Bülent Vardar

27 Ekim 2019

Deri Ceket (Le Daim)

Bir bakıma sinema öğrencileri için de bir laboratuvar işlevi taşıyabilecek bu film, ele aldığı konu, onu yansıtma biçimi ve takıntılı insanların sinema diliyle anlatılmasını kavramak açısından bir örnek olabilir

Kurbanlarını telekinezi (bilimsel kanıtı olmamakla birlikte, maddeler üzerinde düşünceyle etkide bulunmak) yoluyla öldüren katil lastik hakkındaki filmi "Lastik" (Rubber-2010) ile tanınan yönetmen Quentin Dupieux, günümüz sinemasında "gerçeküstü kara komedi" denildiğinde, akla gelen ilk yönetmenlerden... Dupieux, yaşama dair gözlemlerini yaratıcılığıyla birleştirerek, göze çarpmayan bireylerin yaşamlarını mercek altına alan ve gerçeküstü kara komedi bağlamında yansıtan bir yönetmen. Dupieux, yeni filmi "Deri Ceket" ve başrol karakteri Georges ile bu alandaki ustalığını bir kez daha yineliyor...

Deri Ceket'in ana karakteri Georges (Jean Dujardin), karısı tarafından terk edilmiş ve her şeyini kaybetmiş bir adamdır. Püsküllü süet ceketi yaşamının odak noktası olmuştur ve gözü ondan başka hiçbir şeyi görmez. Ceketiyle arasında, bir büyülenme hali söz konusudur. Bu süreç öylesine bir aşamaya ulaşır ki Georges, süet ceketinin "dolduruşlarına" kapılarak kendisi dışında kimsenin bir ceket sahibi olması fikrine katlanamaz...

Kendisi dışında kimsenin ceket sahibi olmamasına yönelik takıntısı ve ceketine duyduğu saplantıyla Georges giderek bir caniye dönüşür. Kaldığı otel odasının tavanındaki vantilatörün pervanesini, insanların ceketlerini alabilmek için hunharca cinayet işlediği bir bıçağa dönüştürür... İnsanlara para karşılığında sahte filminde yer vererek ceketlerini alır ve ardından onları öldürür. Bir barda barmen olarak çalışan Denise'i de (Adel Haenel) çektiği filme ortak ederek, ondan para sızdırmaya başlar.

Quentin Dupieux'nün sinema dilinin olanaklarıyla anlattığı öyküsü, sinemadan beklentisi ana akım filmler olan seyircilere sıkıcı gelebilir, yönetmenin akıl sağlığı hakkında şüpheye kapılarak filmi izleye(meye)bilirsiniz. Aslında "Deri Ceket", satır aralarında yönetmenin meramının anlaşılabildiği, ana karakterin yaşadığı travma ve yarattığı şiddetin nedenlerini ifşa eden bir film... Yukarıda özetlediğimiz içeriği bağlamında, dağınık ve savruk bir yapıda ilerlemesine karşın (aslında yaşam da öyle değil mi?) hayvanlara yönelik şiddeti metaforik olarak yansıtan Dupieux, filmine bu çerçevede fırça darbeleri eklemiş..

Süet deri ceket veya süet deri giysiler şık görünseler de, aslında başlangıçta geyiklerin derilerinden elde edilerek (günümüzde dana derisi kullanılıyor) insanlara zararı olmayan bu duyarlı hayvanların şıklık adına katledilmesine neden oluyor ve Dupieux'nün filmine zaman zaman sızan geyiklerin gizemi de açığa çıkmaya başlıyor. Ana karakter Gerorges, dünyada ceket giyen tek adam olma uğruna diğer insanları katlederken; geyikleri metafor olarak kullanan yönetmen, insanoğlunun vahşiliğine göndermelerde bulunuyor; hem de yazımızın başında da belirttiğimiz gibi gerçeküstücü kara komedinin olanaklarıyla ve absürtlüğü tıpkı "Lastik" filminde kullandığı gibi...

Diğer yandan "Deri Ceket", obsesif kompulsif takıntılardan beslenen bir film. Bir bakıma sinema öğrencileri için de bir laboratuvar işlevi taşıyabilecek bu film, ele aldığı konu, onu yansıtma biçimi ve takıntılı insanların sinema diliyle anlatılmasını kavramak açısından da bir örnek olabilir...

Avcıların peşine en çok düştüğü "av hayvanlarından" olan Geyik, yönetmen Quentin Dupieux'nün filmi "Deri Ceket"te öne çıkan bir metafor olmuş. Gerçeküstü bir kıvamda ilerleyen filmin finalinde Georges, katliam girişiminden yaralı kurtulan bir gencin babası tarafından avda kullanılan bir dürbünlü tüfekle ava dönüşüyor, kim avcı kim av sorusu eşliğinde; hem de yönetmen Micheal Cimino'nun 1978 yapımı, ABD Pensilvanya'da küçük bir endüstri şehrinde Vietnam Savaşı sonrasında yaşamları dağılan insanlara ilişkin yapılmış en etkili filmlerden olan "Avcı" (The Deer Hunter) ve onun "ölüm makinası" dürbünlü tüfeği anımsatırcasına...

Ayrıca "Mr. Oizo" mahlasıyla hatırı sayılır bir üne sahip tekno ve elektronik müzik DJ'i de olan yönetmen Quentin Dupieux'nün filmine, Jean Dulardin, yansıttığı Georges karakteriyle öykünün absürtlüğüne uygun tonlamalar içeren başarılı bir oyunculuk performansıyla katkıda bulunmuş; kendini fazla ciddiye alan insanoğlunun ağlanacak haline gülen bir oyunculuk tavrını da sergileyerek... Kısa sayılabilecek süresine (77') karşın filmin amacına uygun bir atmosferi ve filmsel evrenini yaratmakta, aynı zamanda filmin senaryo yazarı ve görüntü yönetmeni de olan Quentin Dupieux'nün çok şapkalı kimliklerinin de önemli payı olduğunu ve filmin 72. Cannes Film Festivali'nde (2019) "Directors Fortnight" bölümünün açılış filmi olduğunu ekleyelim.