Çağnur Öztürk

23 Nisan 2012

Masum değiliz hiçbirimiz

Antalya Televizyon Ödülleri Gecesi’nden bahsetmeden olmaz; yayını TV8’den izledim. Öncelikle TV8’in bu sınavda başarılı olamadığını gördüm.

Antalya Televizyon Ödülleri Gecesi’nden bahsetmeden olmaz; yayını TV8’den izledim. Öncelikle TV8’in bu sınavda başarılı olamadığını gördüm.

Salonda bir hengame, gürültü, patırtı, kameranın önünden geçen garsonlar, bir kameranın önüne geçen diğer kameramanlar. Hangi kamerayı nereye yerleştireceğini tam olarak kestirememiş bir reji gördüm.

Törene bir Golden Globe havasında yemekli, yuvarlak masalar şeklinde olması fikrini sevdim. Şimdiye kadar izlediğimiz törenlerden bu açıdan iyiydi, farklıydı, reji de bundan şaşırmış olabilir. Biraz reji ve organizasyon sanki prova yapamamış gibi sezdim. Bir curcuna izledim çoğu zaman.

Ortaya ince bir yürüme yolu gözümü tırmaladı, olmamalıydı.

Yine her tören için söylediğim gibi; dünyada olduğu gibi; ödül verenle alanın arkadan gitmesi kuralını kimse uygulamadı.

Daha tören bitmeden ayrılanlar genel planlarda görüntüyü bozdu. Bunun büyük nedeni hem ödülümü aldım ya da alamadım giderim hem bu kadar da uzun tören olmaz ki…gibi.

Gelecek sene törenin süresi kısalmalı, daha organize; akıcı olmalı.

Ve konuklara maalesef belirtilmeli tören bitmeden gitmemeleri gerektiği; Golden Globe semalarına açıldıysak.

Adayların yer planı rejinin elinde olmalı ki; her adayı o anda birlikte görelim. Bunlar olmayacak işler değil, sadece biraz daha özen ve organize olma yeteneği, hafif de yaratıcılık gerektiriyor.

Doğru sunucu seçimi de önemli, bence bir Cem Davran durumu toparlardı tecrübesiyle.

Ödüller doğru yere gitti mi gitmedi mi tartışmalarına hiç girmem; çünkü her yarışmanın bir jürisi olur ve her jüri farklı sonuçlar ortaya çıkarabilir, hepsine saygı duyarım; yarışmalar böyledir kabul etmek gerekir.

Törende politik havalar da esti; ama tam anlamıyla havalar…

Özellikle Halit Ergenç; dizi sürelerinden çok uzun olduğundan yakındı; hatta ölmek istemiyoruz dedi. Şöyle söyleyeyim ben oyunculardan çok kamera arkasındaki inanılmaz emeği, insan üstü çabaları düşünüyorum; oyuncuların dinlenmek için zamanı oluyor ama onların olmuyor.

Geçen sene yapılan eylemler de bir sonuç vermedi; hani protesto ediliyor ama lafta kalıyor, hiçbir yapımcı hadi değiştirelim düzeni demiyor. Şimdi Acayip Hikayeler başladı süre açısından farklı olarak sadece.

O zaman herkes sözleri eyleme geçirme yollarını aramalı, örneğin dizi sürelerinin kısalması için sadece Okan Bayülgen’in bu konuda çalışmaları olduğunu, uygulama çabasında olduğunu biliyorum.

Okan Bayülgen’den dizi sektörüne çözüm başlıklı yazı da yazmıştım;

Bayülgen şöyle demişti; ‘TV8 içinde kurduğumuz bir yapım şirketinde süresi 45 dakikayı geçmeyen diziler üretiyoruz yazıyoruz. Birçok oyuncuya diyorum ki süresi 45 dakikayı geçmeyen diziler yapıyoruz dolayısıyla hem oyuncular için sağlıklı set şartları oluşacak yani sette insanlar ölmeyecek hem de telif haklarını üzerinizde bulundurabileceksiniz. Telif haklarınızı devretmeyeceksiniz, ömür boyu telif hakları baki olacak eserin üzerinde.’

Ancak Bayülgen, oyunculara bu projeden bahsettiğinde yakınmalarla, şimdi yarı ücret mi alacağız şeklinde konuşmalarla karşılaştığını belirtmişti ve bir tür riyakarlık söz konusu olduğundan bahsetmişti.

Yani çözüm için öncelikle sektördeki herkesin birlikte hareket kararı vermesi gerek.

Hani emekleme, çocukluk çağından alıp çıkartmak gerek televizyonculuğu, hep birlikte o zaman.

Meral Okay’ın En İyi Senaryo Ödülü'nü alması ve Timur Savcı’nın güzel konuşması duygulandırdı.

Timur Savcı "Bu alkışlar Meral abla için. 2001 yılından beri Meral abla ile yol arkadaşlığı yaptık. Meral ablayı güçlüyken ve acı çekmeden vefat ettiğini görmek tek tesellimiz. Meral Abla sensiz bir kişi eksiğiz ama en iyisini yapacağız. Vefat ettiği gün bile O Kadın yazanlar oldu. Bu ödülü o kadın adına aldığım için gururluyum" dedi.

 

O kadın; Muhteşem Kadın…

Bu dizeleri de yazan;

 

Kan ter içinde uykularından uyanıyorsan eğer her gece

Yalnızlık sevgili gibi boylu boyunca uzanıyorsa koynuna

Olur olmaz yere ıslanıyorsa kirpiklerin artık her şeye

Anneni daha sık anımsıyorsan hatta anlıyorsan

Kalbini bir mektup gibi buruşturulup fırlatılmış

Kendini kimsesiz ve erken unutulmuş hissediyorsan

İçindeki çocuğa sarıl

Sana insanı anlatır

Eller günahkar

Diller günahkar

Bir çağ yangını bu

Bütün dünya günahkar

Masum değiliz hiçbirimiz