Ayşe Acar

26 Mart 2025

Hak, hukuk, hayaleet!

İmamoğlu tutuklaması, Prof. Dr. Selçuk Şirin’in gençlik ve adaletle ilgili hatırlattıkları, üç yaşındaki yeğenimin “Hak, hukuk, hayalet” diye bağırması, Vancouver’dan destek protestosu, Türkiye için rejim vakti, ya şimdi ne olacak?

Türkiye evlatlarına kendisinden başka bir şeyle meşgul olmak imkanını vermiyor.

- Ahmet Hamdi Tanpınar

Üç yaşındaki yeğenim annesi ile birlikte, Kadıköy’deki CHP Cumhurbaşkanı adaylığı ön seçimi için oy kullanma kuyruğunda beklerken, çevreden gelen “Hak hukuk adaleeeet!” sloganlarını duyuyor.  Üç yıllık hayatında ilk kez bu kadar çok insanı birarada görüyor ve aynı anda bağırdıklarına tanık oluyor. Ne olduğunu anlamıyor ama korkmuyor da...  Belki de hissediyor oradaki insanların herbirinin onun ve tüm çocuklarımızın geleceğini kurtarmak için orada olduğunu... Dikkatli gözlerle etrafı inceledikten sonra, o da bir anda bağırmaya başlıyor; “Hak, hukuk, hayaaaleeet! Hak, hukuk, hayaleeeet!” Etraftakiler, gülmekten kırılıyor, bu en küçük protestocuyu görünce... Onlar da eşlik ediyor; “Hak, hukuk, hayaleeet!”

Ben çok seviyorum bu sloganı. Öyle ya artık Türkiye’de adalet değil, adaletin hayaleti var. Profesör Dr. Selçuk Şirin ile 14 Mayıs 2023’teki genel seçimlerden önce, "Ya Adalet, Ya Sefalet" kitabından yola çıkarak gerçekleştirdiğim röportajda kendisine “Sandıktan adalet mi çıkacak, sefalet mi?” diye sormuşum. Şöyle cevap vermiş; Ya adalet çıkacak ya da sefalette yeni dipler keşfetmeye devam edeceğiz.” Gerçekten de öyle oluyor. Tüm dünyanın gözü önünde milyonların oylarıyla seçilmiş İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun önce üniversite diploması iptal ediliyor, sonra da kendisi içeri alınıyor. Niye? Rakip olmasın, diye... Olursa kaybedecekler, diye...

Ekrem Başkan’ın gözaltına alındığı gün çektiği videoda dediği gibi, “Bu ülkede herkesin kazanılmış tüm hakları tehlike altındadır.” Siyasi olarak kendinizi o ya da bu partiye, o ya da bu lidere yakın hissedebilirsiniz. Elbette herkes herkesi beğenmek zorunda değildir. Ama artık bu yaşananlar siyaset üstü. Bu yaşananlar dünya görüşü farklılığı filan da değil. En basitinden iyilik ve kötülük arasında bir seçim bu.

Gençler “Bana bu ülkede yer yok” diye düşünüyor

İyiyi seçenlerin işi zor; çünkü susmaları bekleniyor, korkmaları bekleniyor, konuşmayıp, sorgulamayıp, tepeden inme her karara biat etmeleri bekleniyor. Bugüne kadar ettiler. Ama artık korkmuyorlar! Çünkü kimsenin kaybedecek bir şeyi kalmadı. Özellikle gençlerin... Yine aynı röportajda Prof. Dr. Selçuk Şirin şöyle diyor; “Şu an Türkiye’de genç bir insan ağzıyla kuş tutsa da, şu partide bir tanıdığı, şu tarikatta bir yakını, şu iş yerinde bir torpili yoksa sonuca ulaşamıyor. İşte o noktada sadece o genç kaybetmiyor, Türkiye kaybediyor. 17-18 yaşında gençlerin önünde kocaman bir hayat var ve gündemi en yakından onlar takip ediyorlar. Gençlerin yüzde 60'ı, 70'i "Artık bu ülkede bana yer yok" diyor. İktidardaki partilere mensup gençler de bunu söylüyor. Ben Türkiye'den ayrıldığımda, her zaman bir gün döneceğimi ve Türkiye için çalışacağımı bilerek ayrıldım. Şimdiki gençler gidiyorlar ve bir daha da dönmek istemiyorlar. Hangi siyasi kesimden olurlarsa olsunlar, ülkeden umutlarını kesmiş durumdalar. "Türkiye nereye gidiyor?" diye soracak olursanız, gençlere bakın. İyi bir yere gidiyor olsaydık gençler başka yere gitmezdi.”

Meydanları işte bu gençler; çabuk sıkıldıklarından, hızlı karar değiştirdiklerinden şikayet ettiğimiz, annelerinin karnından internete bağlı doğan, özgürlüklerine düşkün Z kuşağı gençleri dolduruyor. Türkiye’de nüfusu 20 milyonu geçen Z kuşağı için artık direnmekten ya da terk etmekten başka bir çare kalmadı gibi gözüküyor. Köprüden önce son çıkıştalar. Çıkamazlarsa karşı yakada, onlar için pek bir gelecek olmadığını artık çok iyi biliyorlar.

Göç ettik, terk etmedik!

Bizler de geçtiğimiz pazar günü, çok yağmurlu bir Vancouver gününde tutuklamaları protesto etmek amacıyla Vancouver Art Gallery’nin önünde toplandık. “Bana bu ülkede yer yok” diye düşünen gençlere, başka bir ülkeden, onların o ülkede yerleri olduğunu ve çocuklarımızın da dönebileceği bir Türkiye ihtimali olduğuna inandığımızı göstermek, onlara destek olmak için toplandık. Çok iyi geldi bana bu dayanışma. Sırılsıklam ıslanmamıza rağmen, orada gençlerle tanışmak, beraber “Hak, hukuk, adalet!” diye bağırmak, gençliğe hitabemizi okumak, onların yaratıcı pankartlarını görmek beni çok mutlu etti. Bir genç pankartına “Göç ettik, terk etmedik” yazmış. Ne doğru. Göç ettik, terk etmedik. Köklerimiz buralara uzanıyor sadece.

Tüm yaşananlara sessiz kalmayı tercih edenlere ise bir çift sözüm var: Güzel kardeşim. Hukuk tek taraflı işlerse, gün geldiğinde senin hakkına kim sahip çıkacak? Elini vicdanına koy lütfen ve seçimini ona göre yap. Haklının yanında ol, adaletin yanında ol. Hepimiz için, çocuklarımız için...

Türkiye hangi rejimle yönetiliyor, sorusuna cevap vakti

Şu ara tüm dünya gözlerini dikti ve Türkiye’yi izliyor. Şu sorunun cevabını alma vakti artık hepimiz için geldi. Türkiye hangi rejimle yönetiliyor? Demokrasi ile mi, otoriter, totalitaryen rejim ile mi? Halka bakılırsa demokrasi ile yönetiliyor. Bu nedenle haksızlığa gelemeyen milyonlar sokaklarda hakkını arıyor. Oysa başkanlık seçimine geçildiği ve yürütme yetkisi ve görevi anayasaya ve kanunlara uygun olarak cumhurbaşanlığına verildiği gün (9 Temmuz 2018), biz birçok hakkımızı kaybettik. Çünkü anayasaya ve kanuna uygun olmayan durumlarda da, anayasa ve kanun maddelerinin değiştirilebildiğini gördük. Bu durumda ne olacak? “Demokrasi bizim için amaç değil, araçtır” diyenler amaçlarına ulaştıysa göstermelik de olsa bir seçim olacak mı? Artık bu cevapları alma vakti...

Hepimiz kaybediyoruz

Bizler de nefesimizi tuttuk, gelişmeleri bekliyoruz. Öte yandan, CHP’nin Pazar günkü Cumhurbaşkanlığı adayı ön seçimlerinde 15 milyondan fazla insan Ekrem İmamoğlu’na oy verdi. Cumhurbaşkanı adayı olması için üniversite mezunu olma şartı aranan ve diploması iptal edildiği için bu şartı sağlayamayan ve ne kadar süreyle içeride tutulacağı belli olmayan Ekrem Başkan cumhurbaşkanı adayı olabilecek mi? CHP’de ondan başka adayın ismi geçmiyor. Ama geçmek zorunda kalacak mı? İBB ve iştiraklerine kayyum henüz atanmadı ama atanacak mı? Atanmayacaksa Ekrem Başkan’ın yerine belediye başkanı olarak biri geçecek mi? Diğer tutuklamalar var bir de? Onların durumu ne olacak? Merkez Bankası duruma ne diyecek? Dolar-Euro kaç olacak? Borsalar nasıl tepki verecek? Ayıkla pirincin taşını tadında, tüm ülkeyi etkileyen, fakirleştiren, özgürlüklerini kısıtlayan onlarca bilinmeyenli bir denklem var önümüzde. Cevabı belli olana kadar da hepimiz kaybedeceğiz gibi gözüküyor. Hepimiz kazanalım, demokrasiye, seçme ve seçilme hakkına, hakka, hukuka, adalete sahip çıkalım. Bu ülkede bir daha üç yaşındaki çocuklar “Hak, hukuk, hayalet!” diye bağırmasın!