir kurguyla verildi.
CHP fobisinin de yeniden üretildiği bir miting oldu. Öyle ki AKP İstanbul İl Başkanı Osman Nuri Kabaktepe “Güneşin batışı bile değişir ama CHP’nin bakışı değişmez!” diyebildi.
Kılıçdaroğlu ve İmamoğlu’na sık sık yuh çekildi. “Yuh” a tek müdahale Numan Kurtulmuş’tan geldi. Kurtulmuş “Bu ‘yuh’ları biriktirip sandıkları patlatıp hepsine birden ‘yuh’ çekelim” cümlesiyle müdahale etti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 2015 yılından beri kurduğu dil, AKP taraftarları tarafından benimsenmiş görünüyordu.
Kitlenin bir kısmına ilişkin gözlemlerimden biri de rövanşist ve hınç dolu bir ruh haline sahip olmalarıydı.
Örnek mi?
Kalabalık dağıldıktan sonra bir kişi önce kendisi, daha sonra bir çocuğu omuzlarına alarak, billboardlardaki Kılıçdaroğlu posterlerini yırttı.
AKP'li bir kadın seçmen de metrobüslerin bilerek engellendiğini söyleyerek, “Şerefsizler” dedikten 30 saniye sonra istasyona ardı ardına üç metrobüs geldi.
Bütün bunları neden yazıyorum. Öyle bir ayrışma var ki, yıllara yayılan ötekileştirici dil öyle bir yerleşmiş ki, kendilerinin dışındaki herkes piyon, Batı’nın maşası, bu toprakların evladı değil gibi…
Diğer yandan milliyetçi söylemin yine tabanda karşılık bulduğunu gözlemledim. MHP ile özdeş olan “Ölürüm Türkiyem” ile AKP'lilerin en çok benimsediği “Dombra” parçası ile “Bozkurt” ve “Rabia” yan yanaydı.
“Patates-soğan” fiyatlarının siyasetin konusu olmasından olsa gerek Erdoğan pahalılığın nedenini “aç gözlülere, mevsim şartlarına” bağladı. Zaten konuşmalarda ekonomik krize pek değinilmedi.
AKP İstanbul İl Başkanlığı’dan aldığım verilere göre AKP İstanbul’da yüzde 41-41 bandında, MHP de yüzde 8-10 bandındaymış.
Büyük İstanbul Mitingi’ne gelenler moralle ayrıldı. Erdoğan’la kurdukları güçlü bağ sahadan rahatlıkla gözlemleniyordu.
Bir AKP’li şu cümlelerle anlattı hislerini: “6 km yürüyerek geldim, yine 6 km yürüyeceğim, ama değdi.”
“Erdoğan size emanet” ana mesajını taşıyan mitingde lidere sadakat, ezdirmemek, boyun eğmemek, dik durmak… Bütün ataerkil değerler sisteminin, racon kültürünün yeniden üretildiği bir sosyolojiydi gözlemlediğim.
Bütün bu kamplaşma nasıl çözülecek?
Derenin altından çok sular akmış!