Aytun Aktan

06 Ağustos 2021

TOKİ, yuvaları yanmış hayvanlara orman da yapar mı!

Bizim hikâyemiz yeni başladı ve bizim resmi kayıtlı söndürme uçak sayımız en küçük doğal sayı. Prometheus ateşi insana verirken Türk politikacılarını hesap edemediği için yaptığına pişman olmuş olabilir. Tanrıları dize getiririz...

Prometheus'un insanlara verdiği ateş, Zeus'ın çocuklarının oyun bahçesi Latmos Dağları'nın yanı başında bir canavara döndü. Önüne çıkanı küle çevirip yoluna devam ediyor. Ateşin akli bilgisi yok, nasıl ilerlemesi gerektiğini, nerede durup nerede harlanıp, kora döneceğini bilmiyor. İnsanın kendini doğadaki tüm canlıların üstünde gören bir kibirle, sıkça övündüğü bir aklı var oysa.

Dünyanın her yanında yangınlar iklim krizinin ulaştığı boyutlar sebebiyle şiddetini arttırarak devam ediyor. Uzak değil geçen kış, ki orada yazdı, günlerce süren Avustralya yangınlarını takip ederken insandan çok yanmış kangurulara, yitip giden dünya mirası ormanlara içimiz acımıştı. Devletin insanlarını koruyacağını düşünmüş, içten içe öyle dilemiş ve savunmasız yaban hayatı için, azalan oksijen kaynaklarımız için duyarlı davranmıştık. Kimsenin kimseyi sabotajla suçlamadığı, yetkilendirilmiş kim varsa, dünyadan gelen destekleri gurur meselesi yapmadan yangının söndürülmesine odaklandığı  bir azim görmüştük. Gerçi geçmiş bilgileri tazelerken orada da politikacıların olayı başlangıçta ciddiye almaması nedeniyle geciken müdahalelerle kurtarılabilecek binlerce ağaç, hayvan yanmış olduğu bilgisi dikkatimi çekti. Algıda seçicilik ya da hassasiyet diyelim buna. O yangın aylarca sürmüştü. Avustralya yangınında söndürme, kurtarma ve soğutma çalışmalarında kullanılan araç, ekipman ve profesyonel insan gücünün rakamlarını vermeyeceğim, ağlarız. Bizim hikâyemiz yeni başladı ve bizim resmi kayıtlı söndürme uçak sayımız en küçük doğal sayı. Prometheus ateşi insana verirken Türk politikacılarını hesap edemediği için yaptığına pişman olmuş olabilir. Tanrıları dize getiririz.

Dünyada bunca doğal afet, aşırı hava olayları olurken Türkiye kurtarılmış bölge kalmayacaktı. Seller gibi, yangınlar da iklim krizinin sonucunda daha sık ve daha yıkıcı artık. Bunu ben okur yazar T.C. vatandaşı olarak biliyorum, sen neden bilmiyorsun 'politikacı'? Senin bu işleri planlaması için danışmanların, memurların dolu değil mi bakanlıklarında? Başka sebepleri var, bu yangının diyorsan da istihbaratınla her zaman övünürsün, o niye çalışmadı? Ha pardon twitterci avındaydı sanırım. Ya şeyden olmasın, hani hemen her yangın sonrası yapılan oteller, açılan tarım arazileri, madenler ya da imar izinleri vs. kimi yangınlar için özendiriyor olabilir mi birilerini?

İlk günler ormanın içinde yanıp yitirdiğimiz tüm canlılara ağladık. Onların çığlıklarının şehre kadar gelmesi insanlığımızın ne büyük hoyratlık olduğunu haykırdı yüzümüze. Günler geçti ortada devletin gücünü hissedeceğimiz hiçbir hareket göremedik. Şaşkına döndük. Babamız bizi gene ortada bırakmıştı. Son zamanlarda bunu sıkça yapıyordu ama babadır ya içimizdeki bilgi onun hep bir yerlerde bize sahip çıkacak güçte olduğunu söylüyordu. 'Uyan uyan o masallarda kaldı duyarlı kız. Devletin seni sap gibi bu sefer de en büyük yangın felaketinde yapayalnız bıraktı.' Ananın doyuramadığını dünya doyuramazmış, bizim ülkenin kaderine de emzirip doyurulamamış yüzlerce politikacı aynı anda düşmüş. Açlıkları hiç bitmeden yer üstü, yer altı tüm kaynakları ihale, torba yasa, kararname gibi sindirim organlarıyla yutuyorlar. İşte bu sebepten senin ormanım, canım vatanım, dünya mirasım deyip durduklarının kaç para ettiğine bakıp ona göre nazik gövdelerini hareket ettiriyorlar. Henüz bu hantal müdahalenin arkasında nasıl bir plan var anlamadığım için bundan sonrası komplo teorilerine girer benim işim olmaz. Sizin de olmasın. Mesela Kaliforniya yanarken dünya üzerindeki hiç kimse yanan alanların imara açılmasından ya da maden ruhsatı verilmesinden korkmadı. Biz korkarız. Bugüne kadar yapılmışlara bakarak yarın için doğal endişelerimiz bu coğrafyaya özgü.

Tarlaları, ağaçları, hayvanları, evleri yanan insanlar günlerce haykırarak yardım istedi. Ormandan yükselen o ağaçların, yaban hayvanlarının çığlıklarına kulağını tıkayan vicdanın sağırlığı insana niye duyarlı olsundu ki. Devlet bir mekanizmadır, sistemdir ve vicdanı ondan beklemeyiz. Ondan düzenin devamlılığını, can ve mal güvenliğini sağlamasını, ormanını, denizini, ırmağını, toprağını korumasını bekleriz. Çünkü vergilerimizle o mekanizmanın maaşını öder bizim için çalışmasını bekleriz. Şansa bak ki gene öyle olmadı. Devletin yönetimine geçici süre ile getirilen bu insanlar sandı ki orası onların, o kaynaklar onların. Ve koca bir ormanlar ülkesine, yangın söndürme uçaklarını çok görürken kendilerine saçma sapan lükste ve sayıda uçaklar aldılar. Orman manzaralı evler, siteler, oteller için imar izinleri verdiler. Önünden geçerken beğendikleri koylara burası güzelmiş, benim olsun deyip, yılda belki 10 gün gelecekleri yerlerdeki vatandaşlarını oradan kovalayıp, ağaçları kesip, denize savaş gemisi koyup kocaman saraylar yaptılar. Şimdi ormanlar yanarken, koylar bir bir güzelliğini yitirirken o denizlerde huzurla yüzebilecek misiniz?

Biz bu işin yetkilisiyiz, dedikten sonra yangını ciddiye almazsan, bunun için tedbirini almazsan ben vatandaş olarak ilk kıvılcımın nasıl çıktığına bakmam. Nasıl söndürülmediğine bakarım ve her fırsatta sen nasıl başkalarını suçlayarak sorumluluktan kaçmaya çalışırsan ben de her fırsatta yakana yapışır senden hesap sorarım. Yangını niye önlemedin, yangını niye söndüremedin? İnsanlar günlerdir ateşin içinde küçük olanaklarıyla seferber olmuşken sen büyük olanaklarınla neden yetkilerini etkin şekilde kullanmıyorsun? Etkin havadan söndürme nerede? Askerlerimiz nerede? Azerbaycan'dan asker geliyor da bizim vatan evladımız sınır ötesine göz kırpmadan gönderilirken, kendi ülkesindeki yangınla mücadeleye neden dahil edilmiyor? Orman Bakanı nerede, her gün ne işler yapıldığını ne kadar alanın yandığını, kaç vatandaşın daha evsiz kaldığını turkuaz tabloyla bize açıklamıyor? Biz yalan da olsa orada rakamlar görünce vatandaş olarak ciddiye alındığımız düşünüyoruz bir buçuk yıldır.

Yaralar sarılacakmış? Hangi biri? Nasıl? Giden canların yerine kaç kilo beyaz et mi (kümes hayvanları onların adı, tavuk, hindi, horoz, civciv gibi), kaç büyük-küçük baş hayvan mı? Olaya baktığımız yer temelde ayrışıyor böylece. Kelle hesabı yapan zihniyete soruyorum o zaman; kaplumbağalar kaç lira ediyor mesela? Haşa domuzlar? Peki ya atlar, ama yaban atları? Arılar? Kuşlar, böcekler, yılanlar, kurbağalar kaç lira ediyor, kaç lira? Geriye dönecek yuvaları kalmayan kurtarılmış / kurtulmuş hayvanların yeni evleri neresi olacak? TOKİ onlara da geri ödemeli orman mı yapacak? Sonra da İstanbul ormanlarında yaşayan hayvanlar kendi aralarında, şansa bak be bizimki de yansaydı keşke şurada 100 yıllık ağaçların içinde yaşıyorduk mu diyecekler? Evi, köyü yanan bir kadın diyor ki 'Yılan görsem sevineceğim, kurbağa yangından kaçmış bize sığınmış gece üstümüzde yattı kıyıp kaldıramadım.' Bu kaç lira mesela?

Köksüzlük böyle bir akıl yürüttürüyor galiba. Bina ve yuva aynı şey mi? İnsanlar evlerinden apar topar çıkarken dağıttınız patatesleri ya da buzdolaplarını almadı yanına. Anılarını, fotoğraflarını aldı, canlı kalmış birkaç hayvanını, belki sadece canını kurtarmak için ayağında terlikleriyle kendini, kalan aklını aldı yanına. Çocukluğum, anılarım, ağaçlarımız diye ağlayan insanların yaraları TOKİ konutlarıyla telafi olmaz, olamaz. Gene yapacaksın tabii bunları, çünkü afette barınma da senin sorumluluğun, yoksa belediyelerin miydi? Hep kafam karışıyor. Her seferinde dönüp her yaptığını eleştireceğim, çünkü yangını sen söndüremedin. Sen söndürememeye devam ettin. Tüm yanarak, boğularak ölen insandan, hayvandan, ağaçtan üzerinizde ah kaldı.

Marmaris'te söndürülebilen yerler için itfaiye ekipleri dün alkışlarla geldikleri şehirlere gönderildi. Alanda canla başla çalışan tüm emekçilere, gönüllülere, STK'lara, hayvanlar için orada olan başta Haytap'a, evlerini, topraklarını, köylerini savunan insanımıza, yardım etmek için önce şaşkınlıkla fidan bağışıyla başlayan ama sonra harika organize olan, görünerek ya da sessizce yardımlarını esirgemeyen herkese binlerce şükran. Herkes gücü ve imkânları doğrultusunda yangına su attı. Ey halkım unutma yangını kimin söndüremediğini, sakın unutma, sonradan sana verilecek iki ineğe oyunu heba etme. Hep bunu yaptığın için gene buna güveniyorlar, bu kez şaşırt hepimizi.

Toprak ana Gaia her şeyi onaracak güçte. Yeter ki ona izin verelim. Yangınlar bitince en büyük takip ormanlık alanların ormanlık kalacağının garantisini almaktır. Tedbirlerimiz neler olmalı?..
Yok yok bu yazı bu kadar. Okuyucunun da bir sabrı var, biliyorum. Şey sadece bir şey daha var; Covid salgını bitmedi, bizler hâlâ hastanelerde, yoğun bakımlarda hastalarımızın ölmemesi için canla başla çalışıyoruz. Aşını ol, kurallara uy. Geçmiş olsun Türkiyem.