Güzel güzel yazımı yazdım. Valizimi sabaha telaş olmasın diye güzelce hazırladım. Her işini tamam etmiş biri olarak bir toplantıya katılmak üzere evden çıktım. Toplantı başlamadan sohbet ederken haber geldi: Diyarbakır 4 Numaralı Ağır Ceza Mahkemesi kararını bir gün önceden verdi ve açıkladı. KCK davasında Kürtçe savunma yapma isteği bir kez daha reddedildi...
Böylece akşamüstü yazdığım yazı ofsayta düşüverdi. Meslekte ilk kez başıma gelmiyor ama her gelişinde de zalim kadere lanet okuyorum. Yine okudum.
Sonra sakinleştim ve yazıyı bir kere daha okudum. Aslında yazı hiç de güme gitmemiş. Sadece iki önemli konudan biri vaktinden önce cevabını bulmuş.
Yani tembellikten değil, yazı bal gibi güncelliğini koruduğu için hiç değiştirmiyorum. Sadece bu girişi ekledim o kadar.
Buyrun.
* * *
Bu yazıyı sabahın erken saatlerinde okuyorsanız ben beş, on bin metre yukarılarda, rotası Diyarbakır olan bir uçağın içindeyim demektir; daha sonraki saatlerde okuyarsanız Diyarbakır Adliye Sarayının içinde KCK davası duruşmasını izlemekte olacağım. Akşam saatlerinde ekran başında iseniz bu yazıyı artık okumasanız da olur; çünkü “olay yeri”nden daha taze ve sıcak bilgileri T24’e geçmiş olurum; onu okumanızı öneririm...
Yani yukarıda lafın gevelendiği uzun paragrafın özeti: Yolcudur Abbas !
İlk duruşmada oradadaydım. Bu gün de olacağım. Çünkü bugün “son” değilse bile “son kadar önemli” bir duruşma olacak.
Bizler, yani Kürt olmayan hele hele o bölgede yaşamayanlar için KCK davası Kürtlere karşı açılmış bir dizi ve bir sürü davalardan biri.
Kürtler için öyle değil ama.
* * *
Birincisi: 6 No’lu Özel Yetkili Ağır Ceza Mahkemesinin Kürtçe ifade veren ve bunda ısrar eden sanıklar için tutanaklara “Bilinmeyen bir dilde konuştu” diye yazdığı ve bunda ısrar ettiği tutumuna karşı avukatların 4 Numaralı Ağırceza Mahkemesine yaptıkları itiraz karara bağlanacak. Bu mahkemenin kararı davanın bundan sonraki seyrini belirleyecek. “Etkileyecek” değil “belirleyecek”.
Anadilde eğitim, anadilde öğretim, anadil, Kürtçe, böyle bir dil var mı filan gibi kimi ciddi, kimi saçma eksenlerde yürüyen tartışmaların iyiden iyiye yoğunlaştığı şu günlerde KCK sanıkları, Kürtçe kullanımının demokratik bir hak olarak tanınması için belki de beraat etmelerine bahane oluşturucağını, hüküm giyseler bile daha az ceza alacaklarını (bunun örnekleri çok) bile bile duruşmalarda Kürtçe konuşmayı yeğlediler. Yoklamada bile adları okununca “Burada”yı Türkçe değil Kürtçe söylemekte ısrar ettiler.
Bugün 4 Numaralı Ağır Ceza Mahkemesi yargıçları basit bir soruya hukuksal bir yanıt verecekler. Ya “Türkçeyi bilse bile bir sanık kendini en iyi anadilinde ifade eder; o yüzden gerek uluslararası hukuk ilkeleri, gerek Türkiye Cumhuriyetinin kurucu belgesi Lozan Anlaşması uyarınca duruşmalarda Kürtçe konuşmaya hakları vardır” diyecek ya da itirazı reddedecek. Bu ilk bakışta önemsiz görünen hukuksal cevap barışa giden yolda kapılar açabilecek önemde. Bir tür test !
* * *
İkincisi: KCK duruşmaları başladığından bu güne ara verilmeden sürdü. Bütün bu süre boyunca her duruşmada sanıklar ve avukatları tahliye talebinde bulundular ve hepsinde mahkeme bu talepleri reddetti.
Ama bugün davanın iddianamenin okunması, sanıkların savcının iddialarına cevap vermesi aşaması artık tamamlandı. Bundan sonra duruşmalara ara verilecek. Bu ara bayram tatili süresi boyunca da olabilir, daha uzun da olabilir.
Kural olarak ceza mahkemelerinde tahliye talepleri duruşmaların bu aşamasında karara bağlanır. Yargıçlar savcının iddialarını öğrenmişler ve o iddialara karşı sanıkların ve avukatlarının cevaplarını dinlemişlerdir. Artık tahliye kararı vermemelerinin “Sanık kaçacaktır... Sanık delilleri karartacaktır... Sanığın suç işlediğine ilişkin ciddi ve güçlü kanıtlar vardır” gibi gerekçeleri olması lazım.
O yüzden 7.500 sayfayı aşan iddianameyi okumuş biri (mesela ben) “Bugün de tahliye kararı verilmezse bu hukuksaldan çok siyasal bir karar olacaktır” diye düşünür. Mesela ben böyle düşünürüm.
* * *
Evet hukuksal değil siyasal bir dava ile karşı karşıyayız. Ya dağda savaşın kanlı dili ile konuşanların, silahları terkedip siyasetin kansız dili ile konuşmalarına giden sürecin aracı, köprüsü olan KCK örgütlenmesinin önü açılacak ya da...
“Ya da”yı düşünmek bile istemiyorum.