Aysel Sağır

27 Eylül 2024

Çok Narin yerlerde geziniyoruz şimdi!

Narin en güvenli, en kutsal sayılan (aile) yerde yok edilmişse, biz de en güvenmemiz gereken yerde yaşamak ya da yok olmak gibi iki keskin durumla baş başa kaldığımız gerçeğini daha iyi anlamış olacağız

Narin Güran

Şimdi, şu anda, bu günlerde çok önemli şeyler oluyor. Öylesine yeni, öylesine alışılmadık/bilinmedik şeyler ki, eski gibi duruyor. Eski gibi duruyor zira semptomlar her ne kadar yeni olsa da zihinler eski.

Kimdir bunlar? Yani, bu eski zihinler.

Her olayı birbirinin aynı, hatta hayatın doğal akışı pardon, ülkenin doğal durumu olarak görüp, sonra da yanından geçip gidenler.

Oysaki olayların yanından bildik reflekslerle her zamanki gibi geçip gitmeyip biraz durulduğunda bir iki adım sonrasının uçurum olduğu bilinecek.

Şimdiye değin çok musibetlere tanık olundu; çok şeytan üçgeninin çevresinden dolanıp evlerin yolu bulundu. Ama şimdi yeni şer durumları karşısında eskisi gibi devam edemeyip, eskisi gibi sıyrılanamayacakmış gibi gözüküyor.

Bir toplumda kötülerin (de) olduğunu gerçeğinden hareketle, bunun her toplum için geçerli olduğu fikri doğru olabilir. Fakat bu düşünce formatı yaşanan olayları karşılamıyor artık.

Eh, bazı insanlar suça meyillidir, zararlıdır, birine/birilerine zarar verebilirler. Suça neden olan genetik, kültürel, ekonomik, sosyal faktörleri göz önünde bulundurmak gerekir türünden saptamalar da kısa vadede işe yaramıyor.

Çünkü yaşam, yani kadın ve çocuklar hedef alınmış durumda ve organize şebekeler aile yuvaları başta olmak üzere her yerde kol geziyor. Üstelik cinayet gerekçeleri öfke, savunma, intikam gibi saiklerin çok ötesine geçerek neredeyse fantastik, soyut bir hal almış durumda. 

Ve artık Türk polisi de yakalayamıyor.

Zira eski toplumsal yapı yani, 1950’lerden, 2000’lere kadar olan süreç ve bu süreçte yaşanan cinayet, gasp, tecavüz gibi olaylara yönelik geliştirilen anlama ve tepki biçimi bitmiştir artık.

Hem eskiden suçlu suçluydu, suçsuz da suçsuz.

Şimdi kim suçlu, kim suçsuz?

Üstelik karanlığın teslim aldığı ya da karanlığa teslim olunan bir atmosferde suçlu aranmaz.

Hem aransa da bulunmaz.

İşte, nitekim bulunmuyor/bulanamıyor…

Narin cinayeti tam da bu karanlık atmosferi özetliyor ve öznesi kadın/çocuk olan ve şimdiye değin gerçekleştirilen benzeri türden katliamları temsil ediyor.

Tümü de yaşamı hedef alan cinayetler bunlar ve yaşamın içinden geliyor. Önceden adı konulan siyasi cinayetlere, siyasi faili meçhullere yönelik taraf olma durumundan yırtıp hiç de umursamayanlar, şimdi yaşamların sudan sebeplerle biçilmesi karşısında ne düşünüyorlar acaba(?)

İşte bu yüzden çok Narin bir yerdeyiz ve bu cinayet de öyle sıradan bir cinayet değil.

Bu cinayet, yaşadığımız ülkenin düğüm noktalarından biri. Ve burası aydınlatılırsa, içinde yaşadığımız ülke gerçeği ve kendimizle ilgili yeni bir zihin edineceğiz.

Ama bu bize iyi gelecek mi?  Tıpkı Narin’in başına gelenler gibi.

Nasıl ki Narin en güvenli, en kutsal sayılan (aile) yerde yok edilmişse, biz de en güvenmemiz gereken yerde yaşamak ya da yok olmak gibi iki keskin durumla baş başa kaldığımız gerçeğini daha iyi anlamış olacağız.

Bu yüzden, çok Narin yerlerde geziniyoruz şimdi.

Bastığımız yerler o kadar Narin ki, her an kırılabilir ve kendimizi diplerden çıkamayacak halde bulabiliriz.