Çağatay Anadol

Çağatay Anadol

22 Mart 2025

Çare halkın barışçı baskısında!

Son yıllardaki kendine çeki düzen verme çabalarını bir yere kaydetmekle birlikte CHP’ye karşı hep mesafeli oldum. Ama birkaç gün önce karşılaştığımız seçim mühendisliği darbesini kendi yurttaşlık onuruma yapılmış bir saldırı olarak gördüğümden CHP’nin cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu için bir şeyler yapmak istiyorum

Gerymandering sözcüğü İngilizce sözlüklere 19. yüzyıl başlarında girmiş. Bir partiyi kayırmak amacıyla seçim bölgesi sınırlarını değiştirmek anlamına geliyor.

Bu tuhaf sözcüğün isim babası Elbridge Gerry 1744’te doğan, 1813'ten 1814'te ölene kadar ABD Başkanı James Madison’un başkan yardımcılığında bulunmuş bir politikacı. Sözcükteki “gery”nin nereden geldiğini anladık da bu “mandering” de ne ki dediğinizi duyar gibiyim. Tamam, oraya da geliyoruz şimdi.

Bizim Gerry 1800 yılından itibaren Massachusetts valisi olmayı kafasına takmış, ama 1810’a kadar bir türlü bu makama erişememiş. Neyse ki o yıl yapılan seçimlerde Christopher Gore karşısında küçük bir farkla kazanarak valilik makamına oturmuş. Ama 1812 seçimleri öyle pek “çantada keklik” gibi görünmüyormuş.

Peki Gerry ne yapmalıydı acaba “şu tatlı koltuğu” korumak için?

Şükür ki o sırada eyaletin yasama organında Cumhuriyetçiler çoğunluktaydı. Eğer Massachusetts’in seçim bölgeleri “uygun” biçimde yeniden düzenlenirse bizim Gerry seçimi kazanabilirdi. Hemen, seçim bölgelerinin sınırlarını değiştiren bir yasa çıkarıldı. Yasa, Essex seçim bölgesindeki rakip partinin güçlü olduğu bölgeleri Cumhuriyetçilerin güçlü olduğu banliyö bölgeleriyle birleştiriyor ve yeni bir Güney Essex seçim bölgesi yaratıyordu.

Ama bu siyasi mühendislik sonucunda oluşan seçim bölgesi haritasındaki tuhaflık hemen dikkatleri çekmişti. Mart 1812’de yayınlanan bir karikatür yeni bölgenin tuhaf şeklini ejderha benzeri bir canavar olarak hicvediyor ve gazete editörleri de canavarı bir semendere (İngilizcesi: salamander) benzetiyordu.

İşte İngilizce lügate yeni giren gerymander sözcüğünün ikinci kısmı bu salamander sözcüğünden geliyordu.

Yukardaki karikatürün, o sırada Boston'da yaşayan ressam, tasarımcı ve gravürcü Elkanah Tisdale tarafından çizildiği düşünülüyor. Karikatürün Tisdale’in hazırladığı ahşap baskı kalıpları halen Kongre Kütüphanesi'nde korunuyor. Ancak, "gerrymandering" teriminin yaratıcısının kim olduğu belli değil.

Peki sonuç ne oldu? Gery yeniden vali seçilebildi mi?

Maalesef! Rakip aday Caleb Strong oyların yüzde 50,6’sını aldı, oyların yüzde 49,28’in alabilen bizim Gerry’cik de valilik koltuğunu bırakmak zorunda kaldı. Hile işe yaramamış, Gerry’nin seçmenlerinden bir bölümü “bu kadar da olmaz ki yahu!” deyip oy tercihlerini değiştirmişti.

Bu ünlü seçim mühendisliği uygulaması arzu edilen sonucu vermemişti ama İngiliz diline yeni bir sözcük kazandırmıştı.

Bizim tarihimizde de benzer örnekler var.

Türkiye’de 1946, 1950, 1954 ve 1957 seçimlerinde çoğunluk sistemi uygulanıyor, yani bir vilayette oyların yarıdan bir fazlasını alan parti o vilayetin tüm milletvekillerini kazanmış oluyordu. Bu nedenle de seçimler çoğunluğu kazanan partinin ezici galibiyetiyle sonuçlanıyordu. Mesela 1954 seçimlerinde Türkiye genelindeki oyların yüzde 58,4’ünü alan demokrat parti 504 milletvekili kazanmış, CHP ise 31 milletvekilinde kalmıştı. Türkiye’nin hiçbir ilinde seçim kazanamayan Osman Bölükbaşı liderliğindeki Cumhuriyetçi Millet Partisi (CMP) ise Kırşehir’de Demokrat Parti’den 10 bin oy fazla alarak vilayetin beş milletvekilinin tamamını kazanmıştı. Başbakan Adnan Menderes buna çok sinirlenmiş ve 20 Temmuz 1954 tarih ve 6429 sayılı kanunla, Nevşehir’i il, Kırşehir’i de ona bağlı bir ilçe haline getirmişti. Kırşehir’in eski ilçelerinden Çiçekdağı Yozgat’a, Kaman Ankara’ya, Hacıbektaş, Avanos ve Mucur ise Nevşehir’e bağlanmıştı. Böylece Osman Bölükbaşı’yı seven seçmenler başka vilayetlerin seçim bölgelerine aktarılarak çoğunlukken azınlık haline getirilmişlerdi. Biz de dilimize bir sözcük değilse de bir kavram yerleştirebilirdik artık: Seçim Mühendisliği!

Seçim mühendisliğinin yakın tarihimizdeki başka bir örneği de Refah Partisi’nin İstanbul Belediye Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’a yapılanlardır. Erdoğan 6 Aralık 1997’de Siirt’te yaptığı konuşma sırasında daha sonra Ziya Gökalp’e ait olduğunu söylediği, ama aslında Mehmet Cevat Örnek’in “İlahi Ordu” başlıklı şiirinden şu iki mısraı okumuştu:

Minareler süngü, kubbeler miğfer, Camiler kışlamız müminler asker

Tabii Diyarbakır 3 Numaralı Devlet Güvenlik Mahkemesi hemen dava açmış ve dört ay içinde Erdoğan’ı 10 ay hapse mahkûm edivermişti. Böylece siyasi haklarından mahrum edilen Erdoğan’ın İstanbul Büyükşehir Başkanlığı düşürülmüş ve milletvekili seçilme yeterliliği sona ermişti.

Tarih tekerrürden ibarettir derlerdi de inanmazdım!

* * *

Seçim kazanma uğruna yapılan cinnet halleri için dünyadaki örneklere baktığımızda seçim bölgeleriyle oynamanın bunların en masumu olduğunu görüyoruz. Ne yazık ki seçimlere müdahale politikaları rakiplerin tutuklanmasına, hatta öldürülmesine kadar gidebiliyor.

Rusya'da 2021 seçimleri öncesi, muhalefet lideri Alexei Navalny zehirlendikten sonra tedavi için gittiği Almanya'dan dönüşünde tutuklandı ve hapis cezasına çarptırıldı. Daha sonrada hapishanede öldü[rüldü].

Zimbabve'de 2008 seçimlerinde, Robert Mugabe'nin rakibi Morgan Tsvangirai, taraftarları şiddet ve baskıya maruz kaldığı için seçimlerin ikinci turundan çekilmek zorunda kaldı.

Meksika'da 1994'te, başkan adayı Luis Donaldo Colosio seçim kampanyası sırasında öldürüldü.

Myanmar'da 2021'de, seçimleri kazanan Ang San Su Çi'nin partisi bir askeri darbe ile iktidardan uzaklaştırıldı ve kendisi de tutuklandı.

Ama despotların amaçlarına ulaşamadığı örnekler de var:

Filipinler’de ülkeyi uzun yıllar otoriter biçimde yöneten ve seçimleri manipüle etmesiyle ün kazanan Ferdinand Marcos’un yıkılışı bu örneklerden en önemlisi. 1986 seçimlerine katılmak üzere 21 Ağustos 1983'te Manila'ya dönen Benigno Aquino Jr. uçaktan inerken vurularak öldürülünce, karısı Corazon Aquino muhalefetin başkan adayı olarak seçimlere katıldı. Seçimler 7 Şubat 1986'da yapıldı. Resmi seçim kurulu Marcos'un kazandığını ilan etti. Buna göre Marcos, Aquino'nun 9.291.761 oyuna karşılık 10.807.197 oy almıştı. Öte yandan, akredite bir sandık gözlemcisi olan Özgür Seçimler için Ulusal Hareket sayım hilesi yapıldığını ilan etti. Resmi seçim kurulunun 35 bilgisayar teknisyeni, seçim sonuçlarının Ferdinand Marcos'u destekleyecek şekilde manipüle edildiğini ileri sürerek iş bırakınca oyunun sonuna gelindi. Ordunun ve ABD’nin desteğini yitiren Marcos ülkeyi terk etmek zorunda kaldı. Bu olay, "Halkın Gücü Devrimi" olarak tarihe geçti.

Ukrayna’da 2004'teki başkanlık seçimlerinde, Viktor Yanukoviç'in seçim hileleriyle kazandığı iddiaları büyük protestolara yol açtı. "Turuncu Devrim" olarak adlandırılan bu protestolar sonucunda seçimler iptal edildi ve yeniden yapılan seçimlerde Viktor Yuşçenko başkan seçildi.

Anlaşılan demokratik geleneklerin ve halk baskısının görece güçlü olduğu ülkelerde bu numaralar sökmüyor ve geri tepiyor!

* * *

Ben sosyalist gelenekten gelen biriyim. Siyasi ömrümün önemli bir bölümü, sosyalist hareketin siyasetteki rolünü CHP’ye destek olarak gören yaygın ve güçlü anlayışla mücadele ederek geçti. Bu nedenle de, son yıllardaki kendine çeki düzen verme çabalarını bir yere kaydetmekle birlikte CHP’ye karşı hep mesafeli oldum.

Ama birkaç gün önce karşılaştığımız seçim mühendisliği darbesini kendi yurttaşlık onuruma yapılmış bir saldırı olarak da gördüğümden CHP’nin cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu için bir şeyler yapmak istiyorum.

Biliyorsunuz, 23 Mart Pazar günü CHP üyeleri partilerinin cumhurbaşkanı adayını seçmek için sandık başına gidecek. İmamoğlu’nun gözaltına alınması üzerine sandık bölgelerinde CHP üyesi olmayanlar için de bir dayanışma sandığı kurulmuş. İmamoğlu’na dayanışma oyu verebilmek için evime en yakın sandığın yerini de şu siteden öğrendim: https://onsecim.chp.org.tr/?s=08

Unutmayalım, çare halkın barışçı baskısında!