Gerek reyting operasyonu gerek reyting sorunumuz üzerine birçok yazı yazdım.
Hatta ‘Artık ülkemdeki; şu baş belası reyting sistemi ile ilgili hiçbir şeye aklım ermez oldu, yani yoruldum bu kadar şüpheden, karmaşadan ve bilinmezlikten…
Ben de diyorum ki artık ben de tatlı su eleştirmeni olayım canımı üzmeyeyim’
demişim aylar önce.
Ne oldu bu reyting işleri derken ağustos gibi, TNS’nin yeni sisteminin eylül ayında başlayacağı açıklanmıştı. Ama içimde zerre umut yoktu itiraf edeyim. Peki TNS ölçüme başladı da ne oldu, reklamverenler, kanallar bilinmezlikten kurtuldu mu? Hayır, hiç sanmıyorum ama maalesef ki ellerinde görmek istedikleri veriler var sadece doğru ya da yanlış yeter ki sektörü, onları bir şekilde yönlendirilsin ve reklam pastası bir şekilde dağıtılsın.
Daha yeni sistem başlayalı birkaç hafta oldu ki, burada da şike kokusu çıktı. Doğru mu değil mi bilinmiyor. Bizim bu reyting işlerimizde evvelden beri zaten böyle iddialar doğru yanlış ortaya atılır ama bu yeni sistemde böyle bir soru işaretinin çıkması için çok erken.
Veda’nın da yükü ağır
Ayşe Kulin’in romanından uyarlanan Veda dizisi de tıpkı Kayıp Şehir gibi sezonun en başarılı castlarından birine sahip. Neredeyse kusursuz, uyarlamalar arasında ise özel ve güzel bir yere sahip olacağı kesin. İlk bölümün 20 gün gibi bir sürede çekildiğini biliyorum yanlış hatırlamıyorsam sonuç olarak çok iyi bir prodüksiyon çıkmış. Sinema filmi yapsalarmış keşke dedirtti.
Fahriye Evcen ise belki de şimdiye kadarki en iyi oyununu çıkarıyor.
Veda da tıpkı Son Yaz Balkanlar gibi tarihi bir misyon yükleniyor, yükü büyük. Veda da tıpkı diğer uyarlamalardan ayrıksı duruyor misyonu gereği. Sorumluluğu büyük yani.
Aynı gün başlayan Ağır Roman Yeni Dünya’nın ne Veda ne de Kurtlar Vadisi’ni geçebileceğini düşünüyorum. Hatta Veda zaman zaman Kurtlar Vadisi’ni reytingde geçer gibi geliyor. Benim için sürpriz olmaz, kadın izleyiciyi ele geçirecektir.
p.s. Sezonun en iyi castı; 1. Kayıp Şehir 2. Veda 3. Ağır Roman
Ağır Roman- Yeni Dünya, yayınlanmadan önce hatta daha castı bile belli değilken, şiddetle dizisine karşıyım demiştim. Çünkü elimizde zaten Metin Kaçan’ın iyi kitabından uyarlanan, bence iyi bir sinema filmi vardı. Okan Bayülgen’in ve Müjde Ar’ın ders veren oyunculuklarıyla.
Peki dizi versiyonu başarısız mı? Asla değil. Gerçekten de özenildiği ortada. Peki Yeni bir dünya sunuyor mu? Bence hayır.
Burada da ah şu oyuncu olmamış bu olsaymış diyeceğim bir durum yok. Hele ki artık tatlı kız rollerinden çıkan Özge Özpirinççi’ye bayıldım. Salih karakterini canlandıran Tamer Tıraşoğlu da yeni starlarımızdan olur.
İlginç bir anekdotu paylaşmak isterim;
Kaçan, bir röportajında şöyle bahsetmiş; "Öncelikle bir roman yazmak gibi basit bir düşüncem yoktu. Çünkü daha önce 'Büyük Yarış', 'Kibrit Kutusunda Cinayet', 'Kumarbazlar Şahı' ve 'Tanrıların Tanrısı' adlı kitapları yazıp semtte arkadaşlarıma dağıtmıştım. Sonra yazı yazmaktan manyakçasına bir keyif alınca ve içinde yaşadığım kültürün yavaş yavaş yok olduğunu görünce oturup o hayatı bir şekilde yazıyla sabitlemek istedim. Dönüp tam da bugünlerde okumak için.
Halının altında da Ağır Roman'ın bir yarısından fazlası duruyor. Neredeyse ikinci cildi diyebileceğimiz bir yarısını sobada yaktım. Çünkü toplum o metni okumaya hiçbir zaman hazır olmayacak. Küllerini ise Haliç'e bıraktım."
Harem eşittir Türk’ün Uzayla İmtihanı
Muhteşem Yüzyıl’ı ti’ye alıyoruz düşüncesiyle yola çıkan Harem dizisinin ilk bölümüiçin tek cümle: Türk'ün uzayla imtihanı'ndaki kekremsilik, absürt olamama ve kıvranma vehameti var.