"Elalem uzaya çıktı, Mars’a çıktı, hadi olmadı Fizan’a gitti hocam,
Bir The Handmaid’s Tale diye distopik bir dizi yapmışlar söylemesi ayıp.
Çok utandım halimizden" diye yazmıştım.
Ancak anladım sonu yok rezaletin. Yalnızlığın mı? Asla.
Ülkede sadece rezil olamıyorsunuz.
Elalem çeker The Handmaid’s Tale, dünya konuşur Game Of Thrones, biz çekeriz Aşk-ı Roman.
Biz gideriz Aşk-ı Roman’a hey Aşk-ı Roman’a. (Aşk-ı Memnu izlediğimiz günleri fena özledim şu an)
İzdivaç programlarında geçen sezonun trendi Romanların aşkıydı. Her izdivaçta varlardı, renkli karakterler, dans ediyorlar, espri yapıyorlar ve izleyicinin dikkatini çekiyorlardı.
Ancak işler değişti. Çaresizlik sendromundaki televizyoncularımızdan biri: “Benim efso bir fikrim var” diyerek uyandı bir sabah :)
Aman bir recalim var eseri eşliğinde rina rina rinaaa her gün döktüren Roman genç kızımız Solmaz’ı alıp, dizi baş rolü yaptı. Oradaki aşk üçgeninin diğer fertleri Kaan ve Nurullah ile.
Herkes kendini oynuyordu yine.
Tıpkı İşler Güçler’de Ahmet Kural ve Murat Cemcir gibi, haha elbette ironi yaptım yine, rahat…
Her şeyi geçtim. Oyunculuk yetenekleri de yok, hiçbirinin. Ve de Çiğdem Tunç’u orada görmek ne üzücü oldu. Senaryo, reji her şey fena özetle. Hem sinema-tv okumuş, hem de konservatuvar, oyunculuk eğitimi almış insanlara da ayıp.
Gerçekmiş gibi sunulan kurmacayla bir süre seyirci kandırılabilir ama kurmaca olarak sunulan paçoz bir kurmacayla kandıramazsınız.
Yeni bir Cennet Mahallesi mi yapacağız sandınız? Orada Melek Baykal, Zeki Alasya, Zihni Göktay gibi duayenler vardı.
Aman bir recalim vaaar:
Seyircinin zekasını bu denli hafife almayın.
Seyircinin zekasını bu denli hafife almak hiçbir televizyoncuya kazandırmaz, kazandırmayacak da emin olun.
Yapılacaklar:
Tony Gatlif filmografisini izlemek.