Herhangi bir bireysel çıkar gözetmeden başkasına yararlı olma çabasına, özgecilik ya da diğerkâmlık deniyor. Normal şartlarda diğerkâmlık sayesinde topluma faydalı davranışlar artar, toplumun da ilerlemesine katkı sağlanmış olur.
Diğerkâmlık, bir anlamda hayır kurumlarına yapılan bağışları ve hayırseverliği de açıklar. Hayırseverlik tanım olarak yoksulların, sosyal açıdan dışlananların, muhtaçların durumlarını iyileştirmek için bir karşılık beklemeden yapılan eylemdir.
Belli bir hedefe yönelik, toplum temelli hayırseverce yapılan bağış ve yardımlara çeşitli kesimlerin ihtiyacı var ve vergi sistemimiz de hayırseverleri destekleyici vergi indirimleri sağlıyor!
Gelir Vergisi Kanunu m.89 ve Kurumlar Vergisi Kanunu m.10'da yer alan ve beyannamede bildirilecek gelirlerden indirimler arasında Bağış ve Yardımlar geniş bir yer kaplıyor.
Bu bağış ve yardımların yapıldığı yer ve alanlar şöyle: Merkezi ve yerel kamu kurumlarına bağışlanan okul, sağlık tesisi, yurt, huzurevi, ibadethane, din eğitimi verilen tesis, gençlik merkezine vb. ait harcamalar ve inşası için yapılan bağış ve yardımlar ile merkezi ve yerel kamu kurumları, kamu yararına çalışan dernekler, Cumhurbaşkanınca vergi muafiyeti tanınan vakıflara kültür, sanat, tarih vb. alanlara ilişkin yapılan her türlü bağış ve yardımlar. Yazının sonunda kanun madde hükümleri yer alıyor, inceleyebilirsiniz.
Bağış ve yardımlarda, beyan edilen gelirin/kârın yüzde 5'i ya da yüzde 100'ü indirim konusu yapılıyor.
Yüzde 5'inin indirim konusu yapıldığı bağış ve yardımlara bir örnek verelim: Diyelim ki gelir vergisi mükellefi bir işletmenin ya da kurumlar vergisi mükellefi bir şirketin beyan edeceği tutar 5 milyon TL ise ve bir belediyeye makbuz karşılığında 1 milyon TL'lik bir otomobili bağışlarsa, 5 milyon TL'lik beyanın yüzde 5'i olan 250 bin TL'sini indirim konusu yaparken, otomobilin 750 bin TL'lik kısmını (1 milyon TL - 250 bin TL) indirim konusu yapamaz. Burada vazgeçilen vergi geliri, 62.500 TL'dir.
Yüzde 100'ünün indirim konusu yapıldığı bağış ve yardımlara bir örnek verelim: Gelir vergisi mükellefi bir işletmenin ya da kurumlar vergisi mükellefi bir şirketin beyan edeceği tutar 5 milyon TL ise ve Kızılay'a makbuz karşılığında 1 milyon TL bağışlarsa, 1 milyon TL'nin tamamını indirim konusu yapar. Burada vazgeçilen vergi geliri, 250 bin TL'dir.
Bu iki örnekten bağışın yapıldığı yerin önemi ortaya çıkıyor. Bağışın yüzde 100 indirim konusu olabilmesinde kamu yararına çalışan dernekler, Cumhurbaşkanınca vergi muafiyeti tanınan vakıflar, Cumhurbaşkanınca başlatılan yardım kampanyaları ön planda. Kamuya yararlı derneklerin listesi şu adreste mevcut). Son dört yılda 33 tanesi CB kararı ile kamu yararına dernek statüsü almış.
Bir de kamu harcaması tarafından bakalım. Eğitim ya da sağlık tesisleri oluşturmak, inşa etmek ve işlerlik kazandırmak kamunun yatırım harcamalarındandır. Kamu bütçesi mali yıl başlamadan önce oluşturulurken söz konusu harcamalara göre de kaynak ayrılır. Ancak bağışlar ve yardımlarla bu harcamalar hayırseverler tarafından yapıldığında, veri kamu harcaması düzeyinde bir değişiklik olmaz. Çünkü zaten önceden bütçesi yapılmıştır. Ayrıca bu bağış ve yardımlar beyan edilen gelirden düşüldüğünde ve dolayısıyla bu bağış ve yardım tutarına isabet eden vergi gelirinden devlet mahrum kaldığında, vergi geliri de azalmış olur. Bu durumda veri kamu harcaması düzeyini finanse etmede bağış yapanlar vergi ödemediğine göre, vergi diğer kesimlerin üzerinde kalır, en basiti dar gelirli olduğu için tasarrufu olmayan ve bu nedenle bağış yapamamış olanlardan.
Bağış ve yardımların vergiden indirimi söz konusu olduğunda, gelir dağılımında bozulmalar arttığında bireylerin çeşitli vakıf, derneklere yaptığı bağışlar giderek artıyor. Peki vergiden yüzde 100 indirim imkânı olmasaydı bu derece hayırsever olunur muydu?
Düz mantıkla bakarsak, bağış ve yardımlar daha az vergi ödenmesi imkânı sağlıyorsa, toplumsal diğerkâmlığa katkısı pozitif mi?
Bir de şu açıdan bakalım: Çok büyük miktarlarda yapılan bağış ve yardımların vergiden indirilmesi, bağışları yapanlar için bu davranışlarında bireye özgü (diğerkâm değil) bir ödül olabilir mi?
Çünkü toplumumuzda hayırseverliğin yeri çok önemli. Önemli bir prestij unsuru. Hayırseverler girdikleri her ortamda neredeyse ayakta alkışlanır, o nedenle olsa gerek vakıflar, dernekler sayıca çok fazla.
Hayırseverler bir prestij de elde ediyorlar dedik, somut yansımaları da var. Bir eğitim kurumu yaptıran ya da bir eğitim kurumunda derslik, kütüphane açtıranlar kamu tarafından ödüllendirilir, okullara, dersliklere adları verilir. Kendileri vefat etse de adları yaşar. Çoğu kişi vergi mevzuatındaki bu ayrıntıyı bilmiyor olabilir.
Bağış yapma/yardımda bulunma ve vergiden indirme imkânına dair süreç ne kadar devam eder? Herkes bağış yapmak isterse ve bu çok büyük meblağlara yükselirse, toplumun dar gelirli kesimleri küçük de olsa bir bağış yapmaktan vazgeçebilir. Ya da geniş kesimlerin yaptığı bağışlar vergi avantajı ile maliyete katlanmadan artarak devam ederken, bir yandan "hayırsever, gönlü bol" olarak anılma ve alkışlar artar, diğer yandan daha mütevazi diğer hayırseverleri dışlayan bir düzen de oluşur. Bu da toplumsal diğerkâmlığın gelişmesini engelleyen bir durumdur.
Hayırseverlik konusunun din ile de bağlantısı iddia edilir ki, verginin tarihsel kökenindeki zekâtın mantığına göre, -vergi konusunda yapılan alan araştırmalarında zekât verenlerin vergi ödememe konusunda görüş beyan ettiğine dair bulgular için oldukça geniş bir literatür mevcut- bir hayırsever bir hayır kurumuna bağış yaptığında, böyle bir büyük meblağın artık vergisini ödediğini kabul edebilir. Bu durumda devletin de bağış ve yardıma ayrılan tutarın vergisini almama yönünde eğilimi oluşmaya başlayabilir.
Ancak toplumsal prestijin vergi açısından bir başka görünümü de var. Vergi rekortmenliğinin de bir prestij unsuru olduğunu unutmayalım. O zaman toplumun vergiye bakışını bir daha gözlemlerken, çoğu toplumda bölünmüşlüğü de gözlemlemek mümkün. Çünkü bir taraf vergi rekortmenliğini diğer taraf hayırseverleri ön planda tutabiliyor.
EK: GVK m. 89 / KVK m. 10 - Diğer indirimler: Vergi matrahının tespitinde, beyannamede bildirilecek gelirlerden aşağıdaki indirimler yapılabilir:…..
İlişkin harcamalar ile bu amaçla yapılan her türlü bağış ve yardımların yüzde 100'ü
|
Binhan Elif Yılmaz kimdir?Prof. Dr. Binhan Elif Yılmaz, lisans eğitimini İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Maliye Bölümünde, Yüksek Lisans ve Doktora eğitimlerini İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Maliye Teorisi Ana Bilim Dalında tamamladı. Akademik hayatına 1997 yılında İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Maliye Bölümü Maliye Teorisi Ana Bilim Dalında Araştırma Görevlisi olarak başlayan Binhan Elif Yılmaz, aynı Ana Bilim Dalında 2003 yılında Yardımcı Doçent, 2008 yılında Doçent, 2014 yılında Profesör oldu. "Devlet Borçları ve Türkiye'de Borç Çıkmazı", "Türk Vergi Sistemi", "Maliye", "Küresel Kriz ve Avrupa'da Borç Çıkmazı", "Sosyal Güvenlik Ekonomisi", "Kamu Maliyesi" isimli başlıca kitaplarının yanında 100'ü aşkın akademik çalışması ve ulusal/uluslararası kongrelerde sunduğu bildirileri bulunmaktadır. Prof. Dr. Binhan Elif Yılmaz Kamu Maliyesi, Maliye Politikası, Türk Vergi Sistemi, Devlet Borçları, Kamu Borç Yönetimi ve Uluslararası Borç Krizleri derslerini vermekte, TÜBİTAK, BAP destekli projeler yürütmektedir. Çeşitli TV kanallarının ekonomi programlarına yorumlarıyla katılmakta olan Binhan Elif Yılmaz, halen İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Maliye Bölümünde profesör olarak görev yapmaktadır. |