Ne kötülük es geçilmeli, ne de iyilik. Bundan bahsedeceğim kısaca.
Okuduysanız, 10 Haziran’da Taner Akçam bu sütunlara Turkcell’den çektiği korkunç şeylerle ilgili bir yazı yazdı. Tek kelimeyle mide bulandırıcı bir hikâyeydi.
Taner benden 8 yaş gençtir ama Ermeni meselesinde çok kimsenin olduğu gibi benim de hocamdır. Bu konuda yazdıklarıyla doğduk, büyüyoruz.
***
Hemen yazdım kendisine:
“Tanercim, insanın içine baygınlıklar veren Turkcell maceranı T24’te okudum. Çok iyi yapmışsın yazarak. Ben de yazayım aynı yerde. Bu heriflerle benim de kavgam var. Şikâyet etmediğim yer kalmadı. Çünkü aylardır evimde konuşamıyorum. ‘Sene sonuna kadar böyle gidecek’ diye mesaj atıyorlar küstahlar. Geçmiş olsun kardeşim.”
***
Hemen cevap geldi:
“Baskın abim merhaba. Vallahi yaz abi. Bizler yazarsak, az biraz olsa da rezil olurlar (…) Senin yazman çok iyi olur.”
Cevap verdim:
“Yazmayan ne olsun.”
Ve yazdım. Okuduysanız, Turkcell’in bana çektirdiği işkenceleri anlattım.
***
Taner’den yine haber:
“Baksana ne gelmiş abi. Ne diyecek acaba?”
Altında, şu eposta iletisi var:
“Merhaba, Size ulaşabileceğim tek iletişim adresi olarak bu emailinizi bulabildim. Yazınızı size veya başka bir müşterimize kabul edilemez kötü bir deneyim yaşattığımız kabulü ile okudum ve izniniz olursa size doğrudan ulaşmak ve yaşanan bu olayı anlamak ve tekrarı olmaması için gerekli aksiyonları almak isterim. Geri dönüşünüz ricası ile, saygılarımla,
E. Doğuş Kuran, Turkcell, Genel Müdür Yardımcısı, Müşteri & Deneyim Yönetimi"
Cevap verdim:
“Senin yurt dışında yaşadığını bilmiyor olmalı Tanercim. Ver telefonunu, arasın isterse, senin için normal bir saatte. Ama sen her şeyi yazmışsın zaten.
“Benim konuşma derdimi eve küçük ve parasız bir yükseltici koyarak hallettiklerini yazmış mıydım sana?”
Cevap geldi:
“Ardahan'ın dağlarında köyümdeyim. Hayır yazmamıştın! Yazından sonra mı buldular çözümü?”
Anlattım: Yazımın çıktığının ertesi sabahı Turkcell’den çok efendice konuşan Ömer Günal diye birisi aradı. Randevu alarak bir sonraki gün yanında iki kişiyle geldi, yükselticiyi koydular, ayarı bir saat kadar sürdü. Mesele bitti. Artık evin her tarafından mükemmelen konuşabiliyoruz ben ve Feyhan.
***
Taner’den bugün bir eposta daha:
“Baskın Abi, sana bahsettiğim, gönderdiğim Turkcell emailinden sonra arandım. Epey özür diledi Turkcell genel müdür yardımcısı. Ve kendisine 1-2 gün vakit vermemi, sorunu halledeceğini söyledi.
“Ona göre, mesele basit bir ‘malın geri alınması’ ile ilgili değildi ve tüm şirketin eğitilmesine fırsat verecek önemli bir vaka idi.
“Ayrıca, bana malı iade etmeyen Yenimahalle temsilcisinin benim adıma Kızılay’a 180 liralık bağış makbuzu,
“Gene özür ve özür, bir de genel müdür yardımcısına yollanmak üzere bir resim çekildi.
“Sonra Genel Müdür Yardımcısı aradı ve ‘şirketin her kademesinde hatası olanların sürece katıldıkları bir çözüm yolu üzerinde çalıştık’, dedi.
“Yarın Ardahan’a gidip, sim-kartı alacağım internet için. Onun için ücret alacaklar mı bilemiyorum.
“Biraz fazla Türk Filmi oldu ama gerçekten hikâye bu. Sevgiler.”
***
“Hoş biçimde acayip” dediğim bu işte. Hiçbir şeyi eksik bırakmadım, hiçbir şey eklemedim. Aynen böyle oldu.
Acayip deyişim, sanki Amerika’dayız. Veya, tüketici haklarına saygının zirvede olduğu bir ülkede.
Niçin, nasıl böyle oldu bilmiyorum. Rekabet mi diyeyim, medenileşme mi diyeyim, bedava konuşma sağlayan WhatsApp etkisi mi diyeyim, basının etkisi mi diyeyim, az buçuk adı duyulmuş kişilerin yazması mı diyeyim, yurt dışında yetişmiş bir yönetici gelmiş çünkü at sahibine göre kişner mi diyeyim, ağlamayana meme yok mu diyeyim, bilemiyorum.
Tek bildiğim, ne kötülük es geçilmeli ne de iyilik.
Kötülüğü es geçmedim, iyiliği de geçmiyorum.
---------------------
Bu yazıyı T24’e yolladıktan sonra T. Akçam’dan gelen ileti:
“Bugün (23 Haziran) Ardahan’a indim ve modem için sim kartı almak istedim. Kendilerine de bir mail attım:
“ ‘Bugün Ardahan’a gideceğim, verdiğiniz modem’e sim kartı almak için. Aslında benim niyetim, biraz ırkçılık kokar ama, ‘ne Şam’ın şekeri, ne de Arabın yüzü’ politikası idi. ‘Ürünü geri alın, ne haliniz varsa görün’ demek istiyordum. İnceliğiniz ve nezaketiniz karşılıksız bırakılmayacak kadar anlamlı ve güzeldi. Şimdi verdiğiniz modemin fiyatını öğrenmem gerek ve sim kartı için de ne tür yol izleyeceğiz, bilmek isterim. Tekrar teşekkürler.”
“Bu e-mail üzerine bir Turkcell temsilcisinden telefon geldi, 'Biz, sizin satın aldığınız VINN kartı için verdiğimiz numara üzerine yükleme yapacaktık. Eğer o yoksa size yeni bir hat verelim.' Bana yeni bir hat 10 GB’lik internet paketi ile birlikte, hediye ettiler. VINN için ödediğim 180 lirayı iade edeceklerini söylediler. VINN aletini ise ihtiyacı olan birisine verebilirdim.
“Doğuş Kuran’dan son gelen emailde ise şöyle diyor:
“Öncelikle özürümüzü kabul ettiğiniz için ben teşekkür ederim. Nur hanım sizi arayıp işlemlerle ilgili yardımcı olacak. Sizlerin sorunlarını peş peşe çözebilmiş olmak bizim için en güzel teşekkür aslında. Bu emailinizin bize fazlası ile yeterli olduğunu belirterek tekrar yaşattığımız kötü deneyim için özürlerimizi iletiyorum. İyi günler dilerim, Doğuş Kuran"
“Evet! İlginç bir deney! Bence Turkcell’in tutumu “normal’ ötesi! Zannediyorum, bizlerin konuyu kamuoyuna taşımamız kadar, Turkcell’de yeni iş başına geldiklerini söyleyen Doğuş Kuran Bey gibi yetkililerin duyarlı tavırları da çözüm için önemli idi.
“Tek şey söyleyebilirim: başıma gelenler örnek bir vaka olarak ele alınmalı ve yazma gücü olmayan, konuyu kamuoyu gündemine taşıma kuvvetinden yoksun, her vatandaşımıza aynı şekilde davranılmalı.
“Olabilecek en kötü şey, bizlerden dilenen özür ve getirilen çözümlerin bir tek bizlerle sınırlı olması. Her Turkcell alıcısının, her vatandaşın, vatandaş olarak hak ettiği biçimde muameleye tâbi tutulması en büyük dileğim…”
***
Taner’in son paragrafına bütün kalbimle katılıyorum. İzleyelim, görelim.