Türkiye İstatistik Kurumu’nun açıkladığı enflasyon, büyüme gibi verilerin doğruluğuna inanıyor musunuz? Herkes gibi sizin de içinizde bir şüphe var, öyle değil mi?
Bu şüphe, son açıklanan ekonomik büyüme verisiyle yeniden gündeme geldi. Prof. Korkut Boratav, TÜİK’e göre sanayinin Temmuz-Ağustos-Eylül aylarında yüzde 0.3 büyüdüğünü, oysa İstanbul Sanayi Odası endekslerinin aynı aylarda sanayide yüzde 5 küçülmeye işaret ettiğini yazdı mesela. Nedir bu çelişkinin kaynağı?
Milli gelirin hesaplanma yöntemi 2016’da değiştirilmişti. Yeni yöntemle hesaplanan milli gelir, eskisinden çok daha yüksek çıkmaya başladı.
Aslında TÜİK’in milli gelir hesap sistemini değiştirmesi nedensiz değildi. Birleşmiş Milletler (BM), II. Dünya Savaşı sonrasında milli gelirin hesaplanmasına yönelik bir sistem geliştirmişti. Daha sonra aralıklarla bu sistemde değişiklikler yapıldı. BM son olarak SNA-2008 adlı yeni bir sistem getirdi. Avrupa Birliği bunu baz alan kendi sistemi ESA-2010'u oluşturdu. Türkiye de Avrupa ülkeleriyle birlikte ESA-2010 sistemine geçmek için hesaplama yöntemini değiştirdi.
Değişikliğin sebebi işte bu.
Buraya kadar sorun yok. Sorun, yeni yöntemle Avrupa ülkelerinde büyük bir değişiklik olmazken Türkiye'de milli gelirin eskisinden çok daha yüksek çıkmasıyla başladı. Eski ve yeni yöntemle elde edilen rakamlar arasındaki fark o kadar büyüktü ki, konunun uzmanı Prof. Osman Aydoğuş’un sözleriyle, Türkiye yeni sistem sayesinde Asya Kaplanı olmuştu. (*)
Yeni yöntemle ilgili tuhaflıklar eski seriyle yeni seri arasındaki farklılıktan ibaret de değildi.
Daha önce işsizlik, ithalat, enerji tüketimi, sanayi üretim endeksi gibi verilerle gayri safi yurtiçi hasıladaki gelişmeler birbirini tutuyordu. Yani örneğin ekonomi yüzde 3 büyüyorsa elektrik tüketimi de ona yakın oranda büyürdü. Yeni yöntemde bu ilişki de kayboldu.
Artık soralım: Eski yöntemle yeni yöntem arasındaki büyük farkın kaynağı nedir? Cevap: İnşaat.
Prof. Osman Aydoğuş’un sözleriyle: “Türkiye’de yapılan revizyon, yarattığı etkiler ve kaynakları bakımından OECD ve AB ülkeleri ile tam bir ayrışma içindedir ve bunda, yeni milli gelir serilerinde özellikle 2009 sonrasında inşaat sektöründe kaydedilen olağanüstü büyümenin çok büyük rolü vardır. AKP iktidarı döneminde inşaat sektörüne akıtılan kaynakların hem mutlak hem de göreli olarak arttığı bilinen bir olgudur. Bununla birlikte, son revizyonla inşaat sektörünün katma değerinde ve inşaat yatırımlarında kaydedilen olağanüstü yüksek artışların sadece bu olguyla açıklanması olanaklı değildir.”
Kısacası inşaat sektörüyle ilgili verilerde bir bit yeniği var. Böylece geliyoruz meselenin bam teline.
Türkiye İstatistik Kurumu (Eski adıyla Türkiye İstatistik Enstitüsü) daha önce milli gelir hesabını yaparken iş dünyasının kendi verilerini kullanıyordu. Son değişiklikten sonra devletin tuttuğu verileri kullanmaya başladı.
Bunu biraz açalım, söz tekrar Prof. Osman Aydoğuş’ta: “TÜİK daha önce milli gelir serilerinin tahmininde, kısa dönemli iş istatistiklerini (sanayi ve inşaat sektörleri için üretim, ciro, işgücü girdi endeksleri, ticaret ve hizmet endeksleri, perakende satış endeksleri ve işgücü maliyet endeksi) kullanırken, yeni serilerin tahmininde idari kayıtlardan (Gelir İdaresi Başkanlığı, SGK vb.) derlenen verileri kullanmaya başlamıştır. Yeni ve eski milli gelir serileri arasındaki farkların çok büyük bir bölümü istatistiksel iyileştirmelerden kaynaklanmaktadır.”
Türkçe meali: Devlet ekonomik büyümeyi hesaplarken artık kendi vergi ve SGK kayıtlarına bakıyor. (İnsanın aklına şıracının şahidi bozacı deyimi geliyor, ister istemez.) İnşaat sektörünün katmadeğerinde ve yatırımlarında gerçekleşen olağanüstü artışın sebebi işte bu. Tekrar Prof. Osman Aydoğuş: “Türkiye’de ESA-1995 sisteminde milli gelir tahminlerinde kısa dönemli iş istatistikleri kullanılırken, ESA-2010 sisteminde 2009 sonrasında idari kayıtların kullanılmaya başlamış olması, öyle görünüyor ki, inşaat sektöründe kaydedilen olağanüstü büyümenin asıl nedenidir.”
Sonuç: Paranoyak olmamız aldatılmadığımız anlamına gelmiyor.