Aytun Aktan

19 Şubat 2017

Seyirci olmak

Halk olarak delirme noktasındayken her türlü kanaldan bize ulaşıp, hangi oyu vermemiz gerektiğini bas bas bağıran politikacıların hepsini mute tuşu ile susturmak istiyorum

Bugün pazar ya ve biraz siyasetin, ülke gündeminin dışına çıkmaya ne dersiniz? Tiyatro izleyicisi, sanat sever ne demek, nasıl olunur?

Ben tiyatro aşığı bir doktorum. Laf aramızda bu sevda yüzünden iki kez tıp fakültesini bırakma çabalarım ensemden tutulup tekrar okulun bahçesine bırakılmamla son buldu. Ankara Sanat Tiyatrosu (AST)’nda rüya gibi bir yıl kursiyerlik ve sahne deneyimlerini kenara koyarsak tüm bunların sonunda iyi bir tiyatro izleyicisi olarak yetiştim.  Bu çok önemli bir kavram ‘eğitimli sanat sever ve izleyici’ olmak.

Eski izleyicilerde pek sorun yok ama yeni dönem seyircileriyle tiyatro, konser hatta sinema salonlarını paylaşmak bazen insanı sinir hastası yapabiliyor. Son bir kaç yıl içinde giderek dibe doğru giden bu konuda bir şeyler yazmak şart oldu.  Bir çoğumuz ne demek istediğimi şıp diye anladı. Bizi rehin alan telefonlar var ya, işte onları iki saat bırakın ya, kapatın, çantanızda, cebinizde ölü numarası yapsınlar. Bir grup telefonun sesini kısmayı öğrendi neyse ki, artık performanslarda münferit telefon çalışları dışında pek ses yok. Ama ne var ışık var, kayıt var ve yazışma var. E güzel izleyici dostum, dünyanın derdinden, tasasından kopmaya gelmişsin, hala kime, ne lafı yetiştirip, olduğun yerin tadını çıkarmak varken, o yeri herkese duyurup puan, beğeni, alkış topluyorsun. Sürekli kayıt hali niye? Çünkü o an orada olamıyorsun, durum geçmişte kalınca telefonundan videosunu seyretmekten haz alıyorsun. Madem öyle internet yoluyla istediğin an, her yerde seyredersin, dinlersin bunları. Yani çık git lütfen benim olduğum salonlardan. Işıklar kapanınca fener alayına dönenen salonlardan gerçek izleyiciler çok bıkkın.  

Bunların eğitimi bunca derdin içinde saçma gelse de aydınlık günlere döneceğimizin umuduyla diliyorum, yürekten istiyorum ki kaliteli izleyiciyle sanatı yüceltelim. Avrupa salonlarında dinlediğimiz, izlediğimiz gibi keyif alalım, çünkü sanatçılarımız o kalitede işler çıkarıyor, biraz da izleyici olarak biz efendi olmayı bilelim. Her şeye rağmen bu ülkenin gerçek sanatçıları muazzam işler çıkarıyorlar. 20-30 koltuklu tiyatro sahnelerinde çıkan işleri görseniz, hayran kalırsınız, ben alkışlarken göz yaşlarıma hakim olamıyorum. Nasıl bir emek ve inattır bu diye. Ulusal ve uluslararası bir çok festivalle İstanbul coşuyor bahar geldiğinde. Bu şehre taşınırken heyecan duyduğum, albenisi olan şeyler bunlardı. Hala da bunlar. Kapanan salonlara, kadro dışı bırakılan oyunculara, rol verilmeyen, sahneye çıkma ambargosu sessizce süren sanatçılara rağmen, İstanbul hala gürül gürül sanatın kalbi olarak atmaya devam ediyor.

Yanımda, arkamda fısır fısır konuşan sevgili seyirci ben sessizce söylediğin, gereksiz her şeyi duyuyorum, madem konuşmalara doyamıyorsun fuayede kal. Bilet al ona itirazım yok, hiç değilse maddi katkın olsun sanata, ama içeride konuşacaksan girme. Çantasında hışır hışır bir şeyler arayanlar, sürekli kıpırdanan, sıkılanlar yapmayın bu salonlar mabet gibidir, sessizlik çok önemlidir, kuralları yazılmamış bir sözleşmeye imza atmaktır seyirci olmak. Öyle aklına esen yerde alkışlayamazsın her beğendiğini, olmaz. Bu bir sevgi ve beğeni gösterisi değildir. Kaç klasik müzik konseri, kaç bale, tiyatro böyle sevgi böcekleri yüzünden burnumuzdan gelmiştir. Bunlar daha küçücükken annelerimiz, öğretmenlerimiz ile gittiğimiz çocuk gösterileri sırasında öğrenmiş olmamız gereken terbiye kuralları gibi aslında. Sen belki geç kaldın üzülme o zaman etrafına bak, iyi olanı taklit et.

Seyirci olmak eğitim gerektirir, kolay iş değildir. Okuyacaksın, takip edeceksin, bilet alacaksın, evinden çıkıp mesafe kaydedeceksin, sandalyede oturacaksın, performans boyunca dünyayla ilişiğini keseceksin, anlayacak, hissedecek ve seveceksin. Çok sanat kolu var sanat sever olmak için. Birbirimizden besleneceğimiz bir mutluluk zinciri bu; sanatçı ve sanat sever.

Onları sahnede coşkuyla alkışlayabilmek ve saygı göstermek için üzerimize düşeni yapalım, çok bir şey değil. O büyülü saatlerin tadını tüm salon, hep birlikte yaşamak, hepsi bu. Sonra gene balkabağına dönecek hayatımızla baş başayız.

Kendi kişisel dertlerimizi cebimizde tutalım, halk olarak delirme noktasındayken her türlü kanaldan bize ulaşıp, hangi oyu vermemiz gerektiğini bas bas bağıran politikacıların hepsini mute tuşu ile susturmak istiyorum. ‘Hiçbiri’ seçeneği yok mu Allah aşkına? Çok sıkıldım, çok. Şu fani dünyada bir canım, bir de oyum kaldı sanki bunların gözünde.

İşte tam da bu yüzden ruhlarımızı, kalbimizi, aklımızı arındırdığı için; yaşasın sanat, yaşasın sanatçı tüm dostlar.  

Mutlu pazarlar

* Bu arada birkaç tiyatro oyunu tavsiyesi sizlere;

Tesir, Hansel ve Gratel’in Öteki Hikayesi, Blue, Tüy Kalemler, Pencere, Kundakçı, Oyunun Oyunu, 12. Gece, Erkek Arkadaş, Profesyonel. İyi seyirler olsun.


www.draytunaktan.com