Aytun Aktan

30 Nisan 2017

Bahar geldi bahar

Havanın ısınması ile gün ışığından maksimum yararlanmamız bize enerji veren bazı hormonların salınımını kolaylaştırır

Nihayet bahar geldi. Kalbimiz ülkenin gerçeklerinden bağımsız, daha bir heyecanlı çarpmaya başladı. Bahar sadece doğada değil, insan için de bazı duyguların uyanışı demek. Umut, aşk gibi harika şeylerin mesela. Hem bahar yorgunu olup, aynı zamanda bahar sarhoşu olmak tam bir karmaşa. Buna beyinde hangi uyarılar sebep oluyor peki biliyor muyuz?

Bahar yorgunlarının sayısı azımsanmayacak kadar çok sanırım. Bir de tabii kocaman bir hayat yılgınlığımız var ki sormayın. Oysa ülkemizde ‘peri masalı!’ tadında hayatlar yaşıyorken ne saçma böyle hissetmek. Etrafta ağaçların aşk polenleri uçuşurken, kedi, köpeklerin yaydığı ölümcül testesteron kokusundan kurtulmak için sokaklara benzin döküp yakmak isterken bizler neden yorgunluk, bitkinlik ve hatta bıkkınlık yaşıyoruz?

Hep havalardan işte bunlar. İyonlar var; pozitif ve negatif. Anlaşıldığı gibi pozitifler enerjimizi coşturup, bizi kabına sığmaz hale sokarken, negatifler depresif, enerjisiz ve mutsuz hissettiriyor.

Alerjik bünyeli insanlar için baharın sevimsiz yanları da yok değil. Neyse ki dünyanın hiç bir yerinde yan yana gelmeyecek iki bakanlık bizde birleşmiş de Çevre ve Şehircilik Bakanlığı kurulmuş. Yoksa şehirlerdeki ağaç katliamlarına kim göz yumardı. Biz alerjikler nasıl yaşardık düşünsenize? Hem ayrıca polenler aşk demek, zinhar yasaklanmalı. Nasılsa her şey ismin e halinden, o halinden sebep kolayca yasaklanabiliyor. Yazın ağaçların gölgesinde soluklanmak, parklarda çimlere yayılmak, bir parça toprağa değebilmek için ağzımız yüzümüz yamulana kadar hapşırmaya, gözümüzün, burnumuzun akmasına razıyız. Yani bazen mesele sadece bir ağaçtır. Kütük değil, beton değil, sadece ağaçtır. Kısa laf sokuşturmama ara verip konuya bahara dönüyorum, zira kendisi kısa sürüyor.

Baharın sebep olduğu kolunu kaldıramama, yataktan çıkmak istememe, işte verimin düşüp, patron dahil herkese gıcık olma hallerimizin altında değişen iyonlar var dedik ya bunlar dışında vitamin eksikliği, kansızlık, uykusuzluk, depresyon, tiroid hastalıkları başta olmak üzere hormonsal bozukluklar sık rastlanan sebepler olabiliyor. Yani her şey havadan olmayabilir. Ama gene de bizi ‘bu havalar maf edebilir’ mesela aşkla.

Havanın ısınması ile gün ışığından maksimum yararlanmamız bize enerji veren bazı hormonların salınımını kolaylaştırır. Hani şu kış boyu saat değişikliği yapmayarak hayatımızı kısmi cehenneme çevirdiler, depresif halde henüz uyanamadan işe, okula gittik ya o işte salgılayamadığımız günışığı hormonlarımızı artık içimizde tutamazlar. Mesela seçimi biyolojik ritmimiz düzgün çalışırken yapsalardı böyle saçma sapan oylar kullanır mıydık? Alın işte bu da benim referandum sonuçlarına getirdiğim yeni, zorlama bir bakış açısı. Nihayetinde seçmemizi istediklerinin kimin faydasına olduğundan tutun da, orantısız propaganda gücüne, sayım tekniğinden, itiraz güçsüzlüğüne kadar zaten her şey fazlasıyla zorlama ve sanki bu dünyada değil de başka bir evrende olur gibiydi. 23 Nisan geçti ama ben de bir şey söylemek istiyorum sevgili büyüklerim; her şeyi millete sorarak devlet mi yönetilir yaaa. Sandık manyağı, oy pusulası bağımlısı olduk. Damgalı, damgasız fark etmez dudak tiryakisiyiz hepimiz. Ayrıca koca millete rahat mı battı, özgürlük kaşıntı mı yaptı bu nasıl sonuçtur kardeşim, hiç mi medeniyete özlemin, bilime saygın, geçmişine minnetin yok senin? Evet bu da içinde tutma sonucu olabileceğine inanılan kanser hastalıkları için terapi şekli. Tutma söyle, ama çok söyleme abiler seni de işaretleyebilir ki o iş çoktan olmuştur kanımca.

Ne diyorduk bahar geldi. Vitamin alın. Vitaminli yeni çıkan meyveler çok pahalı, hapını alın. Hiç bir ilaç şirketiyle ilişkim yok yanlış anlaşılmasın, besin, vitamin ve mineral desteğini nereden alabiliyorsanız oradan almakta özgürsünüz tabii. Eskiden bereket fışkıran Anadolu’mun toprakları şimdi nadastayken, fasulye dahil ithal edilirken vitamin hapı yutmak, hapı yutmanın en hafifi. Bağırsaklarımızdaki gaz da, onun çıkışı da sanırsam dış mihrak kaynaklı her şey gibi. Batının oyunları hep bunlar, kimse bizi sevmiyoooo (kendini yerlere atarak ağlayan çocuk emolojisi).

Bahar geldi diyorum hep araya içimdeki anarşik yapılanma giriyor. Biliyor musunuz şizofreninin bile bahar yorgunluğu sebepleri arasında dışlanması gerekiyor. Biz doktorlar buna ‘ayırıcı tanı’ diyoruz çok havalı değil mi? Yorgunluk uzayıp günlük işlerinizi yapmanıza engel olmaya başlamışsa, iş okul performansını etkiliyorsa artık bunu bahar yorgunluğu diye geçiştirmemek lazım. Altından bazı ruhsal hastalıklar çıkabilir; başta depresyon olmak üzere, kaygı bozuklukları, demans (bunama), alkol-madde bağımlılığı, yeme bozuklukları, birincil uyku bozuklukları gibi. Fiziksel hastalıklar içinde de kansızlık, bağışıklık sistemi hastalıkları, enfeksiyonlar, tümörler, tiroid hastalıkları, fibromiyalji liste başı top tende. O zaman neymiş, doktor kapısı çalmak, şifa istemek bahar yorgunluğu uzadığında bazı hastalıkların da tanısını koydurabiliyormuş. Güzel ülkemizin, güzide devlet üniversitelerinden, eğitimde fırsat eşitliği ile mezun olmuş, nitelikli, donanımlı uzman doktorları olarak bizler aydınlık gelecek umutlarıyla renk, ırk, dil, cinsiyet ayırmaksızın tüm hastalarımızı tedavi etmeye devam ediyoruz. Keşke tüm meslek sahiplerinin bir Hipokrat’ı olsa diyor insan.

Bahar diyorum, bahar geldi. Aşık olsanıza. Bu ülkenin başına ne geliyorsa sevmesini bilmeyen, aşkı günahla bir tutan erkek hegemonyasından ve onun altında ezik ezik soluk almaya çalışan kadınlar yüzünden geliyor. Bahar enerjiniz yerine gelsin diye sokaklara çıkın, yürüyün, aman ha öyle gruplar halinde değil spor için yani aerobik egzersiz olsun diye. Uyku düzeninizi iyi ayarlayın, alkolü kendinize yakışacak kadar tüketin, hiç tüketmiyorsanız başlamak şart değil, sigarayı hemen bırakın, çok harika soluk alacaksınız bana güvenin. Taze sebze, meyveyi mevsiminde tüketin. Bol su için. Karatay Hoca ve muadillerinin önerilerinden, ana haber bültenlerinden, siyasi sanılan tek yönlü tartışma programlarından, bileklerinizi kesmek isteyeceğiniz, iç bulandırıcı televizyon programı ve dizilerden uzak kalın. Aşk romanları, aşk şiirleri okuyun, aşk filmleri seyredin, aşık olun, aşk yapın. Bahar güzel yani. Gezin, tozun aman iki günlük dünya işte. Mesela vatan benim de vatanım bulduğum her yere ağaç da dikerim, sen nasıl bina dikiyorsan deyip her yere tohumlar serpiştirin. Ağaç olmasa çiçek olur, böcek olur. Sevginizle boğun tüm kötüleri.

Mutlu pazarlar

www.draytunaktan.com