Barış Soydan

24 Ekim 2019

Lübnan nasıl battı?

Kamu borcunun gayri safi hasılaya oranı Lübnan’dan daha yüksek olan devletler: Venezuela, Sudan, Yunanistan...

Lübnan Başbakanı Hariri Türk Telekom’u özelleştirmeden alan Oger’in patronuydu.

Yazı burada bitebilirdi. Çünkü Hariri Türk Telekom’da öyle dümenler çevirdi, öyle işler yaptı ki, böyle birinin yönettiği bir ülkenin batmasından normal bir şey olamazdı. (Özet: Hariri, özelleştirmeden 6.5 milyar dolara satın aldığı Türk Telekom’un parasını Türk bankalarından aldığı krediyle ödedi. Türk Telekom’un kârıyla kredi borcunu kapatması gerekiyordu ama böyle yapmak yerine temettüleri de cebe indirdi. Türk Telekom’un kârı Hariri'nin cebine gittiği için şirket yapması gereken yatırımları yapmadı. Bunun sonucunda Türkiye fiber internet altyapısında kendi kategorisinde en geri ülkelerden biri konumuna düştü. Sonunda Hariri'nin şirketi Oger, Türk bankalarından aldığı milyarlarca dolar krediyi ödemeden iflas bayrağını çekti. Alacaklı bankalar mecburen Türk Telekom’a el koymak zorunda kaldılar. Şimdi şirketi parlatıp başka bir yatırımcıya satıp alacaklarını tahsil etme peşindeler.)

Ama yazı burada bitmiyor. Çünkü Hariri öykünün sadece küçük bir parçası. Mesele daha büyük. Asıl mesele, Lübnan’ın dünyanın en borçlu devletlerinden biri olması. Kamu borcunun gayri safi yurtiçi hasılaya oranı yüzde 150’nin üzerinde. Kamu borcunun gayri safi hasılaya oranı Lübnan’dan daha yüksek olan devletleri saydığımızda durumun vehametini anlayacaksınız: Venezuela (Yüzde 214), Sudan (Yüzde 177), Yunanistan (Yüzde 157). (Bir de Japonya var ama onunki iflastan değil deflasyonu piyasaya para pompalayarak aşma çabasından kaynaklanıyor.)


Kamu borcunun GSYH’a oranına göre en borçlu devletler. Lebanon: Lübnan

Piyasalarda genel görüş, Lübnan’ın yolun sonuna geldiği yönünde. Birkaç ay içinde devalüasyona gitmek zorunda kalacağı, hatta iflas bayrağını çekeceği söyleniyor. Acilen bir yerlerden para bulması lazım.

Başbakan Hariri’nin aklına gelen cin fikir, vatandaşların WhatsApp görüşmelerini vergilendirmekti. Hazırlanan gelir artırıcı önlemler paketi kapsamında WhatsApp'tan yapılacak sesli aramaların görüşme başına 0.20 dolar vergilendirilmesi öngörülüyordu. Pakette WhatsApp vergisinin yanı sıra benzine ve daha pek çok ürüne getirilen yeni vergiler de vardı...

Yüz binler “Artık yeter” diyerek sokağa dökülünce Hariri WhatsApp vergisinden geri adım atmak zorunda kaldı. Göstericileri yatıştırmak için bakan ve milletvekili maaşlarını yüzde 50 indireceği vaadinde de bulundu. Hatta hızını alamayıp “Devletten çalınan paraların geri alınacağını” dahi vadetti. (Yalandan kim ölmüş.)

Ama işi zor. Lübnan ekonomisi kolay kolay toparlanamayacak kadar çamura batmış durumda. Ekonominin bu yıl yüzde 0.2 büyüyeceği tahmin ediliyor. Gençlerin yüzde 37’sinin işsiz olduğu bir ülkenin dişinin kovuğuna gitmeyecek oran.

Bir de tabii 1.5 milyon Suriyeli mülteci meselesi var. Türkiye’deki 4 milyon Suriyeli mülteci yanında Lübnan’daki mültecilerin sayısı gözünüze küçük gelmiş olabilir ama bir de nüfusla kıyaslayın: Lübnan’ın toplam nüfusu hepi topu 6 milyon. Yani dört kişiye bir mülteci düşüyor. Dünya Bankası, Suriyeli mültecilerin ülkeye gelmesinden bu yana Lübnan vatandaşı yoksul sayısının 200 bin arttığını tahmin ediyor.

Bir başka sorun, Lübnan parasının (Lübnan Lirası), dolara çıpalı olması. Yani Lübnan’da sabit kur rejimi var. Kriz dönemlerinde küçük küçük devalüasyonlarla ülkenin rekabet gücünü artırma şansı yok. Bizdeki 2001 Krizi’nde olduğu gibi oldu mu devalüasyonun kallavisi oluyor. Hariri Lira’nın dolara çıpasından vazgeçilmeyeceği ve borçların zamanında ödeneceğini söyledi ama zamanı daralıyor.

Geçmişte Lübnan’ı zor anlarında yalnız bırakmayan Batılı devletler bu sefer isteksiz. Geçtiğimiz yıl Fransa’da toplanan uluslararası konferansta Lübnan’a yardım için 11 milyar dolar toplanmıştı. Ama bu paranın verilmesi yolsuzlukla mücadele konusunda gerekli adımların atılması, devlet harcamalarının kısılması ve bu arada bütçeye yılda 2 milyar dolar yük oluşturan elektrik sektöründe reform yapılması şartına bağlandı. Hariri Batılı ülkelerin istediği adımları atamadı.

Geriye kalıyor Körfez’deki Arap devletleri. Ama onlar de Lübnan’da Şii Hizbullah örgütünün etkisinin artmasından rahatsızlar. O nedenle bu sefer yardıma istekli değiller.

Lübnan’daki ekonomik krizin tek iyi yanı, insanların yoksulluğun din ve mezhep ayrımı yapmadığını anlamış olması. Sünniler, Şiiler ve Hıristiyanlar aynı yoksulluğu yaşıyor, aynı şeyi talep ediyorlar: Ülkeyi batıran politikacıların gitmesini, ekonomiyi batıran sistemin değişmesini…