Romanın uyarlanacağını ilk duyduğumda Kurt Seyit ve Şura, nasıl olur da uyarlanabilir, bizden uzak bir coğrafya ve karakterlerin ağırlıkta olduğu bir hikaye nasıl işlenir, Rus soylusu bir kadınla Türk asıllı Kırım soylusu bir Rus subayının aşkı bizi nasıl cezbeder ,nasıl sevdirilir gibi kaygılarım olmuştu. Ay Yapım öncelikle, böyle bir tarihsel ağır bir hikayenin yükü altına girerek alkışı hak ediyor.
***
Evet, Kurt Seyit ve Şura’yı hepimizi dört gözle bekledik, ve de beklentilerimiz de çoğumuzun en üstteydi. Fragmanları izledikçe de arttı…
Çünkü elde bu beklentiyi yaratacak bütün malzeme mevcuttu, en popüler isimler, en popüler yapım şirketi, en popüler yönetmen, en popüler ve başarılı senarist….
Hatta itiraf edeyim ben bu dizi için yılın televizyon olayı olur demiştim…
Yaratılan bu gizemden ve eldeki verilerle işin matematiğine baktığımızda böyle bir tahmin yapmıştım, bütün bunlardan ötürü İlk bölümde hayal kırıklığı yaşanması çok çok doğal.
Hayatın kurallarından en büyük darbeyi vuranıdır: “ne kadar çok beklersen o kadar büyük hayal kırıklığına uğrarsın”
Kıvanç Tatlıtuğ fenomeninin hangi diziye koysak artık o dizi tamamdır kafasındayız.
Ancak belirtmeliyim ki, çıkıntılık yapmak için söylemiyorum kesinlikle galiba ben birine sadece fiziksel özelliklerinden ötürü bu denli hayran olmayı hiçbir zaman anlayamayacağım.Tatlıtuğ’un oyunculuğunu geliştirdiğini, çok çok iyi oynadığını Kuzey- Güney’de de hepimiz tasdik etmiştik zaten.Artık bunu hiç tartışmıyoruz. O kendini ispatladı.
Gelelim Farah Zeynep Abdullah’a. Ben onun oyunculuğunu seviyorum, bence gayet de iyi bir ikili oldular. Sadece makyaj ve ışıktaki patlama sorunu çözülürse biz Şura’yı tüm saflığı ve güzelliğiyle görebileceğiz.
Birkan Sokullu ise en doğru seçimlerden biri olmuş ve şimdiye kadar kendine en çok yakışan rolü bulmuş. Gizemli ve sinsi bir karakteri çok iyi yansıtıyor.
Seda Güven ise Buğra Gülsoy ile başrolde olduğu Hepimiz Birimiz İçin dizisinden beri başrol adayımdır ama şansı yaver gitmemişti!
***
Kabul etmeliyiz ki muazzam bir sanat yönetimi ve kostüm tasarımı mevcut. Özenle seçilmiş, düşünülmüş, ince elenmiş sık dokunmuş her şey…
Televizyon dünyasına prodüksiyon anlamında kalite getiren 2. iş oldu diyebilirim. Muhteşem Yüzyıl’dan sonra. Ancak Muhteşem Yüzyıl hem hikâye anlamında avantajlı hem de çok iyi bir görüntü yönetimi ve kurguya sahip. Fragmanları bile bunca zamandır, iğne oyası gibi işleniyor… Hele ki sezon başı fragmanları adı gibi muhteşem oldu hep.
Kurt Seyit ve Şura’nın şu an eksikleri reji, ses, görüntü yönetimi ve kurguda… Yani sorunu büyük oranda teknik. Senaryo ise daha hızlı değişen, daha çok sahneli, planlı çekilirse ve ışık olarak da dengeli olunur çok karanlık ve çok patlak ışıktan kurtulunursa, dizinin kendine özgü rengi bulunursa, onlarca özensiz prodüksiyonun olduğu dizi dünyamızda sıkılan izleyicinin de kazanılacağını düşünüyorum. Burada en büyük görev yönetmen Hilal Saral’a düşüyor, bu iş daha önce çektiği işlerden farklı, ağır gelmiş olabilir… zor bir iş çünkü.
Çünkü elimizde dediğim gibi öncelikle iyi özenli tarih danışmanlarının da olduğu bir prodüksiyon, iyi oyuncular, iyi yapılmış bir cast, iyi bir senarist, iyi bir yapım şirketi var… Kurt Seyit ve Şura’nın ileriki bölümlerde teknik anlamda da toparlanabileceğini düşünüyorum kesinlikle.
Aynı gün yayınlanan ve reytingde onu geçen Küçük Ağa’nın bütçesi ile Kurt Seyit ve Şura’nın bütçesinin yan yana getirsek sanırım Ay Yapım ve Star TV üzülür… bazen sadece izleyiciyi samimiyetle ele geçirecek bir iş de reyting için kafi oluyor televizyon dünyasında. Bu da acı gerçek…