2 teşhis ve tespiti yapılmış saldırgan TGS çalışanı da dâhil olmak üzere, Bakırköy 26. Asliye Ceza Mahkemesi 24 metrekarelik salonda yaklaşık 25 kişiyiz. Savcı yok. TGS, 11 çalışanı için tek bir avukat tayin etmiş. İşten ayrılmış olan bir garibanın ise avukatı bile yok.
2 Ocak 2017 tarihinde 12-Y Apron park yerindeki Türk Hava Yolları uçağında gerçekleşen linç girişiminin davası iki buçuk yıl sonar nihayet başlıyor! Salonda Fırtına öncesi sessizlik hakim...
Tek tek ifadelere geçiliyor. Hepsine aynı ifade imzalattırılmış-mış?! Şöyle: “Milli hislerle oraya gittim, vurmadım ve polis beni uzaklaştırdı.”
Tutanaklarda imzaları da var ancak, hepsi aynı ağızdan: “Şirket bize bundan bir şey çıkmaz dedi, biz de iş çıkışı servise yetişeceğimiz için okumadan imzaladık. Karakoldaki bu ifademizi kabul etmiyoruz!”
İçlerinden biri, “Ben videoyu çektim ama sosyal medyaya yüklemedim, kimseyle paylaşmadım ve sildim…” Oysa canlı yayınlamıştı!..
Bir diğeri, “Ben uçağın kargo bölümündeydim, küfürleri duydum sadece kanat altına kadar gitttim…” Oysa o da tekme atandı…
Bir başkası, “Çekici şöförüyüm, November 6’ya Ercan uçağının geleceği tabletime geldi yolda giderken Yankee 12’ye yön değiştirildim. Ben oraya gittiğimde kimse kalmamıştı…” Sürekli yumruk atanlardan biriydi, dişlerimi o kırdı.
Yine bir başkası: “Karşımızda su içiyorlar, Ramazan ayındayız!..”
Çüş! Mahkemedeyiz!..
Bir diğeri, “Uçakta Barbaros Şansal’ın olduğu bilgisi bize ulaşmıştı”;bir diğeri daha, “Orada sadece biz değil, TAV, THY, Turkish Technik, Havaş, Çelebi ve hatta Lufthansa üniformalılar da vardı. Yolcular da saldırdı…”
Ve bir diğeri: “Kaybolan ayakkabıyı ben buldum; 44 Numara Prada, beyaz, yılan derisi bir şey. Sağ teki idi…” Oysa ayakkabı Rosetti, 42 ve lastik tabanlı bir spor ayakkabı.
Ya diğeri: “Kaptan pilot camı açıp eliyle derhal uçağı boşaltın dedi...” Yine bir diğeri, “2 metre mesafedeydim, sivil polisler vardı: Biri merdivenlerde tekme attı. Yüzünü görmedim ama tekmeyi gördüm.”
Yine, yine, yine bir diğeri: “Apronda kolundan kopan altın saati görmedim.” (Modeline kadar biliyordu!)
Bir diğeri, bir diğeri, bir diğeri…
Linç, aslında “hafif yaralama”ydı!
Tanık olarak gelen polis memurları ise 10 saat kapıda bekletildi ve duruşma 1 kasım 2019 Cuma gününe ertelendi. Sanıklardan biri, “O gün Cuma Namazı var” demeyi de ihmal etmedi!..
Atatürk Havalimanı’nın Nato askeri uçaklarının da kullandığı Apron park yerindeki kamera kayıtları yoktu!
Suçlama, hafif yaralamaydı!..
Uçak arka kapı açmamıştı. Uçuş bilgilerimi AA ben daha havadayken yayınlamış, uçağa binmeden önce medya aracalığı ile Ahmet Maranki, Alişan, Cem Küçük, Fatih Tezcan gibi isimler hedef gösteren yayınlar yapmıştı.
Üstelik gözaltısı bile olmayan sahte deliller ile üretilmiş bir suçlama ile tutuklanmış, hücre ve tecride atılmış, sonra da beraat ettirilmiştim.
İktidar-hukuk ilişkisi
Sanıkların olayın bir gün önce ve sonrası HTC telefon kayıtları talep edildi, Apron görüntü kayıtları yeniden istendi.
THY’nin Ercan’dan saldırgan yolculara rağmen kaldırılan uçağın manifestosu da…
Ve KTTC’den hukusuz sınır dışı ve tutuklama kararının ispatının mahkeme mukayıtlık kayıtları da…
Ne kadar organize olurlarsa olsunlar organizasyonun kurbanı sonunda hepsi birden olacaklar!..
Essin, gürlesinler bakalım, tazminat davası ise 2 Temmuz’da Çağlayan’da!..
Fırtınanın geçmesini beklemeyip yağmurda dans etmek de güzeldir.
Hukuk iktidarın fahişesidir derler, ancak pezevengi olduğunu bilmezden gelirler.
Çünkü iktidar değiştiğinde hukuk ilk önce eski müşterisinden vazgeçer.
Çünkü yenisi daha fazla öder!..