Candan Yıldız

16 Haziran 2023

12 yaşındaki Abdülbaki Dakak'ın dayısı konuştu: Sabah namazını kılmış, sonrası yok...

Şanlıurfa Barosu'nun suç duyurusunda valilik, müftülük, milli eğitim ve medrese sorumluları 'şüpheli' sıfatında

Milyonlarca çocuk karnesini aldı bugün... 

12 yaşındaki Abdülbaki Dakak alamadı çünkü bir ahırda ölü bulundu. 

İntihar iddiası var. Zira yatılı kaldığı Beşat Medresesi'ne yakın bir atıl ahırda asılı halde bulunmuş 12 yaşındaki Abdülbaki.

Abdülbaki'nin dayısı ile konuştum. 

Medresedeki kamera kayıtlarını izlediğini ifade eden dayı "Yiğenim, kaybolduğu gün sabah namazını kıldıktan sonra saat 5.18'de dışarıya çıkıyor. Çıktığı kamera kaydında var. Ama sonrası yok. O gün okula da gitmemiş. Okuldan doğrulattık. Okuldan dönmeyince kaybolduğunu hoca bize haber verdi. "

Dayı Abdülbaki'nin cenazesinin tesadüfen bulunduğunu söylüyor. Cenaze medresenin yakınındaki atıl bir ahır. 

"Dere yataklarında aradık, insanın gözü kör olur burnunun ucunu bile göremez ya öyle oldu. Çocuklar oyun oynuyordu, ben de o an oradaydım. Oyun oynarken o ahıra girmişler ve Abdülbaki'yi görmüşler. Onlar haber verdi."

Ahırdaki ağır ve acı duruma dayı da şahitlik ediyor çocukların haber vermesiyle... Dayının tahminine göre ahırın yüksekliği en fazla 1 metre 90 cm civarında... Adli tıp raporuna göre Abdülbaki'nin boyu ise 1 metre 45 cm. 

Dayı, cenazenin kaybolduktan 30 saat sonra bulunduğunu söyledi. Otopsi raporunda "ağız içerisinde ve göz çevresinde ve burun deliklerinde larva oluşumu görüldü" deniliyor. 

Konuştuğum adli tıp uzmanı bölgenin iklim koşullarından dolayı 30 saat içerisinde bu oluşumun olabilmesinin mümkün olduğunu söyledi. 

Bu detay şundan önemli. Medresenin hemen yakınındaki bir çocuk gerçekte kaç saat ya da kaç gün sonra bulundu? 

Abdülbaki'nin ailesi geniş bir aile. Arap bir aşiret. Medrese eğitimini önemseyen bir aile. Çok sayıda kişi bu eğitimden geçmiş.

Yiğeninin yatılı kaldığı medreseden önce de hafızlık eğitimi aldığını söyleyen dayı "Medresede bir imam ( Diyanet'e bağlı) bir hoca vardı. Hoca Abdülhakim bizim akrabamız.  Olay günü yeğenimi görmüş sabah namazında. O da çok şaşkın. Şimdi o da Ceylanpınar'da kalıyor."

Medrese soruşturma nedeniyle kapatılmış. Aileler çocuklarını medreseden almışlar, şimdilik tabii. 

Dayı 'biz kimi suçlayacağız, kimin günahını alacağız' diyor. Bir anlık bir olay olduğunu düşünüyor.

Bu arada medresenin kayıt dışı olduğu iddiası var. 

Beşat Medresesi'nin Menzil Cemaati'nden Semarkant Vakfı'na ait olduğunu yazmıştım. 

Abdülbaki'nin medreseden bir kaç kez kaçtığı konuşuluyor. Ailenin ise ısrarla buraya gönderdiği de... 

Dayı ise bunu doğrulamıyor, öyle bir durumun söz konusu olmadığını söylüyor. 

Peki 12 yaşındaki bir çocuk neden bugün aramızda değil? 

Neden karnesini alamadı? 

Bu tür ölümler 'kader' olarak kabul edilebilir mi? 

Bu arada olayla ilgili hemen harekete geçen Şanlıurfa Barosu suç duyurusunda bulundu. 

Dilekçede Şanlıurfa Valiliği, İl Müftülüğü, İl Milli Eğitim Müdürlüğü ve çocuğun yatılı kaldığı Kur'an Kursu sorumluları 'şüpheli' sıfatında. 

Dilekçede etkin bir soruşturma için şunlar talep edildi:

-12 yaşındaki bir çocuk elektrik kablosunu nasıl temin etti, düzeneği nasıl hazırladı veya olayın vuku bulduğu ahır kursun hemen yakınında olmasına rağmen buraya neden bakılmadığı ya da neden göz ardı edildiği hususlarının da etraflıca araştırılması... 

-Kursta yatılı bulunan diğer çocuklar ve çocuğun örgün eğitim gördüğü ilköğretim okulundaki sınıf arkadaşlarının çocuk savcısı ve pedagog eşliğinde bilgi ve görgülerine başvurulması... Okul idaresi, öğretmen ve rehber öğretmenin ifadesine başvurulmasını soruşturmanın ivedi olarak yürütülmesi yine bu yatılı kurstaki çocukların aileleri ile görüşülerek çocukları tarafından kendilerine aktarılmış olumsuz bir durumun yaşanıp yaşanmadığı hususunda araştırma yapılması... 

-Çocuğa ait varsa telefon ve sim kartın incelenerek kaybolduğu gün ile olayın vuku bulduğu gün arasında geçen süre ile geriye dönük üç aylık iletişm ve HTS kayıtlarının BTK'dan istenilip dosya içerisine alınması... 

- Yatılı eğitim kursunda çalışan bütün görevlilerin dosyada delil karartma ihtimalinin bulunması hasebiyle bir an önce gözaltına alınıp tutuklanmaya sevk edilmesi... 

-Bahse konu Kur'an kursunu denetlemekle görevli korum ve kuruluşların mevcut kurstan haberdar olup olmadıkları, izin hususunda izin taleplerinin olup olmadıkları, bahsi geçen kurumlarda görevli yetkililer tarafından denetlenip denetlenmediği, bu hususta ihmali olan yetkililer hakkında soruşturma başlatılması, ihmal durumu söz konusu ise bağlı bulundukları kurum tarafından haklarında idari işlem başlatılması hususunda müzekkere yazılması... 

 

Dilekçede olayın intihar vakası olarak kabul edilmesi halinde ise "İşlediği fiilin anlam ve sonuçlarını algılama yeteneği gelişmemiş olan veya ortadan kaldırılan kişileri intihara sevk edenlerle cebir veya tehdit kullanmak suretiyle kişileri intihara mecbur edenler, kasten öldürme suçundan sorumlu tutulular  ve CMK madde 100 kapsamında tutuklanmaları gerekmektedir" denildi.

Bakalım suç duyurusu soruşturmaya dönüşecek mi? Takibe devam... 

TIKLAYIN-Enes Kara'yı unuttuk; medrese öğrencisi 12 yaşındaki Abdülbaki'nin ölümü de unutulacak mı?