Gizliliğin ortadan kalkması için uluslararası düzeyde neler yapılabilir? Gizli borçların potansiyel ekonomik krizlere yol açmasını önlemek için hangi tedbirler alınmalı? Şeffaflık ve yasal düzenlemeler neden önemli?
Borç sözleşmelerinin ve anlaşmalarının yasal ve mali ayrıntılarında gizlilik olması, gizli kamu borçları kapsamına girer. Borçla ilgili teminat, garanti ya da temerrüde ilişkin maddelerindeki şeffaflık eksikliği de aynı şekilde bu kapsamda yer alır. Ayrıca kamu borcunun kapsamının dar tanımlanmasıyla, kamu bankaları, yerel yönetimler, kamu işletmeleri, sosyal güvenlik borçlarının merkezi yönetime devredilmesi, menkul kıymetleştirilmesi, koşullu yükümlülüklerin şartlarının ağırlaşması da gizli kamu borcu kapsamındadır.
Gizli kamu borcu her düzeydeki borçlu ve alacaklı ülkeyi etkiliyor. Borçlular, özellikle koşullu yükümlülüklerin ve onların içerdiği teminat ve garantilerin tam ve doğru bir resmini çekemediklerinde mali riskleri değerlendiremiyor. Olası yükümlülüklerin bu risklerini azaltmaya yönelik ilk adım, yükümlülüklerin tanımlanmasını ve ölçülmesini gerektiriyor.
Alacaklılar da yükümlülüklerinin açık olmadığı böyle bir ülkeye ya da kuruma borç verirken uygun risk değerlendirmeleri yapamıyor ve gerektiğinde diğer paydaşlarla birlikte borç sorununu çözmeye yardımcı olamıyor.
Gizli kamu borçlarının, borcun artan maliyetleri ve varlık fiyatlandırmasında ortaya çıkan zorluklar açısından borcun sürdürülebilirliği ve güvenilirlik üzerinde olumsuz etkileri vardır. Ekonomik gidişatın bozulması ve gizli borcun bir anda açığa çıkarak uluslararası istatistiklere girmesi, piyasalarda panik yaratabilir ve ülkenin kredi notunu düşürebilir. Uluslararası alacaklılar ve yatırımcılar nezdinde güven kaybına yol açabilir. Bu durum, ülkenin uluslararası finansman kaynaklarına erişimini zorlaştırabilir.
Genellikle yüksek düzeydeki dış borçlara sahip, ekonomik kriz yaşayan ülkelerde şeffaf olmayan borçlanma süreçleri nedeniyle gizli kamu borçları birikirken, yolsuzluk ve kötü yönetim riskini arttırıyor. Bu da kamu kaynaklarının etkin ve verimli kullanılmasını engelliyor.
Gizli borçlar açığa çıktığında ve kamu borç stoku büyüdüğünde, özellikle döviz yükümlülüğü bazında borcun sürdürülebilirliğine ilişkin rasyolar bozulmaya başlıyor. Kısa vadeli dış borcun ihracata oranı ya da dış borç servisinin milli gelire oranı gibi borç ödeme kapasitesini gösteren rasyolardaki olumsuzluklar nedeniyle dış borç ya da sermaye için daha yüksek risk primlerinin ortaya çıkması kaçınılmaz oluyor. Gizli kamu borçlarının, yüksek faiz oranları ve daha zayıf ekonomik büyüme ortamında hızla çözüme kavuşturulması gerekiyor.
Kamu borcunun hem mevcut düzeyi hem de ortaya çıkabilecek kriz dönemlerinde olası yükümlülüklerin açıklanması için yasal çerçeve güçlü olmalıdır. Kamu borcu sözleşmelerinde gizlilik maddeleri olmamalı ve etkin denetimi de sağlanmalıdır. O nedenle kamu borçlarıyla ilgili raporların hazırlanmasını, onaylanmasını, yayımlanmasını, denetlenmesini gerektiren sağlam yasal düzenlemelere ihtiyaç vardır.
Herhangi bir konuda gizlilik varsa, bilgi asimetrisi var demektir. Bilgi asimetrisinin varlığı, ahlaki tehlike ve ters seçiş problemleri yaratır. O nedenle kamu borcunun gizliliğini sınırlayan yasal düzenlemeler yoksa, bu durum karar alıcılara bu tür sözleşmeleri, örneğin milli güvenlik, devlet sırrı vb. nedenlerle, “gizli” olarak etiketleme konusunda geniş bir takdir yetkisi verir.
Gizliliğin tam tersi, şeffaflıktır ve bilgi asimetrisinin önüne geçilmesini sağlar. Kamu borcunda şeffaflık, hem kamu borç verilerinin önceden ilan edilen ve yasal düzenlemelerle belirlenmiş düzenli tarihlerde kamuoyuna sunulmasını hem de kamu borç sözleşmelerinin madde hükümleri ve bilgilerinin açıklanmasını gerektirir.
Hemen her ülkenin kamu mali yapısına ilişkin bilgiler uluslararası kuruluşlara da gönderilir. Gizli kamu borçların varlığı, IMF ve Dünya Bankası gibi uluslararası kuruluşların pek çok ülkeye doğru ve etkin kaynak tahsisi gerçekleştirmesini engeller. Ayrıca çözüm üretme konusunda da yanlış kararlar alınmasına neden olur. Kredi derecelendirme kuruluşlarının not değerlendirmelerinde sapmalar oluşur ve gizli kamu borçları kredi notları üzerinde domino etkisi yaratır.
Borç şeffaflığı konusunda IMF ve Dünya Bankası, 2018'den bu yana borçlardaki bu zayıf noktayı ele almak için dört adet karşılıklı güçlendirici sütuna dayalı Çok Yönlü Yaklaşımı (MPA) uygulamaktadır. Bunlar; borç şeffaflığını güçlendirmek, kamu borç yönetiminde kapasite gelişimini desteklemek, borç gelişmelerini ve risklerini analiz etmek için uygun araçlar sağlamak ve uluslararası mali sistemin işleyişine katkı sağlamak.
Borç şeffaflığı, öncelikle borçlunun sorumluluğudur. Türkiye gibi gelişmekte olan bir ülkenin bu konuda tüm raporlamalarının olması gerekiyor. Zaten finansman ihtiyacını karşılamak için uluslararası sermaye piyasalarından kaynak arayışında. Kısa vadeli yabancı sermayeyi beklerken gizli kamu borçları üzerinden finansmana erişimde risk yaratmaması gerekir. Ayrıca yabancıları iç borç piyasalarına çekmek için de zamanında, doğru ve kapsamlı bilgi yayması gerekir.
Ülkemizde son yıllarda bozulan güven ortamı ve kısıtlı dış finansman imkanları, iç borçlanmada döviz cinsinden ve değişken faizle borçlanmayı arttırdı. Bu durum iç borç stokunun milli gelir içindeki payını yükseltirken iç borcun döviz ve faiz risklerini de arttırmaya devam etti. O nedenle Hazine iç borçlanmasını kur ve faiz riskini düşürecek şekilde gerçekleştirmeli ve şeffaf ihraç süreçleri uygulamalıdır. İhale yöntemi, bu şeffaf ihraç yöntemlerinden biridir. Bir diğer alternatif yöntem, kira sertifikalarının ihraç yöntemi olan doğrudan satışlardır. Ancak bu yöntem ihale yöntemi gibi bir şeffaflığa sahip değildir.
O nedenle şeffaf ve hesap verilebilir bir kamu borç yönetimi amaçlanırken, Hazine ve Maliye Bakanlığı'nın düzenli olarak yayımladığı Kamu Borç Yönetimi raporlarında ifade edildiği gibi, varlık-yükümlülük perspektifinden yola çıkılmalıdır. Toplam yükümlülükleri ve bu yükümlülükleri karşılayabilme gücü net bir şekilde ortaya çıkarılmalıdır.
Binhan Elif Yılmaz kimdir?Binhan Elif Yılmaz, lisans eğitimini İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Maliye Bölümünde, Yüksek Lisans ve Doktora eğitimlerini İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Maliye Teorisi Ana Bilim Dalında tamamladı. Akademik hayatı 1997 yılında İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Maliye Bölümü Maliye Teorisi Ana Bilim Dalında Araştırma Görevlisi olarak başlayan Binhan Elif Yılmaz, aynı Ana Bilim Dalında 2003 yılında Yardımcı Doçent, 2008 yılında Doçent, 2014 yılında Profesör oldu. "Devlet Borçları ve Türkiye'de Borç Çıkmazı", "Türk Vergi Sistemi", "Maliye", "Küresel Kriz ve Avrupa'da Borç Çıkmazı", "Sosyal Güvenlik Ekonomisi", "Kamu Maliyesi" isimli standart kitaplarının yanında 100'ü aşkın Akademik çalışma ve ulusal/uluslararası kongrelerde sunulan bildiriler bulunmaktadır. Binhan Elif Yılmaz Kamu Maliyesi, Maliye Politikası, Türk Vergi Sistemi, Devlet Borçları, Kamu Borç Yönetimi ve Uluslararası Borç Krizleri derslerini vermekte, TÜBİTAK, BAP destekli projeler yürütmektedir. Çeşitli TV kanallarının ekonomi programlarına yorumlarıyla girmekta olan Binhan Elif Yılmaz, halen İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Maliye Bölümünde profesör olarak görev yapmaktadır. |