Aydın Engin

07 Nisan 2021

Yüce Başbuğ aynı zamanda "yüce yargıç" oldu

Yüce yargıç Devlet Bahçeli sadece Anayasa Mahkemesi üstüne hüküm kesmedi, en taze gündem maddemiz "amiraller bildirisi" üstüne de hüküm kesti...

Şu "Amiraller bildirisi" üstüne söylenmedik ne kaldı bilmiyorum. Bildiğim bu konuda bir de benim yazmama gerek kalmadığı. T24'de Metin Gürcan, Duvar'da Ümit Kıvanç önceki gün, T24'de Oya Baydar dün yazdılar; söylenecek olanı söylediler, olup biteni yeterince ve gereğince analiz ettiler. Bundan sonrası "zevzeklik" olur.

Gel gör ki şu "Amiraller itiş kakışı"ndan büsbütün uzak durmak mümkün değil. Bir süre daha içimiz dışımız "Amiraller bildirisi" olacak gibi. Daha da ağır sonuçları olursa şaşmam.

Şaşmadığım gibi ürkerim de. Ne zaman darbe olsa ya da darbe bastırılsa olan (benim) bizim gibilere oluyor. Yanlış ve yersiz bir "ürkü" olarak görmeyin. Üç buçuk darbe, bir darbe girişimi yaşamış, hepsinde de nasibini almış bir gazetecinin yazısını okuyorsunuz. Güvenmelisiniz.

Ama bugün benim "güncel ürkü"m MHP'nin Başbuğ'u oldu. Öyle oldu, çünkü görünen o ki MHP Başbuğ'u salt siyasetçi olmakla yetinmekten vazgeçti, ülkenin en yetkili yargıcı oldu.

Evet: Yargıç.

Yargılayan, hatta yargılamaya gerek kalmadan hüküm kesen, ceza veren bir yüce yargıç.

Hem öyle sulh ceza, asliye ceza gibi ufak tefek suçlara bakan sıradan bir yargıç değil. Hükümleri Anayasa Mahkemesini, Meclis'te 60 milletvekili ile temsil edilen, ülkede 6,5 milyon seçmen yurttaşın desteğini almış, yasal bir siyasiyi partiyi, ortak bildiri yayınlayan "mütekait amiralleri" kapsayan bir yargıç.

Eh bir yüce Başbuğ yargıç da olursa, ona yüce yargıç dense gerek değil mi ?..

* * *

Yüce yargıç son günlerde Anayasa Mahkemesi'ni hedef tahtasına oturttu. Yüce yargıcın defalarca "HDP gecikmeden kapatılmalıdır. Bu şühedaya (şehitlere) bir namus borcumuzdur" demesine rağmen ülkenin en yüksek yargı kurumu Anayasa Mahkemesi HDP'yi kapatmadı onun yerine Yargıtay Başsavcılığının iddianamesinde hem bazı usul eksikleri buldu, hem de HDP'nin "terör odağı olduğu"na ilişkin iddianamede somut kanıtlar olmadığını belirtti ve iddianameyi geldiği yere geri yolladı.

Yüce yargıç yüce Başbuğ da haklı olarak yağdı gürledi; 1 Nisan'da yazılı açıklama yaptı ve "HDP'nin kapatılması kadar Anayasa Mahkemesi'nin de kapanması artık ertelenemez bir hedef olmalıdır" buyurdu.

Nisan başıydı.1 Nisan şakası sandık. Değilmiş.

Dün de partisinin grup toplantısında yine yağdı gürledi ve o gürlemeden AYM bir kez daha nasibini aldı. En kilit cümlelerini aynen aktarıyorum:

"… AYM'nin mevcut hali ile milletimizin vicdanında karşılığı yoktur. Mahkeme başkanının da tarafsızlığı söz konusu değildir. Bu mahkemenin kapısına kilit vurularak yeniden yapılandırılması demokrasi sorumluluğudur. AYM'nin bir darbe mirası olduğu ortadadır…"

MHP Başbuğu'nun parti grubunda yaptığı uzun konuşmayı T24 epey ayrıntılı yayınladı. Meraklıysanız tıklayın ve okuyun.

Kimileri Başbuğ'un dünkü son konuşmada geçen "yeniden yapılandırılmalıdır" önerisini "Bahçeli geri adım attı" diye yorumladı. Yani "Kapatmayalım ama yeniden yapılandırılım" demiş gibi. Oysa konuşmanın bütününe bakılırsa bu yeniden yapılandırmayı "Yani AYM olmasa da olur gibi olsun" diye anlamlandırmak daha doğru galiba.

Ama ben o uzun konuşmadan özellikle bir cümleye dikkatinizi çekmek istiyorum: AYM'nin bir darbe mirası olduğu ortadadır…

Hımmm!...

Doğru. Anayasa Mahkemesi Türkiye'nin hukuk sistemine 27 Mayıs darbesinden sonra yapılan yeni anayasa ("1962 Anayasası" diye anılır) ile girdi. Ancak bunu, Anayasa Mahkemesi'nin askerlerin siyaset üstündeki vesayetini sağlayan bir kurum olduğunu değil, çağdaş demokrasilerin olmazsa olmazlarından "kuvvetler ayrılığı" ilkesini iyice pekiştiren olumlu ve önemli bir adım olarak görmek gerek.

Yoksa meselâ Almanya'nın da Anayasa Mahkemesi (BundesVerfassungsgericht) var. "Acaba o hangi darbenin ürünü" diye sorma hakkımız doğar.

* * *

Yüce yargıç Devlet Bahçeli sadece Anayasa Mahkemesi üstüne hüküm kesmedi, en taze gündem maddemiz "amiraller bildirisi" üstüne de hüküm kesti.

Dünkü MHP grup toplantısında o konuda da uzun uzun konuştu ama ben tek cümleyi aktarmanın yeterli olduğu kanısındayım:

"...104'lükler suç işlemişlerdir. Bu suç cezasız kalamaz, kalmayacaktır". 

104 "mütekait amiral"in ortak bildirileri bir suç oluşturuyor mu bilemem. Bildiğim, eğer bir suç varsa buna mahhkemelerin karar vermesi gerektiğidir. Madem yamalı bohçaden beter hale gelmiş 12 Eylül'ün ayıplı Anayasası halâ geçerli ve orada Türkiye'nin bir "hukuk devleti" olduğu yazıyor, neyin suç olup neyin olmadığına ancak mahkemeler karar verebilir.

Ama MHP başbuğu çoktan yargıladı ve hüküm kesti:

"...104'lükler suç işlemişlerdir. Bu suç cezasız kalamaz, kalmayacaktır". 

Boş yere "Yüce Başbuğ artık yüce yargıçtır da" dememişim değil mi?