Baran Alp Uncu

18 Ocak 2013

Bir tıkla nükleersiz yaşam

Diyelim ki nükleer enerjinin bir gereklilik olduğunu düşünüyorsunuz. Ama daha Çernobil’in uzun süreli etkileri silinmeden meydana gelen Fukuşima nükleer kazası kafanızda acaba soruları oluşturmuş

Diyelim ki nükleer enerjinin bir gereklilik olduğunu düşünüyorsunuz. Ama daha Çernobil’in uzun süreli etkileri silinmeden meydana gelen Fukuşima nükleer kazası kafanızda acaba soruları oluşturmuş. Tereddütleriniz var; içiniz rahat değil.

Ya da kesin kararınızı verenlerdensiniz.  Dünyanın geleceğinin nükleer enerji santralleri kurmakta olmadığını; aksine bu santrallerin ve nükleer enerji üretiminin dünyanın sonuna doğru atılmış bir adım olduğunu düşünüyorsunuz.

Ama her gün karşınıza nükleer enerjinin kaçınılmaz, güvenilir, ve temiz bir enerji tipi olduğuna dair bir sürü haber çıkıyor. Gazetelerde, televizyon kanallarında ekonomik büyümenin her derde deva olduğunu, bunun için de nükleer enerji gibi bağımlılığı ‘azaltacak’, verimli bir enerji türüne ihtiyaç olduğunu tekrarlayan siyasetçiler ve nükleer enerji lobicileri peydahlanıyor.

Hem de iddialarını ‘nesnel’ olduğu varsayılan bilimsel verilere dayandırıyorlar.

Nükleer yanlısı ama kafası karışmışlardansanız, sorularınıza propaganda kokmayan cevaplar istiyorsunuz. Yok, nükleer enerjiye zaten karşıysanız, nükleer sevdalısı siyasetçi ve lobicilerin propagandaları karşısında kuyruğu dik tutmak istiyorsunuz. Aynı zamanda, ortalarda bir yerlerde kalmış, fikirleri pek de netleşmemiş kesimleri ikna etmek, yanınıza çekmek istiyorsunuz.

Bütün bunların yerine gelebilmesinin olmazsa olmaz koşulu ise nükleer enerji konusunda sağlam bir bilgi dağarcığı. Söz konusu olan, dünyadaki örneklerle beslenen, belli bir grubun ekonomik ve siyasi çıkarlarından arındırılmış ve alternatifler getirmenizi sağlayacak bilimsel, siyasi, ekonomik, ve hatta gündelik hayata dair envai çeşit bilgi.

Ve artık, nükleer enerji konusunda tüm bu bilgilere kolayca erişmenizi sağlayacak derli-toplu Türkçe bir kaynak var: www.nukleersiz.org.

* * *

 

Nukleersiz.org’un geçtiğimiz günlerdeki resmi açılışına kadar, internetteki Türkçe sayfalar gayet nükleerciydi. İnternette nükleer enerji yazılarak yapılan aramalarda ekrana gelen Türkçe bağlantıların ezici çoğunluğu nükleer enerji yanlısı bilgiler içermekteydi. Yani, konuyu biraz merak edip, araştıran kafası karışık birisi kolaylıkla nükleer enerjinin iyi bir seçim olduğuna kanaât getirebilirdi.

Bu durumun değişmesi gerektiğini düşünen bir grup çevre aktivisti ve bilim insanı bir araya gelip bu eksikliği gidermek için geçtiğimiz yılın Mart ayında harekete geçti.

Bir dönem Yeşiller Partisi’nin eşsözcülüğünü yapan çevre aktivisti Dr. Ümit Şahin ve Greenpeace Akdeniz Enerji Kampanyaları eski sorumlusu Korol Diker projenin koordinatörlüğünü üstlendi. Onlara, Nükleer Savaşın Önlenmesi İçin Uluslararası Birliği’nin (IPPNW) eski başkanı psikiyatrist Dr. Angelika Claussen ve nükleer karşıtı kampanyanın duayenlerinden Arif Kündar danışman olarak katıldı. Ayrıca, Prof. Dr. Tanay Sıdkı Uyar, Prof. Dr. İnci Gökmen, Prof. Dr. Hayrettin Kılıç ve Dr. Umur Gürsoy’dan oluşan bilimsel danışma kurulu da desteklerini verdi.

Böylelikle, ortaya en demir leblebi bilimsel bilgileri gayet anlaşılır ve kolay bir dille anlatan www.nukleersiz.org internet sitesi ortaya çıktı.

Şimdi biraz bu internet sitesinde sörf yapalım.

Nükleer enerji tartışmalarının kamuoyunda yankı bulması, konuyla ilgili korku ve rahatsızlıkların tepe noktası ulaşması genellikle nükleer kazalarla beraber olmakta. Diğer bir deyişle, nükleer enerji meselesi genellikle nükleer kazalar çerçevesinde değerlendirilmekte.

Nukleersiz.org da geçmişteki kazaların nasıl meydana geldiğinin ve etkilerinin ayrıntılı dökümünü yapmakta. Çernobil ve Fukuşima gibi toplumsal hafızada canlı bir yer tutan travmatik kazaların yanı sıra, Amerika’daki Three Miles Island, Rusya’daki Kyshtam, İngiltere’deki Windscale ve Japonya’daki Tokaimura kazalarını da hatırlatmakta.

Altı çizilen en önemli konulardan biri, kazaların meydana geldiği nükleer santrallerin her birinin yapımında, dönemin en ileri teknolojisi kullanıldığının iddia edilmiş olması. Öte yandan, teknoloji ne kadar gelişirse gelişsin varolan risklere yetişememekte; tüm riskleri bertaraf edememekte.

Peki, nükleer enerjinin zararları kazalarla sınırlı mı? Hayır. Herhangi bir kaza olmaması durumunda bile birçok olumsuz ve yıkıcı etki ortaya çıkmakta.

Nukleersiz.org’da sunulan liste oldukça kabarık: nükleer atıkların ortadan zararsız bir şekilde ortadan kaldırılamayışı; uranyum madenciliğinin sırasında artan radyoaktiviteyle beraber insan sağlığına ve doğaya verilen zararlar; uranyum hammaddesinin kısıtlı olması ve buna bağlı olarak çıkabilecek olası uranyum savaşları;  nükleer enerji ve nükleer silah üretimleri arasındaki bağlantı ve endüstri tarafından geri dönüşüm olarak sunulan MOX isimli nükleer yakıtın aslında zenginleştirilmiş uranyumdan çok daha fazla zararlı etkisinin olması.

Bunlara nükleer santrallerin çevresinde yaşayanların sağlığının tehdit altında olması, nükleer santrallerin gerçek ekonomik maliyetinin söylenenin çok üzerinde olması gibi başka sorunlar da ekleniyor.

Bu risk ve zararların her biri - nükleer enerjinin alternatifleriyle beraber- güncel raporlar, haberler ve videolarla desteklenerek anlatılmakta.

Henüz yeterince tatmin olmadınız mı? “Dosyalar” bölümüne girip çevre örgütlerinin, meslek odalarının ve bilim insanlarının hazırladığı raporların tam metnine ulaşabiliyorsunuz.

Bu bilimsel tartışma ve bilgilerin sunumu dışında, www.nükleersiz.org bir başka önemli işlevi de yerine getirmekte. Türkiye’de temelleri 1970’lerde atılan, 1990’larda Akkuyu projesine karşı yürütülen kampanyayla zirveye ulaşan nükleer karşıtı hareketin ayrıntılı bir tarihçesi de anlatılmakta.

Nükleer karşıtı hareketin uzun süre en güçlü sesi olan Ağaçkakan dergisinde çıkan yazıların arşivi www.nukleersiz.org’un sayfaları arasında yer alıyor. Bunun dışında, nükleer enerji eylem ve kampanyalarının tam bir dökümü de sunulmakta. Kısaca, bir anlamda www.nukleersiz.org yıllardır bir grup aktivist ve bilim insanın omuzlarında yükselen bir hareketin kolektif hafızasını oluşturmaya da soyunmuş durumda.

Ancak tüm bunları yaparken, tek taraflı bir bilgi akışı sağlanmaya çalışıldığını söylemek yanlış olur; çünkü site nükleer enerjinin zararlarına karşı mücadele eden herkesin katkısına açık. Mesela, neden nükleersiz bir hayat istenilmesi gerektiğini kısa ve net 100 nedenle açıkladıkları listede, siteyi ziyaret edenlerin akıllarına gelen nedenleri 102’nci madde olarak eklemeleri bekleniyor.

(Not: Hınzırca bir hamleyle 101’nci maddeye Recep Tayyip Erdoğan yerleştirilmiş durumda.)

Ayrıca, herkesin elindeki nükleer karşıtı harekete dair kişisel arşivleriyle katılımı isteniyor.

Başka bir deyişle, www.nukleersiz.org bilgilerin sadece uzmanlar tarafından dayatılan bir bilgi bankası olmaktan çok katılımın ve paylaşımın hedeflendiği bir bilgi platformu.

* * *

İyi de böylesine bir platform ne kadar önemli ki diye sorulabilir. Bunun cevabı çevre hareketleri üzerine uzmanlaşmış sosyolog Prof. Christopher Rootes’un 1990’ların sonunda Avrupa genelinde yaptığı bir araştırmada saklı.[i]

Rootes araştırmasında, çeşitli Avrupa ülkelerinde kamuoyunda çevre bilinci ve çevre hareketlerine katılım arasındaki ilişkiyi inceliyor. Vardığı sonuçlara göre, çevre konuları hakkında daha kısıtlı bilgiye sahip bölge ve kesimlerde, çevre sorunları yüksek düzeyde korku ve endişe yaratıyor. Özellikle de güney Avrupa ülkelerinde bulunan bu durum yoğunlukla bireyleri kişisel çözümler bulmaya veya yakınmaya itiyor.

Öte yandan, çevre konuları hakkında etraflı bilgiye sahip yer ve kesimlerde ise insanlar konuya daha itidalli yaklaşıyor. Çünkü sorunun ne olduğunu, kaynaklarını ve çözümlerini biliyorlar. Çevre sorunlarını ortadan kaldırmak için de çevre hareketlerine katılıyorlar. Tıpkı Almanya’da olduğu gibi.  

Kim bilir, yıllardır süren Türkiye’deki nükleer karşıtı hareketin, Almanya’dakine benzer şekilde daha sürekli, geniş-katılımlı ve güçlü olmasının ilk adımı atılmıştır…



[i] Rootes, Christopher (1999) Environmental Movements: Local, National, and Global. Routledge.