Ayşe Acar

26 Mayıs 2021

Pınar Çelikel: Yazı meraklıları yazmak için pandemiyi bekliyormuş

"Yazmak bir çeşit söyleyemediklerini bağıra bağıra haykırmak oluyor" diyen gazeteci-yazar Pınar Çelikel'le, düzenlediği yazı atölyelerini ve pandemi döneminde yazmanın iyileştirici etkisini konuştuk

Geçtiğimiz aylarda Oksijen Gazetesi için röportaj yaptığım Klinik Psikolog, Dans ve Hareket Terapisti Zeynep Çatay demişti ki; "Dayanıklılığın sınırlarını zorlayan bir durum var. İnsanların kaldırma kapasitesi ve adapte olma becerisi sonsuz. Bu bir hediye mi, ceza mı tartışılır. En önemlisi kendimizi dengeleyecek bir pratik bulup, bunu hayatımızın içine sokmak; nefes egzersizi, evde müzik açıp dans etmek, koşmak, yürümek, yemek yapmak, resim yapmak, yazmak, meditasyon... Kime ne iyi geliyorsa o. Elle ve hareket ederek yapılan her şey çok iyileştirici. Diğer insanlarla ilişkide kalabilmek, sosyal etkileşim şart. Bunu karantinada görüntülü aplikasyonlar üzerinden yapabiliriz."

Çatay'ın dediği gibi 3.5 milyon insanın hayatını kaybettiği, halen 100 bine yakın insanın ölüm kalım savaşı verdiği bu hastalıkla yaşamaya alışmak ceza mı lanet mi bilemiyorum. Ama elimizden gelen başka hiçbir şey yok. 

Kendimizi dengelemek için kimimizin ekmek, kimimizin nefes egzersizi yaptığı bu süreçte ben tahmin edebileceğiniz gibi yazı yazdım. Yazarak yüklerimi hafiflettim, yüksek sesle dillendiremediğim duygularımı kelimelere döktüm. Bazılarını burada sizlerle paylaştım, bazılarını kendime sakladım.Yazmak benim için her zaman ev yapımı terapi oldu.

Pandemi döneminde küçüklüğünden beri yazmaya ilgisi olan ama nereden başlayacağını ya da nasıl ilerleyeceğini bilmeyen, yazmanın terapötik etkisinden faydalanmak isteyen okurları da, 19 yıllık gazeteci meslektaşım, "35 Çok Güzel Gelsene", "Kendimi Ararken Seni Buldum", "Ya Bir Bulutsan" kitaplarının yazarı Pınar Çelikel'e yönlendirdim.

Pınar kadın hikâyeleri üzerinde çalışıyor ve bir süredir üniversitelerin iletişim fakültelerinde Yaratıcı Yazarlık dersleri veriyordu. Covid-19 başladıktan sonra bu dersleri "Yazı Atölyesi- Roman Yazmak İstiyorum Ama Nasıl?" başlığıyla Zoom'a taşıdı. Dersler Zoom üzerinden olunca Pınar'ın kursuna farklı farklı yerlerden insanlar katılmaya başladı.

 Bu hafta bana sıkça sorulan "Nasıl Yazıyorsunuz? Yazmak Öğrenilen Bir Şey mi?" türünde soruları, "Yazmak bir çeşit söyleyemediklerini bağıra bağıra haykırmak oluyor" diyen gazeteci-yazar Pınar Çelikel'e yönelttim. Kendisiyle düzenlediği yazı atölyelerini ve pandemi döneminde yazmanın iyileştirici etkisini konuştuk. Tüm yazı meraklılarının faydalanması dileğiyle...

Birlikte yol haritası çıkarıyoruz

- Yazı Atölyesi'nin amacı ne?

Nereden başlayacağını bilmeyenlere yol açmak, kendi yöntemim ile bir metin yazmalarını sağlamak. Sonuçta "Ben yazdım," diyebilecekleri bir roman, bir deneme ya da bir hikâye ortaya çıkarmak.

- Süreç nasıl işliyor?

Dört hafta ve sekiz saatten oluşan bir Yazı Atölyesi hazırladım. Bir de beşinci kontrol dersimiz oluyor. Her pazartesi ve salı akşamları 20.30'da başlıyoruz. Böylece evden çalışanlar da katılabiliyor. Her dersten sonra o haftanın ödevi oluyor. Katılımcılar bu ödevlerle tüm haftayı yazarak geçiriyorlar. Tıkandıkları noktalarda haberleşiyoruz. Adım adım birlikte ilerliyoruz. Son haftaya geldiğimizde ellerinde kendilerinin oluşturduğu bir yol haritası oluyor ve artık asıl romanlarını yazmaya başlayabiliyorlar. 

- Konu başlıkları neler?

Birinci hafta, Ne yazmak istiyorum kararı nasıl verilir?, Yazı rutini nasıl oluşturulur?, Yazmaya başlamadan kendimize soracağımız sorular nelerdir?, Hangi yazım dili benim için uygun?, Konu çerçevesi nasıl çizilir?, Güçlü bir karakter nasıl oluşturulur? İkinci hafta, Mekanlar nasıl yaratılır?, Olay kurgusu nasıl yapılır?, Mekan-olay-karakter dengesi nasıl kurulur?; Üçüncü hafta, Roman yazmak tekniklerine geçiş, Ahenk nasıl sağlanır? Uzun metinlerde giriş-gelişme ve sonuç denklemi nedir? Dördüncü Hafta, Editör neden önemlidir?, Yayınevi ile nasıl tanışırsınız?, Yazar ajansı nedir?, Kitabımı nasıl sunmalıyım? gibi konu başlıklarına odaklanıyoruz.  Son olarak da ne yazdığımıza bakıyoruz.

Okuma-yazma alışkanlığı olan herkes yazabilir

- Yazabilmenin en önemli püf noktası ne?

Önce "Neden yazmak istiyorum?" "Okur bu kitabı neden okumalı?" sorularına yanıt vermek. Bence çok temel iki cevap bu. Sonraki adım bir yazı rutini oluşturmak ve yol haritası çıkarmak.

- Her isteyen yazmayı öğrenebilir mi?

Bu atölyeye katılanların iyi birer kitap okuru olduklarını  varsayıyorum. Bir de yazmaya istekli olduklarını. Sonrasında herkesin yeteneği, ilgisi ve biriktirdikleriyle bir roman yazabileceği fikrindeyim. Önemli olan doğru yoldan ilerlemeleri. Evet bir Nobel kazanamazlar belki ama başı sonu olan, bir mantık ile ilerleyen bir roman oluşturabilirler. Hayatımın 25 yılını profesyonel olarak yazı yazarak geçirdim. En iyi bildiğim şey akıldakini yazıya dökmek. O yüzden her bir yazar adayıyla çalışırken onlara akıllarında uçuşan kelimeleri toplamayı öğretmek çok hoşuma gidiyor. Katılımcılar yazdıklarını görünce kendileri de şaşırıyor.

- Pandemiden sonra yazmaya ilgi arttı mı?

Kesinlikle evet. Kasım 2020'de üniversitedeki eğitimi bir atölyeye dönüştürürken, kaç ay devam edebileceğimi bilmiyordum. Birkaç ay denerim, diyordum. Haftada bir gün derken kısa sürede iki güne çıktı dersler. Sonra devam atölyelerine başladık. Yazı meraklıları yıllarca akıllarında duran eylem için harekete geçme cesaretini pandemi döneminde gösterdiler. Bugünü bekliyorlarmış sanki.

Yazarak kendileri ve aileleri ile yüzleşiyorlar

- Kimler katılıyor?

Bir sınıflama yapamıyorum. Ben de şaşkınım. 20 yaşında üniversite öğrencisi de katıldı, 65 yaşında emekli bir bankacı da. Psikiyatrist bir doktor da vardı, bir turizimci de, reklamcı da. Sadece kadınlar geliyor demek de mümkün değil çünkü erkek katılımcılarımız da oldu. Evde kalıp canı sıkılanlar katılıyor desem, o da mümkün değil. Yoğun çalışma temposundan sıyrılıp derslere yetişen iş kadınları da oluyor çünkü. Çocuğunu uyutup derse bağlananlar da var.

- İnsanlar genellikle hangi konular hakkında yazıyor?

Bu dönemde özellikle kendileri ve aileleriyle yüzleşme hikâyeleri çok ağır basıyor. Kaybettiği annesinin hikâyesini yazmak isteyen, eski patronu ile yaşadığı sorunları deşifre etmek isteyen, kendi kişisel gelişimini alay konusu haline getirip yazanlar ön planda.

Katılımcılar Fransa'da yaşayan ekspattan, emekli yarbaya çok çeşitli

- Sizi şaşırtan öyküler, hikâyeler çıkıyor mu?

Her seferinde biraz daha şaşırıyorum. Mesela Ankara'dan katılan emekli yarbay bir kadın "Orduda Kadın Olmak" başlıklı bir kitap yazıyor ki bence çok ilgi görecek. Bir başkası Mevlevi dedesiyle geçirdiği 15 yılı anlatıyor. Bir diğeri Balkanlar'dan gelen aile köklerine dair bir roman yazıyor. Kişisel gelişim kurslarını çerez gibi tüketen gençler ile dalga geçen bir roman taslağımız da var. Engelli çocuğu ile hayatı yeniden keşfetmesini anlatan bir anne var. Fransa'ya ekspat olarak taşınan bir ailenin yaşadığı tutunma çabasının hikâyesinin ben zevkle takipteyim. Üç kuşak Hataylı bir ailenin kadınlarını anlatan bir başka roman üzerinde çalışan bir katılımcımız var. En son şaşkınlığım bir cinayet romanı hakkında oldu. Kadın bir katılımcımız Atina'dan başlayıp Edirne'de son bulan bir seri cinayetleri anlatan bir kitap üzerinde çalışıyor.

- Kursların online olmasının ne tür avantajları oldu?

En önemli avantajı sınırları ortadan kaldırması oldu. İstanbul'un yanı sıra Ankara, İzmir, İzmit, Antalya, Kayseri, Paris ve Yunanistan'ın Eğriboz adasından yazar adaylarıyla buluştuk.

Bu eğitim için bir yere gitmek zorunda kalmamaları teşvik edici bir detay oldu. İşe gitseler bile eve gelip, yemek yedikten sonra dizi seyretmek yerine atölyeye katılabildiler.

Sonra öyle çok ödevleri oldu ki, sıkılmaya, bunalıma girmeye vakitleri olmadı. Ayrıca böyle bir dönemi üreterek geçirdikleri için kendilerini çok iyi hissettiler. Bir çeşit terapi yerine geçti.

Biliyoruz ki o kahraman yazarın kendisi

- Ben de yazmanın terapötik etkisini soracaktım tam.

Az önce söylemiştim katılımcılar arasında alanında çok uzman bir psikiyatr oldu. Ben onun yalancısıyım, kendisi ile yüzleşme konusunda harika bir yöntem olduğunu söyledi daha ikinci derste. İlk romanını yazmak isteyenler genelde kendilerinden çok şey katıyorlar hikâyenin içine. Bilerek ya da bilmeyerek. Bir çeşit söyleyemediklerini bağıra bağıra haykırma oluyor bu. Bir deşarj, bir rahatlama ve kendilerini daha iyi hissetme. Bu noktada roman kahramanının adı değişiyor, bir iki özellik farklılaştırılıyor ama biz biliyoruz ki o kahraman yazarın ta kendisi.

- Sıradaki atölye ne zaman?

Her ayın ilk pazartesi günü yeni atölyeye başlıyoruz. Bu sefer de 7 Haziran Pazartesi günü başlıyor olacağız. Salı günleri ise Devam Atölyesi günü. İlk bölümü bitirip "Ben kendim devam edemiyorum, destek gerek," diyen yazar adaylarıyla özel sınıflarda ikinci hatta üçüncü ayda da buluşuyoruz. Her sınıfta 4 kişi oluyor. Dolayısıyla neredeyse birebir çalışıyoruz denilebilir. Zaten tüm hafta da WhatsApp grubundan haberleşmeyi sürdürüyoruz.