Baran Alp Uncu
1955 yılında Amerika’da Rosa Parks isimli siyah bir kadının yasaların dediğinin aksine otobüste bir beyaza koltuğunu vermemesi; 1989 yılınında Beijing’in Tiananmen Meydanı’nda ismi meçhul bir Çinli gencin protestoları bastırmak için ilerleyen tankları tek başına bekleyerek durdurması; 1999 yılında Seattle’da Dünya Ticaret Örgütü’nün toplantısının eylemciler tarafından çeşitli eylemlerle engellenmesi…
Saydığım bu eylemlerin her biri, toplumsal hareketlerin protestoları sırasında en çok kullandıkları eylem biçimlerinin başında gelen doğrudan eylemlerdir.
Türkiye, Gezi Parkı direnişi boyunca bir dizi doğrudan eylem ve sivil itaatsizlik eylemine şahit oldu. Direnişçilerin Gezi Parkı’nda çadırlarıyla nöbet tutması, duran adam, yeyüzü sofraları gibi birçok yeni ve değişik doğrudan eylem gerçekleştirildi.
Kabaca bir tarifle, doğrudan eylemler sırasında protestocular yaşadıkları adaletsizlikleri göstermek, bunların kaynaklarına işaret etmek ve alternatif çözüm yolları önermek için genellikle sıradışı ve yasaların sınırlarını zorlayan faaliyetlerde bulunurlar.
Farklı uygulama şekilleriyle oturma eylemi, grev, işyeri işgali, insan zinciri gibi çeşitli eylemler bu gruba dahildir.
Doğrudan eylemlerin en belirgin özelliği eylemcilerin davalarına inanmışlıklarını ve bağlılıklarını göstermeleridir. Bunun dışında dikkatleri üzerilerine çekerek, meselelerini medya yoluyla kamuoyuna duyurmaya çalışırlar. Bunun içinde kamusal hayat ve düzeninin bir kısmını belirli bir süre kesintiye de uğratabilirler. Çünkü hayatın akışı içinde var olan ama birçok insanın farketmediği adaletsizlikleri ifşa etmek isterler.
Tüm bu eylemlerde yaratıcılık en önemli silahtır. Her daim yeni ve çarpıcı eylemler bulma arayışı sonucunda toplumsal hareketlerin eylem repertuarları durmadan gelişir. Bu genişleme kimsenin (özellikle de dış mihrakların) öğretmesi ile değil, eylemcilerin akıl ve iradeleriyle gerçekleşir.
Bunu da tarihte ve dünyanın değişik yerlerinde ortaya çıkan eylemlerde görebiliriz. Gezi direnişinin taktiklerinin de artık bir parçası olduğu evrensel kollektif eylem repertuarında yer alan unutulmaz bazı eylemlerin listesi şöyle:
1) Yakından takip:
Kaynak: National Library of Wales
Resim 1910 yılından. Britanya’da kadınların seçimlerde oy kullanma hakkı henüz tanımamış. En temel siyasi haklarını kazanmak için eylemler düzenleyen kadınlar hükümet üyesi David Lyod George’u evinden işine gittiği her yerde takip ediyor. Yakından takip (‘bird-dogging’) olarak anılan ve sonralarda birçok hareket tarafından kullanılan bu eylemde, eylemciler peşlerinden gün boyu ayrılmadıkları politikacılardan –veya hedeflerindeki diğer karşıtlarından- habercilerin eşliğinde doğrudan hesap sorar.
2) Tuz Yürüyüşü:
Kaynak: http://www.gandhitopia.org/
Sömürge yönetimi altındaki Hindistan’da, Britanya tarafından uygulanan Tuz Yasası yerel halkın kendi tuzunu üretmesin izin vermemekteydi. Gandhi ve 78 arkadaşı yasayı protesto etmek için 1930 yılında yaklaşık 400 kilometrelik bir yolculuğa çıktı. 23 gün süren ve kitlesi 600 bine ulaşan Tuz Yürüyüşü’nün sonunda deniz kenarına ulaşan Gandi ve taraftarları, kendi tuzlarını üretip yasayı tanımadıklarını ilan ettiler. Ardından Gandhi tutuklandı. Hindistan’ın birçok kentinde başlayan pasif direniş eylemleri Hindistan’ın bağımsızlığına giden yolu açmış oldu.
3) Hem işgal, hem grev:
Kaynak: http://en.wikipedia.org
General Motors’un Michigan’daki otomobil fabrikasının işçileri 1936 yılının sondan bir önceki günü fabrikaya normal bir işgünüymüş giden işçiler, mesailerine başlamak yerine, grevde olduklarını ilan ederler. İşgal ve grev gibi iki farklı eylem tipini birleştiren eylemciler, grevi fabrikanın önünden içine taşır.
Kaynak: The Ruckus Society
11 Ocak 1937 günü Amerikan polisi gaz bombalarıyla fabrikanın içine müdahalede bulununca, dışarıda bekleyen sendika üyeleri, fabrikanın camlarını kırarak içerideki işçilerin nefes almasını sağlar. Michigan otomobil işçileri grevi, General Motors ile Birleşik Otomobil Sendikaları arasında 1 Şubat 1973 günü yapılan anlaşmayla son bulur. General Motors işçilerinin yasal temsilcisi olan sendika, hızla büyüyerek Amerikan otomobil sanayinin en büyük sendikası olur.
4) Ağaçta oturma:
Kaynak: The Ruckus Society
Ağaçta oturma eylemi (İngilizce’de bilinen adıyla ‘tree sit-in’) kereste sektörünün tarumar ettiği ormanlarda kesilmesi planlanan büyük anıt ağaçları -ve ormanların genelini- kurtarmak amacıyla uygulanan bir eylem biçimi. İlk kez 1978 yılında Yeni Zelanda’da uygulanan eylem, özellikle Amerikalı çevrecilerin başvurduğu bir yöntem hâline geldi.
Kereste şirketlerinin ağaç kesimlerini durdurmak için kendilerini bir nevi canlı kalkana dönüştüren eylemciler metrelerce yüksekliğe çıkarak, ağacı çevreleyen platformlar kuruyorlar. Böylelikle ağaçların üzerinde uzun süre yaşayabiliyorlar. Aynı zamanda bu platformlar kolluk güçlerinin ağaçlara tırmanıp, eylemcilere müdahale etmesini engelliyor. Hatta resimde görüldüğü gibi ağaçlar arasında bağladıkları ipler sayesinde bir ağaç üzerindeki platformdan diğerine geçebiliyorlar. Mesela, Julia Hill isimli eylemci tam 783 gün boyunca –yanlış okumadınız neredeyse iki yıl- ayağı yere değmeden bir ağacın üzerinde yaşamıştı.
5) Tırmanma:
Kaynak: The Ruckus Society
Tırmanma eylemleri yüksek seviyede teknik bilgi gerektiren, önceden en ince detayına kadar planlanması gereken riskli eylem biçimleridir. Bu yüzden genellikle, Earthfirst!, Greenpeace ve Rainforest Action Network gibi iyi organize olmuş ve bol kaynaklara sahip örgütler tarafından uygulanmakta.
Yukarıdaki resimde, Seattle’daki Aurora Köprüsü’nden ipleriyle sarkan Greenpeace eylemcileri, aşağıdan geçen deniz trafiğini engelliyor. Sadece küçük teknelerin geçmesine izin verecek yer bırakan eylemcilerin amacı aşırı düzeyde avlanarak balık türlerini tehlikeye atan dev trollerin geçişine izin vermemek.
6) Boğulma pahasına direniş:
Kaynak: The Ruckus Society
Hindistan’ın kuzeyini boydan boya kesen Narmada Vadisi’ndeki Narmada Nehri üzerinde yapılması planlanan irili ufaklı 3200 baraj dünyanın en büyük hidroelektrik santrali yapım projelerinden biriydi. Bunların en büyüğü olan Sardar Sarovar Barajı’nın inşası, 200 bini aşkın köylünün topraklarından edilmesi anlamına geliyordu. Hintli sivil toplum örgütleri ve yerel halk uluslararası sivil toplum örgütleri ile beraber 1990’ların ortasından 2000’lerin başına kadar projeye karşı başarılı bir mücadele verdi.
İşte bu mücadeledesırasında bazı köylüler köylerinin sular altında kalmasını engellemek için sular boylarına ulaşmasına rağmen evlerinden çıkmayı reddettiler. Saatlerce sular içinde bekleyen Adivasisler (yerel halkın genel adı) yetkililere ve dünyaya bu işin kendileri için ölüm-kalım meselesi olduğunu anlattılar.
7) Parti ve kukla:
Kaynak: The Ruckus Society
1990’lı yılların başında Thatcher’ın uygulamaya koyduğu neo-liberal politikalar yine bir muhafazakar siyasetçi John Major’un başbakanlığı sırasında da devam etmekteydi. Piyasa ilişkilerinin her alana yayıldığı bu dönemde Sokakları Geri İstiyoruz (İngilizce adıyla Reclaim the Streets) isimli ilginç bir hareket ortaya çıktı.
Çeşitli çevreci, anarşist ve punk grupları bir araya getiren bu hareketin kullandığı başlıca eylem biçimi meydan, cadde veya otobanlarda trafiği keserek ve dev hoparlörlerden çalınan tekno müziği eşliğinde açık hava partileri düzenlemekti. Anti-kapitalist tonu yüksek bu hareketin amacı, kamusal alanların piyasanın ihtiyaçlarına göre düzenlenmesine karşı çıkmaktı.
Sokakları Geri İstiyoruz hareketinin en yaratıcı eylemlerinden biri de eylemcilerin üzerine 18.yüzyılın modası olan balon etekler giydirilmiş dev kadın kuklalarını taşıdıkları yürüyüş olmuştu. Üzerinde yürüdükleri caddenin aslında yeşil alan olması gerektiğini savunan eylemcilerden bazıları kuklaların dev eteklerinin altında ellerinde asfalt delme aletleri ile polisten gizlenmişti. Yürüyüş boyunca, asfaltta açtıkları delik ve çukurlara ağaç fideleri diktiler. Böylelikle, sembolik de olsa asfalt yolu yeşil alana dönüştürmüş oldular.
8) Etik hırsızlık:
Kaynak: The Ruckus Society
Öfkeli Büyükanneler (The Raging Grannies) Amerika ve Kanada’da örgütlenmiş ‘büyükanne’ olacak yaşta kadınlardan oluşan ve çeşitli sivil itaatsizlik eylemleri düzenleyen bir protesto grubu. Sosyal adalet ve çevre meselelerine oldukça duyarlı olan Öfkeli Büyükannelerin hedefine 1990’lı yıllarda dünyanın en büyük kereste mamulleri satıcısı olan perakende zinciri Home Depot da girmişti. Rainforest Network örgütünün düzenlediği kampanya çerçevesinde ‘etik hırsızlık’ eylemi gerçekleştiren şirin büyükanneler, Home Depot mağazalarından ‘çaldıkları’ kereste ürünlerini, yağmur ormanlarının katlinin kanıtı olarak götürüp polise teslim etmişlerdi. Kampanyanın sonucunda, Home Depot tehlike altında olan ormanlardan kesilen keresteleri kullanmayacağını ilan etmek zorunda kalmıştı.
9) Asılarak ifşa etme:
Kaynak: The Ruckus Society
Petrol şirketi Shell’in Nijerya’nin güneyindeki Nijer Delta’sında petrol çıkarma faaliyetleri, bölgede birçok çevre sorunu, sosyal adaletsizlik ve insan hakları ihlallerine neden olmuştu. Shell’i ve Nijerya devletini sorumlu tutan Ogoni isimli yöre halkı, liderleri Ken Saro-Wiva’nın önderliğinde 1990’lar boyunca dünya çapına yayılan büyük bir kampanya düzenledi. Ancak, Nijerya hükümeti Saro-Wiva’yı 1995 yılında idam etti. Saro-Wiva’nın ölümü Nijerya hükümeti ve Shell’e karşı tepkinin daha da büyümesine neden oldu. Kendini bir Shell tabelasından boynunda iple sallandıran bir Greenpeace eylemcisi –endişelenmeye gerek yok; çünkü belinden kavrayan bir ip eylemciyi tutuyor- şirketin Saro-Wiva’nın idamında oynadığı role dikkat çekmişti.
10) Meseleyi özetleyen pankart:
Kaynak: The Ruckus Society
2004 yılında Cumhuriyetçi Parti’nin Ulusal Kongresi New York’ta başlarken, Plaza Otel’ine büyük bir pankart asılıyor. Karşıdan bakıldığında üzerinde “gerçek” yazan ok sağı gösterirken, “Bush” yazan ok ise tam tersi yönü işaret etmekte. Eylemciler, bu pankart asma eylemiyle Bush’un Irak savaşı sırasında söylediği yalanları görsel olarak kısa ve net şekilde hafızalara kazıyor.
Kaynak: www.yesmagazine.org
Benzer bir pankart, 1999 yılında Seattle’daki Dünya Ticaret Örgütü protestoları sırasında Rainforest Action Network ve The Ruckus Society tarafından asılmıştı. Bu defa birbirinin tam tersi yönleri işaret eden okların üzerinde Dünya Ticaret Örgütü ve demokrasi yazmakta.
11) Yastık kalkanı:
Kaynak: The Ruckus Society
2000 yılında Prag’da gerçekleşen IMF ve Dünya Bankası protestoları. Ya Basta isimli İtalyan eylemci grubu üzerilerine yastıklardan yapılmış ‘zırhlar’ ve kamyon iç lastiklerini birbirine bağlayıp üzerine tente geçirerek yaptıkları uzun kalkanlarla yürüyüşe geçmiş bir hâlde. Ya Basta, polis coplarının darbesini emen bu önlemler sayesinde polis barikatını geçip IMF-Dünya Bankası toplantısının düzenlendiği binaya ulaşmış, hatta içeri kadar girebilmişti.