Asgari Ücret Komisyonu’nun toplantılarının günleri bile belirsizdi. Perşembe ya da cuma günü toplanacağı söylenen komisyon, aniden ve hızla bu gece toplandı. İşçi kesimi son toplantıda temsil bile edilmedi. Toplantı hızla bitti. 2025 yılı asgari ücret yüzde 30 artışla 22.104 TL oldu.
Asgari ücretli memnun olmadı haklı olarak. Acaba Cumhurbaşkanından bir açıklama gelir ve artar mı beklentisi ve belirsizliği var şimdi de.
Geçen haftaki Asgari Ücret Komisyonunun ikinci toplantısında Hazine ve Maliye Bakanlığı, Ticaret Bakanlığı ve TÜİK temsilcilerinden gelen temel ekonomik veriler incelenmişti. Veriler ışığında yaşam maliyetinin gözler önüne serilmesi gerekiyordu ki bunun için de söz konusu maliyeti ve satın alma gücündeki azalışı tam olarak tespit edecek endeks ve istatistiklere ihtiyaç vardı. Aksi halde emeği enflasyondan koruyacak gerçek orana ulaşmak zordu, belirsizlik içerecekti. Öyle de oldu, emek enflasyondan korunmadı.
Ancak asıl belirsiz olan asgari ücretin tespitinde temel alınan enflasyon oranındaki belirsizlik ve gerçekleşen ya da beklenen enflasyonun ne ifade ettiği.
Asgari ücret artışının belirlenmesinde TÜİK enflasyon verisi baz alınıyor. Oysa hane halkı bütçesinden en büyük pay gıda, kira gibi temel harcamalara ayrılıyor. Bu temel harcama kalemlerinin enflasyonu TÜİK’in açıkladığı manşet enflasyonun çok üstünde.
Yıl sonunda TÜİK’in açıklayacağı enflasyonun yüzde 46 civarında gerçekleşme olasılığı yüksek olmasına rağmen, asgari ücrete enflasyon oranının oldukça altında zam yapıldı. Belirsizliklerden biri, gelecek yıl beklenen enflasyon oranına göre yapılmasıydı. Ama o oranı bugünden tahmin etmek imkânsız. Çünkü TCMB bu verileri sıklıkla revize ediyor. Şöyle;
TCMB 2023 yılının kasım ayındaki IV. Enflasyon Raporu’nda yılın bitmesine iki ay kala, 2023 yıl sonu enflasyon tahminini 7 puan arttırarak yüzde 58’ten yüzde 65’e yükseltmiş ve nihayetinde 2023 enflasyonu da 64,8 olarak gerçekleşmişti. Aynı raporda 2024 yıl sonu tahmin hedefini de 3 puan arttırarak yüzde 33’ten yüzde 36’ya yükseltmişti.
Yukarı doğru revizyonlar 2024 yılında da devam etti. 2024 yılının II. Enflasyon Raporunda, yani son güncellemeden altı ay sonra 2024 yıl sonu enflasyon tahminini 2 puan yukarıya doğru revize etti ve yüzde 38 oldu. Son olarak kasım ayındaki IV. Enflasyon Raporunda 2024 yıl sonu enflasyon tahminini bu kez altı puan yukarı taşıdı ve 38’den yüzde 44’e güncelledi. Aynı raporda 2025 yıl sonu enflasyon tahminini de 7 puan arttırarak yüzde 14’ten yüzde 21’e çıkardı. Gerekçe de genel olarak enflasyonun ana eğilimi ve beklentilerdeki iyileşmenin öngörülenden sınırlı olmasıydı.
Bir yandan da enflasyon beklentileri TCMB enflasyon tahminlerinin oldukça üstünde. Özellikle hane halkı enflasyon beklentisinde aşağıya iniş çok yavaş.
Bir başka belirsizlik kaynağı, işveren kesimi emeği bir maliyet unsuru olarak kabul ettiğinden gelecek yılın yatırım planlaması ve hedeflerinin içine personel maliyeti olarak neyi dahil edeceğiydi. Türk-İş yüzde 45 enflasyon farkı ve ek olarak yüzde 20 refah payı teklifini komisyona getirse de takvim dışı bir şekilde ve acilen toplanan Asgari Ücret Komisyonu toplantısında TİSK’in önerisine gerek bile kalmadı, Bakan Işıkhan açıklamanın ardından toplantıyı bitirdi. Geriye asgari ücretlinin geçim belirsizliği kaldı. İşveren ve sermaye kesiminin artık gelecek yılın hedeflerindeki ve maliyetlerindeki belirsizlik azalabilir. Çünkü net 22.104 TL olan asgari ücret, brüt 26.004,7 TL’dir. İşverene de maliyeti 30.555,53 TL’dir.
Belirsizliği büyüten bir başka konu, özellikle ekonominin daraldığı ve geleceğin puslu olduğu dönemde TCMB’nin faiz kararının da asgari ücretin belirleneceği bu haftaya sıkışmış olması. TCMB’nin faiz indirim döngüsünü başlatacağına kesin olarak bakılıyor. Ayrıca bu döngüyü nasıl devam ettireceği ve enflasyonu nasıl etkileyeceği de belirsiz.
TCMB faiz oranını düşürürken krediye ulaşım olanağı artacak sermaye ile enflasyonun altında ücret artışı ile geçiştirilen emek üretim faktörü yan yana. Bir başka deyişle yükselen enflasyonun tek sorumlusu ücretlilermiş gibi alınan / alınacak kararlar.
Asgari ücretin artış süreci tamamlansa da belirsizlikler ortadan kalkmıyor. Asgari ücretin nasıl ve ne zaman ortalama ücret haline geldiği sorgulanmıyor örneğin. Asgari ücretli sayısı yaklaşık 7 milyon olsa da çalışanların yarısından fazlası bu civarda maaş alıyor. Tüm ücret artışlarının asgari ücret artış düzeyine göre yapılacak olması da cabası.
Ayrıca asgari ücret mevzuata göre yılda bir kez arttırılırken, 2022 ve 2023 yıllarında iki kez arttırılmasının gerekçeleri üzerinde de durulmadı, sorgulanmadı. Önemli olan emekçinin enflasyonun yükünü bir nebze olsa sırtından atabilmesiydi. Ancak “çalışanların enflasyona ezdirilmemesi” söylemleriyle, 2022 genel seçimleri ve 2023 yerel seçimleriyle örtüştüğünü herkes biliyordu.
İki yıl boyunca asgari ücret yılda iki kez arttırıldıktan sonra 2024’te bir kez arttırıldı. Ücret artışlarının enflasyonu arttırmaması için olsa gerek diyeceğiz ama, iki kez arttırıldığı 2022 ve 2023 yılları enflasyonu yüzde 65’e yakındı, çok yüksekti. Yüksek enflasyonun yaşandığı dönemde iki kez ücret artışı yapılırken bu ilişki kurulmamış mıydı? Yoksa enflasyonun asgari ücret artışını zorunlu kıldığını kabul etmek çok mu zor?
Bir başka belirsiz konu, asgari ücretin ne zaman yoksulluk sınırının altında kalacağı. Maalesef asgari ücret artışının üzerinden 3 ya da 4 geçmeden ücret yoksulluk sınırının altında kalıyor. Hatta 2023 Temmuz ayında asgari ücret 11.402 TL olarak belirlendiğinde açlık sınırının altında kalmıştı bile. Büyük olasılıkla yeni asgari ücret Mart 2025’te yoksulluk sınırının altında kalacak.
Asgari ücretin yasal dayanaklarından birini hatırlatarak yazımı tamamlıyorum: Anayasa 49. madde: “Devlet, çalışanların hayat seviyesini yükseltmek, çalışma hayatını geliştirmek için çalışanları ve işsizleri korumak, çalışmayı desteklemek, işsizliği önlemeye elverişli ekonomik bir ortam yaratmak ve çalışma barışını sağlamak için gerekli tedbirleri alır”.
Bugün alınan asgari ücret artış kararının, yukarıdaki madde hükmüyle uyumlu olmadığı anlaşılıyor olsa gerek. Şimdi ücretler baskılanınca enflasyon düşecek mi gerçekten?
Binhan Elif Yılmaz kimdir?Binhan Elif Yılmaz, lisans eğitimini İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Maliye Bölümünde, Yüksek Lisans ve Doktora eğitimlerini İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Maliye Teorisi Ana Bilim Dalında tamamladı. Akademik hayatı 1997 yılında İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Maliye Bölümü Maliye Teorisi Ana Bilim Dalında Araştırma Görevlisi olarak başlayan Binhan Elif Yılmaz, aynı Ana Bilim Dalında 2003 yılında Yardımcı Doçent, 2008 yılında Doçent, 2014 yılında Profesör oldu. "Devlet Borçları ve Türkiye'de Borç Çıkmazı", "Türk Vergi Sistemi", "Maliye", "Küresel Kriz ve Avrupa'da Borç Çıkmazı", "Sosyal Güvenlik Ekonomisi", "Kamu Maliyesi" isimli standart kitaplarının yanında 100'ü aşkın Akademik çalışma ve ulusal/uluslararası kongrelerde sunulan bildiriler bulunmaktadır. Binhan Elif Yılmaz Kamu Maliyesi, Maliye Politikası, Türk Vergi Sistemi, Devlet Borçları, Kamu Borç Yönetimi ve Uluslararası Borç Krizleri derslerini vermekte, TÜBİTAK, BAP destekli projeler yürütmektedir. Çeşitli TV kanallarının ekonomi programlarına yorumlarıyla girmekta olan Binhan Elif Yılmaz, halen İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Maliye Bölümünde profesör olarak görev yapmaktadır. |