9 Temmuz sabahı bir sürpriz gerçekleşti, diyelim. Ekonomide neler yaşanır?
Uzun vadeyi değil (Onu az çok biliyoruz: İnce, Anadolu’da yeni sanayi kuşakları kurma, tarımın ekonomideki ağırlığını artırma gibi bir dizi vaatte bulundu), kısa vadeyi kastediyorum. İnce, doların yükselişini durdurmak için ne yapacak? Cari açık ve enflasyonla nasıl mücadele edecek?
İnce’nin ekonomiden sorumlu yardımcılığı görevini kimin üstleneceğini henüz bilmiyoruz. Geçen hafta Habertürk’te katıldığı programda CHP içinden olduğu kadar dışından da uzmanlarla çalıştığını söyledi. Kulislerde, aralarında tanınmış isimlerin de bulunduğu ekonomi profesörlerinden oluşan bir ekipten destek aldığı konuşuluyor. Eğer kazanırsa, ekonomi kurmayı onlardan biri mi olur, yoksa Faik Öztrak, Selin Sayek Böke gibi CHP içinden biri mi, henüz bilmiyoruz. Ama fark etmez. Kim olursa olsun, mücadele edeceği sorunlar değişmeyecek.
Gelin, 9 Temmuz günü İnce’nin muhayyel Cumhurbaşkanı olarak gerçekleştireceği ilk toplantıya gidelim... İnce’nin ekonomiden sorumlu yardımcısı, devraldıkları sorunlarla ilgili bir sunum yapıyor. Söze, İnce’nin televizyon programlarında sık sık vurguladığı veriden, Türkiye’nin toplam dış borcundan girmesi kuvvetle muhtemel. Duvara, Türkiye’nin dış borcunun kompozisyonunu gösteren bir grafik yansıtıyor.
İnce, katıldığı televizyon programlarında sık sık 450 milyar dolarlık borcun 320 milyar dolarlık kısmının son 16 yılda oluştuğunu vurguladı. Doğru, bu dev borç AKP döneminde oluştu. Ama seçimi kazanırsa, bu borcu omuzlaması gereken kişi o.
Muharrem İnce’nin seçim karargahındaki toplantıya geri dönelim. Ekonomiden sorumlu yardımcısı bu kez duvara, gelişmekte olan ülkelerin dış finansman yükümlülüklerinin toplam rezervlerine oranını gösteren bir grafik yansıtıyor.
“Sayın Cumhurbaşkanım” diyor, “Gördüğünüz gibi dış finansman ihtiyacımız, toplam rezervlerimizin üzerinde. IMF’ye başvurmak zorunda kalan Arjantin’den bile daha kötü durumdayız.”
İşte İnce’nin önündeki acil görev: 450 milyar dolarlık dış borcu çevirmek. (Her ne kadar borcun yarıdan çoğu özel sektöre ait olsa da, makro ekonomik ortamı yönetecek olan o.) Önümüzdeki bir yılda vadesi dolacak olan dış borcun büyüklüğü 180 milyar doların üzerinde. Türkiye, bu borcu finanse edebilmek için dışarıdan yeni borç bulmak zorunda. Erdoğan da olsa, İnce de, Akşener de, Demirtaş da, Karamollaoğlu da olsa, borç almaya mecbur. En azından bir süre. Aksi senaryo, yani Türkiye’nin moratoryum ilan ederek “Borçlarımı ödemiyorum” demesi, uluslararası platformda parya muamelesiyle karşılaşmamıza neden olur. Krizin en ağır günlerinde Yunanistan’ın radikal solcu Başbakanı Çipras bile cesaret edememişti buna.
Yurtdışından alınan kısa vadeli borca sıcak para adı veriliyor. Sıcak para bir ülkeye yatırım yapıp yapmayacağına, yaparken ne kadar faiz isteyeceğine, enflasyon ve cari açık başta olmak üzere bir dizi makro ekonomik göstergeye bakarak karar veriyor.
Türkiye’nin cari açığının gayri safi yurtiçi hasılasına oranı yüzde 6’yı geçmiş durumda. (Bu oranın yüzde 5’i geçmesi kriz habercisi olarak değerlendiriliyor.) Enflasyonun ise son zamların etkisiyle önümüzdeki dönemde yüzde 15’lere yükselmesinden korkuluyor.
İnce’nin seçim karargahındaki toplantıya geri dönelim. Söz tekrar İnce’nin ekonomiden sorumlu yardımcısında:
-Enflasyonu ve cari açığı kontrol altına almamız şart. Aksi takdirde korkarım dolar yine 5 liraya dayanacak.
Doların 5 liraya dayanması mı? Kabus senaryosu bu.
“Ne yapılması gerekiyorsa yapın” diyor yeni Cumhurbaşkanı.
-Enflasyonu ve cari açığı kontrol altına almak için ne kamu harcamalarını azaltmamız şart.
-Gereksiz ne varsa satın kardeşim! Kanal İstanbul, Çanakkale Boğazı Köprüsü gibi gereksiz projeleri de rafa kaldırın!
-Sayın Cumhurbaşkanım, kamu harcamalarını azaltmak tek başına yetmez. Ekonomiyi soğutmak için özel kesim harcamalarını da azaltmamız gerekiyor. İnşaat sektörünü canlandırmak için verilen vergi indirimlerinden vazgeçmek, kamu bankalarının düşük faizli, zararına konut kredisi uygulamasını durdurmak şart. Ama bunu yaparsak başta inşaat sektörü olmak üzere bazı sektörlerde iflaslar yaşanabilir. İşsizlik en azından bir süre için artar.
Bam teline geldik. İnce ne karar verecek? Enflasyonu ve cari açığı kontrol altına almak ve doların ateşini söndürmek için vergi indirimlerinden, teşviklerden, ucuz kredilerden vaz geçecek mi, yoksa ufuktaki yerel seçimleri göz önünde bulundurarak, “Dur bakalım orada sen” mi diyecek?
Televizyonda karşısına çıkan gazeteciler ekonomiyle pek ilgilenmediklerinden olacak, bu konuyu sormadılar. O da uzun vadeyi anlatmakla yetindi. Uzun vade elbette önemli ama kısa vadede enflasyon, cari açık, dolar, faiz ne olacak?
“Hele bir İnce seçilsin de, bütün bunları o gün düşünürüz” diyeceksiniz. Haklısınız ama eğer seçilirse İnce’yi zor, çok zor kararların beklediğini bilmekte fayda var.