Baran Alp Uncu

21 Ekim 2012

Bankalar İçin Küçük, İnsanlık İçin Büyük Bir Adım…

Ofisinden çıkmış iyi giyimli bir banka çalışanı kapalı otoparkta arabasına doğru ilerler

Ofisinden çıkmış iyi giyimli bir banka çalışanı kapalı otoparkta arabasına doğru ilerler. Banka yöneticileri için ayrılmış alana park ettiği arabasına tam binecekken, bir grup genç tarafından durdurulur. Issız otoparkta kafalarına kapüşonlarını geçirmiş bu grubun kendisini soyacağını düşünen banka yöneticisinin yüzüne korku ve endişe dolu bir ifade oturur. Canını kurtarmak isteyen banka yöneticisi, gençlere aceleyle son model arabasının anahtarlarını uzatır. Sonra, pahalı saatini, evrak dolu çantasını ve şişkin cüzdanını verir. Kendisine zarar vermemelerini mırıldanır. Kapüşonlu gençler ellerine tutuşturulanları hiçbir şey demeden alır. Sert bakışlı grup lideri aldıklarıyla yetinmez ve banka yöneticisinin ceplerini arar. Bulduğu bozuk paraların bir tanesini ayırır. Öteki elinde beliren bir kerpeteni aşağıda tutarak bir şey keser. Parmağını kesileceğini zanneden banka yöneticisine ikiye böldüğü bozukluğu gösterir. Şaşkın bakışlı bankacıya, yarım bozukluk dışında, diğer tüm eşyalarını eksiksiz olarak geri verir. Ve ekler: “Merak etme; paranı [yarım bozukluğu] hakkıyla harcayacağız”.

Ünlü aktör Ben Kingsley’in banka yöneticisini oynadığı bu sahne, bir Hollywood filmine ait değil. Modern zamanların Robin Hood’larının yürüttüğü kampanyanın tanıtım filmi. Filmde kapüşonlu gençler tarafından temsil edilen Robin Hood’ların amacı, küresel boyuttaki ekonomik, sosyal ve çevresel sorunlara çare bulmak. Buldukları çözüm ise oldukça basit bir fikre dayanıyor: her türlü finansal işlemden –ATM’lerden para çekmek gibi bireysel finans işlemleri dışında- yüzde 0,05 (onbinde beş) oranında bir vergi toplanması. Amaç, bugünkü küresel ekonomik sistemin temel ayaklarından olan finansal sektöre, yarattıkları küresel problem ve krizlerin bedelini ödetmek. Toplanan Robin Hood Vergisi –hem yerel, hem de küresel düzeyde- yoksullukla mücadele, küresel ısınmanın durdurulması ve git gide azalan kamu hizmetlerinin sağlanması gibi çeşitli alanlarda kullanılacak. Yüzde 0,05 çok küçük bir oran gibi gözükse de, sonunda elde edilecek miktar parmak ısırtacak cinsten. Örneğin, yapılan hesaplara göre yılda Britanya’da 32,3 milyar dolar,  Almanya’da 12,9 milyar dolar, Fransa’da 14,3 milyar dolar toplanması hedeflenirken; bu rakam Amerika Birleşik Devletleri’nde 200 milyar dolara kadar çıkıyor. Dünya genelinde uygulanması hâlinde yılda toplam 400 milyar dolarlık bir kaynağın elde edilmesi bekleniyor. Öte yandan, verginin oranı bankaların hayır diyemeyeceği, en azında hayır demeleri durumunda nedenini açıklayamayacakları, kadar düşük. Durum böyle olunca da, Robin Hood Vergisi’ne destek dünya genelinde hızla büyümekte. Şubat 2010 tarihinde başlatılan kampanyayı şu an Britanya’da sendikalar, çevre örgütleri, dini örgütler, insani yardım örgütlerinin oluşturduğu geniş bir yelpazeden 115 sivil toplum örgütü ve sosyal hareket destekliyor. Küresel sorunların çözümlerinin ancak küresel boyutta bulunabileceği fikrinden yola çıkarak, kampanya hâli hazırda Amerika, Avrupa ve Avustralya kıtasından toplam 15 ülkede örgütlü olarak yürütülüyor. Verginin yerel, bölgesel ve küresel boyutta uygulanması gerektiğini savunulduğu kampanyaya, 25’den fazla ülkeden milyonlarca insanın desteği yağıyor. Robin Hood Vergisi, küreselleşme sürecinde söz sahibi siyasal ve iktisadi elitin bir kısmını da ikna etmiş gözüküyor. Bugüne kadar, Joseph Stiglitz ve Paul Krugman gibi ünlü ekonomistlerden Geroge Soros, Bill Gates gibi işadamlarına kadar birçok etkili isim Robin Hood Vergisi’ne açık desteğini verdi. Sör Ben Kingsley, Bill Nighly ve Emma Thompson gibi şöhretler oynadıkları kampanya filmleri ve katıldıkları konferanslar yoluyla fikri kitlelere ulaştırmaya çalışmaktalar. Hatta, Nicolas Sarkozy ve Angela Merkel gibi sağ politikacılar bile bu verginin uygulanmasının gerekliliğini yakın geçmişte telaffuz ettiler. 

Lobicilik, imza kampanyası ve “Wall Street’i İşgal Et” hareketi çerçevesinde düzenlenen küresel eylem günü gibi yöntemlerin etkili bir şekilde kullanıldığı kampanyanın, somut bazı sonuçlar elde etmesi de gecikmedi. Geçtiğimiz hafta Almanya, Fransa, İspanya, İtalya, Avusturya, Belçika, Portekiz, Yunanistan, Slovenya, Slovakya ve Estonya’dan oluşan 11 Avrupa ülkesi, verginin yürürlüğe konulması için çalışma başlattıklarını ilan etti. Bu ülkelerden Fransa, sınırları içindeki mali işlemlerden %0.2’lik (binde iki) vergi alınması uygulamasını 1 Ağustos 2012 tarihi itibariyle yürürlüğe zaten koymuştu. Şimdi hedef, verginin Avrupa Birliği genelinde uygulanması. Britanyalı Cameron hükümeti fikre şiddetle karşı çıksa da, diğer Avrupa ülkelerinde artan kabul, bu hedefe varılmasına çok uzak olunmadığının sinyalini veriyor.

Kampanyanın alacağı daha çok yol var. Hâlâ, dünya kamuoyunun büyük bir kısmı ve de bankacılık sektörünün tamamı, Robin Hood Vergisi’nin piyasalara ve ekonominin geneline hasar vermeyeceği konusunda ikna edilmeyi bekliyor. Verginin dünya genelinde yürürlüğe konması durumunda bile sorunlar bitmiyor. Küresel düzeyde devletlere eşdeğer siyasi bir organizasyonun olmamasından dolayı, verginin toplanması ve kullanılması işleri ulus-devletlere düşüyor. Bu da, toplanan vergilerin, doğru yerlere harcanmasını sağlanabilmesi için devletlerin Robin Hood’lar tarafından sürekli denetlenmesi demek. Her ne kadar aşılacak birçok zorluk olsa da, küresel adaleti sağlamak için önerilen bu ‘basit’ yol, yerkürenin önündeki en büyük şanslardan biri olarak gözüküyor. Kampanyayı yürütenlerin yaptığı hesaplamalara göre, 2 milyar dolarlık kaynak ile 1333 yeni rüzgâr enerjisi santrali kurulabiliniyor. 30 milyar dolar harcandığında ise dünya genelindeki tüm insanlar temiz suya erişim imkânı kazanmış oluyor. Sadece bu iki örnek bile, Robin Hood Vergisi’nin bankalar için küçük, insanlık için ise büyük bir adım olduğunu göstermeye yeter.