En sonda söylenmesi gerekeni en başta söyleyerek başlayalım:
24 Haziran'dan sadece 9 ay sonra yeni bir seçim, yerel seçimler var. Eğer yerel seçimler zamanında yapılacaksa 24 Haziran’dan sonra iktidarın maliye önemlerine başvurarak cari açık ve enflasyonla mücadele etmesi, yani ekonomiyi yavaşlatması siyaseten intihar anlamına gelir.
Oysa Merkez Bankası’nın 3 puanlık faiz artırımıyla tatmin olmayan piyasalar tam da bunu, yani ekonominin parasal tedbirler (yani faiz artırımı) yanı sıra maliye önlemleriyle de (yani vergilerle, zamlarla) yavaşlatılmasını istiyor. Uluslararası yatırım bankası Goldman Sachs'ın geçen hafta, Merkez Bankası’nın faizi 3 puan artırdığı gün yayınladığı rapordan okuyalım:
“İstikrarın sağlanması, ekonominin yavaşlayarak enflasyon ve enflasyon beklentilerinin kontrol altına alınmasına bağlı. Bu nedenle faiz artırımının etkinliği, maliye politikası konusunda verilecek mesajlarla ilişkili. Çünkü geçtiğimiz yıl para politikasında sıkılaştırıcı adımlarının etkisi, maliye ve benzeri politikalardaki gevşeme ile yok edildi. … Yaklaşan seçimler ve siyasetçilerin daha önce yaptığı açıklamalar, ekonominin yavaşlatılmasına siyasi destek verilmesini güçleştiriyor.”
Ekonominin önündeki en büyük açmaz işte bu: Piyasa aktörleri ekonominin yavaşlamasını, iktidar ise seçim arifesinde daha da canlanmasını istiyor. Erdoğan Cumartesi günü gerçekleştirdiği ilk seçim mitinginde, kendisi için ekonomik büyümenin doların değerinden daha önemli olduğunu net biçimde ifade etti:
"Geçen yıl 7,4 büyüme oranıyla dünyanın bir numarası olduk. Ey diğer adaylar... Çıkıyorsunuz yok kurmuş murmuş. Ne kuru ya. Hepsi hikâye bunların."
Ekonomiden Sorumlu Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek’e bakacak olursak, Türkiye ekonomisi “seçim sonrası çok ciddi pozitif bir şekilde ayrışacak.” İyi de, çok değil dokuz ay sonra yerel seçimler varken bu nasıl olacak? Üstelik 25 Haziran sabahı, Meclis çoğunluğunun muhalefetin eline geçtiği bir tabloya uyanma ihtimali de var. Yani 25 Haziran sabahı sadece yerel seçimi değil, belki de yeni bir erken seçimi konuşmaya başlayacağız. Hal böyleyken ekonomiyi yavaşlatmak, enflasyonu tek haneli rakamlara, cari açığın gayri safi yurtiçi hasılaya oranını yüzde 5’in altına çekmek mümkün mü?
"Ekonomiyi yavaşlatmak", inşaat sektörüne verilen vergi indirimlerinden vazgeçmek demek. Kamu bankalarının zararına konut kredisi vermeyi durdurması, mortgage faizinin yeniden el yakan seviyelere yükselmesi demek. İnşaat sektöründeki durgunluğun katmerlenmesi demek. Son dönemde yükselişe geçen bütçe açığının azaltılması için yeni vergiler konması veya mevcut vergilerin artırılması demek. Örneğin 2017’de rekor oranda artırılıp sonra kamuoyu tepkisi üzerine geri çekilen yüzde 40’lık motorlu taşıtlar vergisi zammının yeniden yapılması demek. Akaryakıt fiyatlarının yeniden serbest piyasaya bırakılması, benzine zam üstüne zam gelmesi demek. Petrol fiyatlarındaki yükselişin doğal gaza yansıtılması, yani zam yapılması demek.
Yerel seçimlerden dokuz ay önce ve belki de yeni bir erken seçim ihtimali masadayken iktidar sizce bu adımları atabilir mi?
“Zor”, değil mi? Öyleyse sayın Şimşek söyler misiniz, Türkiye ekonomisi seçimden sonra nasıl pozitif biçimde ayrışacak?