Ömer Faruk Sorak ve İpek Sorak’ın yönettikleri "Aşk Tesadüfleri Sever 2" vizyona girdi. Geçtiğimiz Pazar günü dinlemekten büyük keyif aldığım ve suyun öteki tarafı diye tanımlanan Yunanistan’la ortak kültürümüzü yansıtan "Lozan Mübadilleri Vakfı Korosu"nun başarılı konseriyle Aşk Tesadüfleri Sever 2, ele aldığı konu bağlamında anlamlı bir işbirliği oluşturdu. Değerli sanatçı Zülfi Livaneli’nin katkılarıyla oluşan konserin kayıtlarını içeren CD ise, Kalan Müzik etiketiyle marketlerde satışa sunuldu.
Lozan Mübadilleri Vakfı’yla, köklerimi aramak ve öğrenmek amacıyla çekmekte olduğum belgesel film nedeniyle tanışmıştım. Dedem ve babaannem mübadildi ve Yunanistan’ın Selanik şehri yakınlarındaki memleketleri bildikleri Yenice-i Vardar’dan (Giannitsa), Balkan Savaşı sonrasında vatana göçmek zorunda kalmışlardı.
Mübadillere yönelik çok önemli çalışmalar yapan Lozan Mübadilleri Vakfı, "suyun öteki tarafına" geziler düzenleyip, korosu aracılığıyla konserler veriyor ve mübadeleyi yaşamış Türklerin ve Rumların sonraki kuşakları arasında bir köprü kuruyor; Türk mübadil torunlarına ebeveynlerinin yaşamları hakkında tarihsel bir bilinç oluşturmak açısından da önemli katkılarda bulunuyor.
Aşk, anaakım sinemanın en çok sevdiği temaların başında gelir ve aynı zamanda yaşamın en tılsımlı duygularından birisidir. Üzerine ciltlerce kitap yazılmış, yüzlerce film çekilmiş bir konu olan aşk, insanı yörüngesine girdiğinde yemeden içmeden keser. Önemli İngiliz yazarı William Shakespeare’in (1564-1616), "Romeo ve Juliet" isimli oyununda da ölüme meydan okutan bir tutkudur aynı zamanda aşk...
Ömer Faruk Sorak, anaakım sinemanın sevdiği temaları sinema dilinin olanakları içinde düzeyli şekilde yansıtan bir yönetmen. Aşk Tesadüfleri Sever, film öyküsünü eşi İpek Sorak’ın yazdığı ve başrollerinde Mehmet Günsür’le, Belçim Bilgin’in oynadığı ilk filmdi ve seyirci nezdinde çok etki sağladığı box office rakamlarından anlaşılmıştı. Bu ilgi, yönetmeni ikinci filmi çekmeye ikna etmiş ama Aşk Tesadüfleri Sever 2, bu tarz filmlerde alışık olduğumuz gibi bir devam filmi değil. Devamı olan şey ise aşkın tesadüflerle ortaya çıkması. İpek Sorak, bu filmin de öyküsünü yazmakla kalmamış yönetmenlik kariyerine eşiyle başlangıç yapmış.
Sorak’ların Aşk Tesadüfleri Sever 2 filmi, gerçek bir öyküden esinlenmiş. Filme esin kaynağı oluşturan gerçek kahramanlar Gülçin Sinar Kiripoulos ve Niko Kiripoulos’un, mutlu bir yaşamları olduğu filmin arka jeneriğinde belirtiliyor. Allah bütün sevenleri mesut etsin diyelim... Filmde ele alınan konu, gerçek bir öyküden esinlenmiş olmasa, tesadüfün bu kadarı da fazla kaçmış diye aklınızdan geçebilir. Şüphesiz Sorak’ların gerçekten esinlenen filmi, sinemanın olanakları çerçevesinde de gerçeği rötuşlamış.
Komiser Kemal’in (Erkan Can) genç ve güzel kızı Sema (Elif Doğan), babasının okula bıraktığı bir günde tesadüfler neticesinde genç ve yakışıklı Niko (Aytaç Şaşmaz) ile tanışır. Aralarında başlayan büyük aşk evliliğe doğru giderken, Kıbrıs olayları nedeniyle Rumlara yönelik vandal yaklaşımlar, Niko ve ailesinin sınır dışı edilmesine ve Yunanistan’da Atina’ya yerleşmeleriyle sonuçlanır. İki genç de birbirine bekleme sözü vermiş ve Sema’nın ailesinin "beyaz" yalanına karşın birbirlerini unutamamıştır. Kader ağlarını örer ve orta yaş dönemlerinde Niko (Uğur Polat) ve Sema (Zuhal Olcay) gene tesadüflerin sonucunda karşılaşırlar...
Aşk Tesadüfleri Sever 2, romantik bir film olsa da, kendisini salt aşkın kanatlarına emanet etmiyor. Satır aralarında göze sokmadan eleştirel ve hümanist mesajlar veriyor. 1960’ların Türkiyesi’nde sosyal yaşamın modern çizgisi vurgulanırken, yetkili konumda olan kişilerin de mahalle baskısına karşın sağduyulu ve medeni olduğunun altı çiziliyor. Nostaljik göndermelere karşın aşırı milliyetçi saiklerin yarattığı travmalar da bu mesajlardan minimal ölçekte paylarını almışlar.
Sinemamızda yetersizliği hissedilen filmlerin başında dönem filmleri gelir. Aşk Tesadüfleri Sever 2, sanat yönetmenliği becerisi ve yakın planlar sayesinde 1960’ların atmosferini makul düzeyde yansıtsa da, Rumlar aleyhindeki protesto gösterileri sınıfta kalıyor.
Yönetmen Sorak çifti, 1963’de başlayan öykülerini 2010’lu yıllara taşıyarak dönemsel gelgitler arasında sinema dilinin olanaklarını başarıyla kullanarak anlatıyor. Bu sonuçta Ömer Faruk Sorak’ın görüntü yönetmenliğinden başlayarak yönetmenliğe uzanan deneyiminin önemli payı var şüphesiz. Hatta kimi zaman sinemanın görsel bir dil olduğunu kuvvetle hatırlatan başarılı sinematografik anlatımın ve sinemanın bir sanat olmasında en güçlü unsurların başında gelen kurgunun olanaklarının, biraz abartılmış olduğunu bile düşündürtüyor.
Filmin oyunculuk performanslarından bahsetmeden önce müzik kullanımının öyküyü temsil etmesi ve duygusal yoğunluğu vurgulamak açılarından etkili olduğunu belirtirken; özellikle "leit motive" olarak da kullanılan "Bir Rüya Gördüm"ün, Ayla Dikmen’in efsane olan şarkısı "Anlamazdın" gibi bir fırtına estireceğini tahmin etmek için kahin olmaya gerek yok. Diğer yandan neredeyse her sahnede müzik kullanmanın ise doz aşımı yarattığını vurgulamak gerekir.
Ana karakterler Sema ve Niko’nun gençlik ve orta yaş dönemleri farklı oyuncular tarafından yansıtılıyor. Özellikle duru güzelliği ve yalın samimiyetiyle genç oyuncu Elif Doğan’ın performansı öne çıkarken, ölçülü ve usta oyunculuklarıyla, filmin içindeki kısa bölümlerine karşın Uğur Polat ve Zuhal Olcay iz bırakıyorlar. Sema karakterinin kızı Defne’yi başarıyla canlandıran ve eski bir öğrencim olan Nesrin Cavadzade ise dizi oyunculuğundan daha çok, özellikle "Dilberin Sekiz Günü" (2008), "Kuzu" (2014) "El Desentierro" (2018) gibi filmleriyle dikkati çekmişti. Cavadzade performansıyla, sinemada oyunculuk kariyeri açısından yapabileceği başka şeyler olduğunu düşündürtüyor. Filmin şaşırtan oyuncularından biri ise Niko karakterinin oğlu Kerem’i canlandıran Yiğit Kirazcı. Oynadığı 10 civarında filme karşın, daha çok televizyon dizilerinden aşina olduğumuz oyuncu, farklı bir "star" olarak başka filmlerde de öne çıkabileceğinin ipuçlarını hissettiriyor.