Çağnur Öztürk

01 Mart 2013

Memet Ali Alabora : Bir dönüşüm başladı

Memet Ali Alabora ‘Mi Minör’ adlı sıra dışı oyunla karşımızda. Hem oyuncu hem ilk yönetmenlik denemesi yapıyor. Alabora ile oyunu \'Oyuncular Sendikası’nı, ‘Heberler’i ve dahasını konuştuk


Memet Ali Alabora, şu ara ‘Mi Minör’ adlı sıra dışı oyunla karşımızda. Hem oyuncu, hem ilk yönetmenlik denemesi yapıyor. Alabora ile oyunu, Oyuncular Sendikası’nı, dizileri, ‘Heberler’i ve dahasını konuştuk

Setlerde çalışma koşulları bir televizyon yazarı olarak benim en çok önem verdiğim konu ve birçok kez yazdım. Açıkçası sektörde somut adımlar atan, öncü olan en özel isim kesinlikle Memet Ali Alabora. Alabora, Oyuncular Sendikası ile bir dönüşüme imza atmakta. Dahası mı? Bu röportajda... 

‘Mi Minör’ bize ne anlatmak için yola çıktı? Oyunun yazarı Meltem Arıkan “Mi sesi; kadın sesini ve isyanın sesini temsil ediyor” diyor. Oyun nelere isyan ediyor?

‘Mi Minör’ bizim aslında şu an içinde bulunduğumuz yönetim üzerine düşünmeyle ortaya çıktı. Yani bugün demokrasi diye bize sunulan ve en ideal olarak görülen, ulaşılması en iyi yönetim biçimi olan demokrasinin nasıl bir şey olabileceği ile ilgili kafamızı açmak, onu sorgulatmak, demokrasi kavramıyla oynamak için yazıldı aslında. Bunu da anlatırken tabii kadının yeri ‘Mi Minör’de çok önemli. Ama bir kadın oyunu da değil sadece. ‘Mi Minör’ doğrudan, bugün işleyen ve bize en ideal gibi gösterilen, aslında dünyanın her yerindeki yönetim biçimleriyle ilgili bizi düşünmeye sevk eden, ajite etmeye çalışan bir oyun.

İzleyicinin daha çok kendisine bakmasını sağlayan bir oyun diyebilir miyiz?

Evet. İzleyicinin içine girmesini ve kendi tepkilerini bizatihi oyunun içinde görmesini hedefleyen bir oyun. Çünkü bir taraftan ne anlatmak istediği var, bir taraftan da nasıl anlatmak istediği var. Sanki ne anlatmak istediği kısmı yazar olarak Meltem’le, nasıl anlatmak istediği kısmı ise yönetmen olarak benimle ilgili. Bunu oyun üzerinden, oynamak üzerinden anlatmaya çalışıyorum. Her gün sokakta, televizyonda, medyada karşılaştığımız olayların içinde birebir, kısa bir süre yaşayarak onun üzerinden kendimizi sınamamızı sağlamayı hedefliyor. Daha önce tanık olmadıkları bir deneyime tanık olacaklar. Oyunun bir başka tarafı da şu; gelemeyenler olursa http://pianist.miminor.net/ sitesine girerek oradan canlı olarak oyunu izleyebilirler. Çünkü oyundaki piyanist karakteri bütün olup bitenleri telefonundan çekiyor. Aynı zamanda Twitter’da da izleyenler #miminör yazsınlar. Tweet’leri takip etsinler ve böylece Pinima ülkesinde olan olayları, isyanları izleyecekler. Eğer bizim kafamıza girerlerse onlar da bir rpg’nin yani role playing game rol oynama oyununun içinde yer alabilirler. Artık seyircilerimiz de örgütlenmeye başladılar. 

Dünyada bir oyun ve dijital entegresyon olarak ilk mi?

Sosyal medya üzerinden bir rpg oynanan ve bunun tiyatroya entegre edilmiş dünyada ilk örneği ‘Mi Minör’. 

Oyunu izlemek için en yakın tarihler ne zaman?

3-10-17 ve 24 Mart’ta Refresh The Venue’dayız. 

Oyunun geçtiği Pinima ülkesi, Pi Sayısı’ndan mı geliyor?

Pi Sayısı, Pinima ülkesinin geldiği yerlerden bir tanesi ama kendine özgü bir ülke Pinima.

Darren Aronofsky ile Alldesign 13’te söyleşi yaptınız, onun hakkında ne düşünüyorsunuz? Onun da ilk uzun metraj filminin adı ‘Pi’ idi, güzel bir tesadüf değil mi?

Evet... Bir film nasıl tasarlanır, Aronofsky filmlerini nasıl tasarlıyor gibi konular üzerinden konuştuk. Çok özgün bir yönetmen, bugüne kadar sadece beş film çekti, altıncısı geliyor. Bu kadar az filmle her seferinde bambaşka bir şey yapan nadir yönetmenlerden bir tanesi. 

Oyuncular Sendikası kurulurken hedefleriniz nelerdi, şu anda bu hedeflerin ne kadarı gerçekleşti?

Oyuncular Sendikası’nın en temel hedefi Türkiye’de, oyunculuk mesleğinin uluslararası standartlarda yapılmasını sağlamak ve gerek çalışma koşulları, gerek diğer koşullar açısından uluslararası bir standarda gelebilmesi için mücadele ediyoruz. Emeğimize sahip çıkıyoruz aslında. Bunu tek tek, satır başı yaparsak; şu anda sendika olarak temelde dört işle uğraşıyoruz: İlki setlerde iş sağlığı ve iş güvenliği. Sine-Sen ile ortak bir çalışma yürütüyoruz. Tüm çalışma koşulları; mesai saatleri, sigortalılık, ücret üzerine çalışıyoruz. Bununla ilgili de yepyeni bir projeyi lanse ediyor olacağız. Çocuk oyuncular için bir kanuni düzenleme için, Mesleki Yeterlilik Kurumu ile de oyunculuk mesleğinin tanımlanması için çalışıyoruz. Bunun dışında tabii ki gerek Şehir Tiyatrosu, gerek seslendirme sanatçıları için eylemler, aktiviteler yapıyoruz. 

Oyuncuların sendikaya katılımı nasıl? Duyarlılıkları ne düzeyde?

Sendikanın binden fazla üyesi var şu an, her geçen gün de artıyor. Bu örgütlü bir mücadele sonuçta ve bu örgütlü mücadele de, örgütlü bir şekilde devam ediyor.

Şu anda çalışan oyuncu sayısı ile kıyaslarsak?

Şu anda dizilerde 844 oyuncu oynuyor. Bu rakamın 300’den fazlası üye. 

Peki üye olmayan oyuncuların gerekçeleri ne?

Kimisi vakitsizlikten kimi tercih etmemiş olabilir. Kimi de denk gelmemiş. 

Set koşullarının ve diğer sorunların düzelmesinin kesin çözümü ne sizce?

Çok net; çözümü kanunlarda yatıyor. Setlerde çalışanlar kendileri için özel, ayrıca bir şey istemiyorlar. Şu andaki kanunlar bizim setlerimizdeki çalışma koşullarını düzenlemek için tamamen yeterli. Ayrıca ek bir kanuna da ihtiyaç yok. Bugün iş kanununda çalışma koşulları, saatleri net olarak bellidir. Ancak bize tüzük gerekebilir; sinema-televizyon alanında. Zaten biz de onun için çalışıyoruz. Tabii ki sadece devletin denetlemesini beklemek yetmez, kendi öz denetimimizi yaratmalıyız ve bunu yaratıyoruz. Proje dediğim de bu. Burada herkese büyük görev düşüyor. Herkesin oynaması gereken bir rol var; devletin, set emekçilerinin, yapımcıların, kanalların... Herkes üzerine düşen bu rolü yapmalı, aksi takdirde bu sürdürülebilir bir piyasa olmayacak.

Dizi süreleri azalırsa daha az kazanırız diye düşünen oyuncu var mıdır sizce?

Oyuncuların daha az para alacakları için oynamayacağı bir durumu düşünmüyorum ben. Oyuncular her zaman alacakları paraya bakmazlar. Çoğu zaman çok sevdikleri bir işte ücretsiz bile yer alırlar, en azından benim tanıdığım ve pratikte gördüğüm oyuncular.

Örneğin biz üç yıldır Heberler diye bir program yapıyoruz ve çok mutluyuz böyle bir program yaptığımız için. Normalde TV'den yaptığımız bir işten kazanacağımız şeyleri kazanmıyoruz. Ama orada çok severek, isteyerek bu işi yapmaya devam ediyoruz hepimiz. 

Oyunculardan çok fazla şey mi bekleniyor?

Oyunculardan çok fazla şey bekleniyorsa oyuncular bir örgüt kurdular. Ve bu örgüt sektörde sigortalılığın konuşulabilmesini, sektörün göz önünde olup sürekli denetlenmesinei çalışma koşullarının gündemde tutulmasını sağladılar. Çok ciddi sigorta denetimleri başladı. Bugün sigortalılık oranı geçen zamanlara göre değil. Yani bir dönüşüm başladı. Artık çalışma saatlerinin düzenlenmesi için birçok yapımcı harekete geçti. Bu böyle birden olmadı, iki yıllık yoğun bir çalışmanın ürünü. Oyuncular üzerlerine düşeni bir hayli yaptı.

Devamında da hep birlikte gitmeliyiz dediğim gibi. Bizim biraz oturup sektör olarak konuşmamız lazım maalesef diyalog pek becerilen birşey değil, bu konuşacağımız şeylerin bazıları da pazarlık olacaktır, pazarlık alışkanlığımız yok. Ancak sendikaların işi zaten pazarlık yapmaktır. Yapılması gerekenlerden biri de bu, bunun için daha fazla zemini oturtmalıyız.

 

‘Şebnem Bozoklu, Heberler kadrosuna katılıyor’

 

Heberler'in ilk çıkış fikri nasıldı?

Heberler Levent Kazak’ın fikriydi ama bu bir heber değil haberin ta kendisi biz programa başladıktan sonra çıktı. Çünkü bir süre sonra baktık ki bazı haberler va ronları evirip çevirip esprisini yapmak mümkün değil.  Böyle bırakalım ve bu bir heber değil haberin ta kendisi diyelim.

Hatta bir gün o kadar çok birikti ki. Biz şöyle yapıyoruz programı bütün haberler bir havuzda toplanıyor. Sonra haftanın akışını çıkartıyoruz. Bir gün bir baktım o kadar çok heber değil haber var ki gel Levent bütün bir programı böyle yapalım ve bütün programı 15 dk böyle yaptık.

Ben özellikle sinema eleştirmeni Murat Ertan’ı çok beğeniyorum...

Sevin Okyay da çok beğeniyormuş. Sevin Abla’yı konuk edeceğiz bir gün programa.

Yeni bölümler, karakterler olacak mı programda, ya da yenilikler?

Yeni bir oyuncu gelecek Heberler’ê, kadromuza. Baskılara dayanamadık ve bir kadın oyuncu geliyor. İlk defa açıklıyorum size. Şebnem Bozoklu katılıyor.

Heberler, ana kanallardan birinde yayınlanacak mı?

Şu anda yok, ana kanalların bizi çok kısıtlayacağını düşünüyoruz, zorlayıcı olur. Olduğumuz yerden çok mutluyuz;  böyle sürdürmeyi, çok istiyoruz.

 

‘Dizilerde olmamak da bir tercihtir’

 

Yılan Hikayesi’ne dönelim, bence tv tarihimiz için çok önemli bir iş, sizin hayatınızdaki önemi ne?

Benim kitlelerce tanınmamı sağlamış bir iştir. Bir televizyon fenomeni, etkisi bugüne kadar devam eden ve hala unutulmamış. Üç sene boyunca uyumlu bir ekip olarak çalıştığımız, hiç unutmayacağım beni tanıyanların da unutmayacağı bir iş.

Sonrasında dizilerde rol almanız nasıl oldu?

Daha sonra sadece üç tane dizi yaptım. Uzun soluklu olmadılar. Altı yıldır da hiçbir dizide oynamadım.

Teklifler geliyor değil mi?

Tabii her yıl birçok dizi teklifi geliyor.

Neden yer almıyorsunuz?

Sadece kendi izleyeceğim işlerde oynamak istiyorum. En son Karınca Yuvası’nı yaptıktan sonra zaten 3 yıl boyunca Garaj İstanbul’daydım vaktim yoktu. Sonra başka sevdiğim işleri yaptım. 3 yıldır da Heberler’i yapıyoruz. Dolayısıyla tercih etmedim. dizide oynamayınca ya hiçbir şey yapmıyor ya da insanlar sizi tercih etmiyor zannediliyor. Ama bir insan dizi yapmamayı da tercih edebilir. Bu bir tercih olamaz zannediliyor. Ben tercih ettim, başka işler yapmayı tercih ettim, dizide çekeceğime.

Şu ara bir dizi projesi var mı gündemde?

Kanal D’de yeni başlayacak Galip Derviş dizisine 5. Bölümde konuk oldum.

Oyuncular çok kazanıyor gibi de bir algı var?

Bu bir efsane gelin hep birlikte yıkalım. Türkiye’de onbin oyuncu olduğunu tahmin ediyoruz. Bunların beşbin ile yedibin arasında aktif oynadığını biliyoruz. İstihdamın sürekli olmadığı, doğru düzgün bir sigortalılık sitemi olmadığı için emekliliğinin sağlığının olmadığı bir sektörden kaygan zeminden söz ettiğimiz zaman buna göre bölüm başı bu kadar alıyor gibi kolay bir hesap olmadığı çok net olarak görülebilir.

Sinema, tiyatro, televizyon oyunculuğu... sizce hangisi?

Bence tamamen ne yaptığınızla ilgili. Yaptığınız işin, söylediğiniz şeyin değeriyle ilgili bir şey bu. Bir tiyatro oyununda içi boş bir oyunda oynuyorsunuzdur ama tvde de Heberler gibi bir işin içindesinizdir. Benim için en değerli şey oynamak, oynuyor olma hali yani.

(Hafta Sonu Dergisi- 27 Şubat 2013)