Jenerikte, "Uyanmaya hazır mısın?" sorusuyla çalan alarm saatinin sesiyle irkiliriz. Uyanış çağrısına, açmakta olan renkli ve zarif çiçekler eşlik eder. Doktorluk kariyerini ailesi uğruna bırakan Bahar, "Bütün çiçekleri koparsanız da baharın gelişini engelleyemezsiniz." derken kadınları adeta kopartılıp fırlatılan çiçeklere benzetir. Fakat bir kadın ne Uyuyan Güzel ne de kırılgan bir çiçek…
Hayat enerjisiyle bize ilham veren Bahar'a (Demet Evgar) göre, "güneşi, günü, baharı" getiren kadınlar. Neslihan Yeşilyurt'un yönettiği dizi, her sabah kahvaltı hazırlayan Bahar'ın, "Zamanı bol dersiniz ama bilmezsiniz biz zamanla yarışırız. Biz evde ömrümüzü sizin için harcarız." sözleriyle başlar. Fakat tahsilli bir kadın, "kafesten" çıkmak için neden 20 yıl bekler? T24 yazarı Aslı Kotaman ile benim de "Bu zamana kadar neredeydin Bahar?" diye sorasım geliyor.[1]
Bahar'ın kariyerine köstek olan kocası Timur (Mehmet Yılmaz Ak), yüzyıllardır aramızda. Tıp fakültesinde tanıştığı karısına, "Anladığın şeylerden konuş. Doktorluk bize kalsın." diyecek kadar küstah. Mesleğine dönmek yerine seramik ya da resim kursuna gitmesini söyler. Hangimizin kariyer sevdası "saçmalık" olarak nitelendirilmedi? Fakat yeteneklerimizi küçümseyenlere inat aşkla ve azimle yolumuza devam etmeliyiz. Sorun Bahar'ın "beceriksizliği" değil, Timur'un başarılı karısına üstünlük taslayamayacak olması.
Bahar, doktorluk sevdasını "orta yaş krizi" olarak nitelendiren kocasından gizli gizli asistanlık sınavına hazırlanır. Yemek yaparken ya da havuzu temizlerken arada derede soru çözer. Kariyer hedefi erkeklere özgüdür. Hele kocası zengin bir kadının manevi tatmin için işe gitmesi tuhaftır. "Neden kariyer için kendini yoruyorsun?" diye sürekli hesap sorulan kadınlar, çaktırmadan çalışmaya başlar. Başarılarını da dile getirmeden kutlar.
Bahar'ın kibirli kocasına inat parlamasına sevinsek de ışığının kaynağı şefkatli ve yakışıklı Doktor Evren (Buğra Gülsoy). Karaciğerini vermeyen Timur'a rağmen Bahar'ı iyileştiren doktor, onun kariyerindeki en büyük destekçisi. "Hastasından daha hasta bir doktor" diyerek karısını rencide eden Timur'a, Bahar'ın "hasta değil doktor olarak" asistanlık mülakatında bulunduğunu hatırlatır. Bahar, ne zaman mesleki yeterliliğinden şüphe etse Evren hep yanında. Evren'in de Timur'a dediği gibi, "Bahar'ın arkasında koskocaman bir evren var."
Timur ve gençlik aşkı Doktor Rengin'in entrikaları sonucu istifa eden Bahar'ı vazgeçiren de bir erkek hasta. Hayatını kurtaran Bahar'ın işine devam etmesi koşuluyla hastaneye 30 milyon lira bağışlar. Basın toplantısında övdüğü Bahar, "Kendimi bana hatırlattığınız için teşekkür ederim." der. Oysa ışığın kendi içinden geldiğini unutmamalı. Her yolunu şaşırdığında ona kılavuzluk edecek bir erkeğe ihtiyacı yok. Bir gün aynada kendisine, "Seninle gurur duyuyorum Bahar." demesi çok daha değerli.
Baharın gelmesi ve karakterlerin özgürleşebilmesi için önce senaryo kendi zincirlerini kırabilmeli. Dizi, masalları hatırlatan tiplemelere dayanıyor: huysuz koca, yakışıklı kurtarıcı, uyanan prenses ve evin cadısı kayınvalide.
Her bölümün olay örgüsü neredeyse aynı: Timur ve sevgilisi, Bahar'ı hastaneden göndermek için plan yapar; tuzağa düşen Bahar işi bırakmak ister; kararından oğlu, hastası ya da Evren vazgeçirir. Gizli aşıkların diyalogları da tekrara düşer. Karakterlerin geçmişine döndüğümüz sahneler, bu rutini kırmaya başladı.
Birbirlerinin hayat tercihlerini yargılayan kadınların, Timur'dan pek farkı yok. Ev işlerini küçümseyen Çağla, dostu Bahar'ı hizmetçiye benzetir. Bir kadının başarısını kariyerine indirger. Bahar'ın kayınvalidesi ise güya eve gelince duvarlarla konuşan "yapayalnız" Çağla'yı hor görür. Gücü, "şanlı şöhretli" koca ile özdeşleştiren kadınlar, belki de fark etmeden ataerkil ideolojiye hizmet eder.
Güya uyuduğu zannedilen kadınların özgürlüğü, Bahar gibi ev işlerini aksatmadan kariyer yapmalarına mı bağlı? Dizi afişinde; üniforması, makyajı, gülüşü ve yapılı saçlarıyla yumurta çırpan Doktor Bahar'ın dünyasına "uyanmak" istiyor muyuz?
Uyanış çağrısı, eleştirel mizaçlarının arkasına saklanan kırılgan Timurlara. Hırpalanmış bir çocuk, büyüyünce "dikenlerini çıkarmadan" konuşabilir mi? Onu, "beceriksiz" diye aşağılayan baskıcı babasını örnek aldığının farkında. Evde terör estirse de hatalarını kabul edebiliyor. "Çocuklarımı benden koruduğun için teşekkür ederim." diyen gözü yaşlı Timur'un farkındalığı, baharın sinyalini veriyor.
[1] https://t24.com.tr/yazarlar/asli-kotaman/bahar-in-uyanisi-ya-da-dizideki-ikinci-hayat-fikri-uzerine,43798
Naz Bulamur kimdir?Prof. Dr. Ayşe Naz Bulamur, Boğaziçi Üniversitesi Batı Dilleri ve Edebiyatları bölümünden mezun oldu ve Yeditepe Üniversitesinde İngiliz Tiyatrosu üzerine yüksek lisans yaptı. University of Wisconsin-Milwaukee'de Edebiyat Çalışmaları dalında doktorasını tamamladıktan sonra akademik kariyerine Boğaziçi'nde başladı. Çağdaş romanda İstanbul temsillerini incelediği Tales of Istanbul in Contemporary Fiction (2011) adlı doktora tezi, Edwin Mellen Press tarafından yayımlandı. Victorian Murderesses: The Politics of Female Violence (Cambridge Scholars, 2016) başlıklı kitabı, 19. yüzyıl İngiliz romanlarında kadın katillere odaklanır ve kadınların ekonomik ve kanuni hakları olmadığı için şiddete başvurduğunu savunur. Amerikalı, İngiliz, Türk yazarlar (Elif Şafak, Julia Kristeva, Orhan Pamuk, A. S. Byatt, Edith Wharton, Elizabeth Gaskell, Erendiz Atasü, Theresa Cha, Martin Amis) üzerine yazdığı makaleler, uluslararası akademik dergilerde yer aldı. Boğaziçi Üniversitesinde roman, tiyatro, edebiyat teorisi dersleri veren Bulamur, feminizm, oryantalizm ve kültürel çalışmalar ışığında kitap, film, dizi eleştirileri yazıyor. |