"Kredi teklif ücreti" diye bir şey olabilir mi? Teklifin ücreti mi olur? Ama var. Bu çağda "dosya masrafı" mı olur peki? O da var. Peki "Hesap bakım ücreti"? Hesap işletim ücreti yasaklanmamış mıydı? O da var. Arabası olmayana kasko, emekliye işsizlik sigortası… Türk bankalarında hepsi var.
Krizde kârları azalan bankalar, gelirlerini artırmak için akla hayale gelmedik ücret ve komisyonlar icat ettiler, ediyorlar. Finansal okuryazarlığı bulunmayan milyonlarca vatandaş, "Acaba bankanın bu parayı istemeye hakkı var mı?" diye düşünmeden ödedi, ödüyor.
Ücret ve komisyon soygununu ısrarla gündeme getiren eski bankacı ve köşe yazarı Erol Taşdelen’in bilançolardan yola çıkarak yaptığı hesaba göre bankalar 2019’un ilk 10 ayında net 130 milyar TL faiz geliri elde etti. Aynı dönemde bankaların ücret ve komisyon gelirleri ise 87.9 milyar TL oldu. Yani bankalar ilk 10 ayda faizden kazandıklarının yüzde 67’si kadar ücret ve komisyon geliri elde ettiler!
Süpermarketler sattıkları peynirin, yoğurdun durduğu buzdolabının elektrik giderini müşteriden talep edebilir mi? Tabii ki hayır. Peki bankalar kredi teklifinin "maliyetini" tüketiciden nasıl talep edebiliyor?
Nasıl bu kadar fütursuzca davranabiliyorlar? Çünkü BDDK’nın umurunda değil. Şikâyet eden olursa konuyu inceleyip haksız ve karşılıksız ücretleri iade ettiriyor. Peki kaç kişi bankaları şikâyet ediyor? Pek az kişi. Bankaların hesabı zaten bunun üzerine kurulu, "Birkaç kişi şikâyet eder, gerisi sesini çıkarmaz, kestiğim komisyonlar yanıma kâr kalır" diye düşünüyorlar.
Yapılması gereken açık: BDDK, haksız, karşılıksız masrafları sadece şikayet edene değil, tüm müşterilere toplu olarak ettirmeli. Arabası olmayana kasko, emekliye işsizlik sigortası gibi gayri ahlaki masraflara da ceza kesmeli.
Ama BDDK üç maymunu oynuyor. Neden? Çünkü sektörle fazlasıyla içli dışlı. Yöneticileri bankalardan geliyor, görev süreleri bitince bankalara geri dönüyorlar. Tüketicileri BDDK’ya emanet etmek, kuzuyu kurda emanet etmeye benziyor.
Bankaların bu denli fütursuzca davranmasının bir nedeni daha var: Halkın "finansal okuryazarlığının" olmaması. Herkes alacağı kredinin faizine bakıyor, kimsenin aklına "kredi teklif ücreti", "hayat sigortası", "işsizlik sigortası" gibi diğer masraflar eklendiğinde, kağıt üzerinde misal yüzde 0.99 olan faizin gerçekte yüzde 1.30’a yükseleceğini düşünmüyor.
Hem düşünse bile ne değişecek ki? Bankaya "Benden istediğin komisyonu ödemeyeceğim" deme şansı var mı? Herhangi bir mağazadan ürün alırken pazarlık yapabilir, satıcının ileri sürdüğü koşullarda kendi lehimize değişiklikler talep edebiliriz. Bankalarla ve kredi kartı kuruluşlarıyla sözleşme imzalarken bunu yapabilir miyiz?
Bir yanda milyarlarca dolarlık aktife ve değere, binlerce çalışana sahip bankalar ve finans kuruluşları, diğer yanda tek başına tüketici… Güç ve bilgi eşitsizliği çok büyük.
Ne yapmalı?
Erol Taşdelen’in de aralarında bulunduğu finans sektörünü yakından izleyen bir dizi gözlemciyle geçenlerde "Finansal Tüketicilerin Bankalar Karşısındaki Hakları: Sorunlar ve Çözüm Önerileri" başlıklı bir yuvarlak masa toplantısı gerçekleştirerek bankaların ücret-komisyon soygununun nasıl durdurulacağını tartıştık. 20 somut önlem belirledik. İstense sorun bir haftada çözülür.
Bankaların ücret-komisyon soygununu durduracak 20 önlem
- Tüketici şikayeti üzerine haksız ve karşılıksız olduğu tespit edilen ücret ve komisyonlar benzer durumdaki tüm müşterilere toplu olarak iade edilmeli. Örneğin emekliye işsizlik sigortası yapıldığı tespit ediliyorsa, tüm emekli tüketicilere sigorta primleri faizi ile iade edilmeli ve bunu yapan bankaya ceza kesilmeli.
- Bankalar BDDK’ya bildirmedikleri hiçbir masrafı tüketiciye yansıtmamalı. "Diğer" adı altında karşılığı olmayan ücret ve komisyon alınmasından vazgeçilmeli; "Dosya masrafı" gibi ne olduğu belli olmayan, haklı, makul ve belgeli olduğu ispatlanamayan hiçbir ücret alınmamalı.
- Müşterinin onaylamadığı hiçbir komisyon, ücret, masraf vb. alınmamalı. ("Sistem otomatik onay vermiş" demek bankayı kurtarmamalı!)
- BES, DCD, borsa gibi belirli yaş veya ilgi alanını ilgilendiren konularda müşteriye detaylı bilgi verilmeli. 70 yaşındaki insana BES yapılmamalı! Gurbetçilere bilgileri dışında DCD, BES yapılmamalı!
- BDDK, karşılığı olmayan ücret ve komisyonları incelemek için tüketici şikayetini beklemeden resen harekete geçmeli.
- Banka genel müdür ve yönetim kurulu üyeleri, bilanço kalemlerinden ve usulsüz işlemlerden sorumlu tutulmalı. Bunun için ABD’deki Sarbanes-Oxley yasası benzeri bir yasa hazırlanmalı. "Benim haberim yok, ekip yapmış" demek üst yöneticileri sorumluluktan kurtarmamalı!
- Bankaların prim ve ödüllendirme sistemi çok sıkı denetlenmeli. Üst yöneticileri kâr hırsıyla etik dışı davranışa iten prim ve ödüller sınırlandırmalı.
- Tüketici kredileri ile ilgili atılan adımlar ticari krediler için de atılmalı: Bankaların ticari kredileri istedikleri anda geri çağırabilmeleri, faiz oranını istedikleri gibi değiştirmeleri engellenmeli.
- Bankacılık sendikaları tüketicilerin korunmasında aktif sorumluluk üstlenmeli. Usulsüz işlem yapmaları için çalışanlara mobbing uygulayan yöneticileri teşhir etmeli.
- Ölen kişilerin mevduatları ve diğer finansal varlıkları konusunda mirasçılara zorunlu olarak bilgi verilmeli.
- BDDK’nın 3 Ekim 2014 tarihli "Finansal Tüketicilerden Alınacak Ücretlere İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelik"i, konuya ilişkin yargı kararları ve uygulamaları dikkate alınarak revize edilmeli.
- BDDK’nın üyelerinin çoğunlukla bankacılık sektöründen seçilmesi ve görevleri sonrasında sektöre geri dönmeleri kurumun bağımsızlık ve tarafsızlığını zedeliyor. Başka ülkelerde olduğu gibi denetleme kurumunun yöneticilerinin görevlerinden sonraki 5 yıl boyunca özel sektör şirketlerinde görev almaları yasaklanmalı.
- Bankacılık sektöründen tümüyle bağımsız bir denetleme kurumunun oluşturulması gündeme alınmalı.
- İlk ve orta öğretim kurumlarında finansal okuryazarlık eğitimi verilmeli. Bu eğitimlere herhangi bir kısıtlama getirilmemeli.
- Finansal okuryazarlık eğitimlerinin içeriği denetlenmeli.
- Finansal ürünler konusunda vatandaşları tarafsız ve bağımsız biçimde bilgilendirecek girişimlere ihtiyaç bulunuyor. Bu konuda çalışma yapan startup’lar desteklenmeli.
- Finansal tüketiciyi hakları konusunda uyaran, ortaya çıkan mağduriyetler konusunda bilgilendiren haberlere medyada mutlaka yer verilmeli.
- Tüketicilerin tek tek bankalarla mücadele etmesinin güç olduğu gerçeğinden hareketle tüketici örgütleri desteklenmeli. Finansal okuryazarlık eğitiminde tüketici örgütlerine öncelik verilmeli.
- Tüketici örgütleri bankalarla ilgili konularda toplu dava açmaya teşvik edilmeli.
- Bankalar ve tüketiciler arasındaki davaların zorunlu arabuluculara verilmesi uygulamasından vazgeçilmeli.
Bu konuya zaman zaman döneceğiz. Ne de olsa banka reklamlarıyla kontrol edilen bir mecrada değil, bağımsız medyadayız...