Bu sayfanın en tepesine bakın: T24 Bağımsız İnternet Gazetesi yazıyor. Haber sitesi, haber portalı filan değil internet gazetesi ve bağımsız… Okurlar için bu ayrımcık (=nüans) önem taşımayabilir. Ama bizim için önemli. Çok önemli…
Yazılı, sözlü, görsel dalları olan medya, halkın ülkede ve dünyada ne olup bittiğini öğrenme,yani haber alma hakkını, evet,"ihtiyacını" değil hakkını sağlamakla yükümlü. Varoluş nedeni bu. O yüzden demokrasinin ete kemiğe bürünmesine, dört yılda bir sandık başına gitmeyle sınırlanmamasına dolaysız katkıda bulunuyor.
T24 medyayı böyle tanımlıyor, böyle kavrıyor ve o yüzden bağımsızlık bizler için gazeteciliğin olmazsa olmazı…
Gel gör ki günümüzde anaakım denen ligde oynayabilecek bir medya aracına sahip olmak ancak çok yüklü bir sermaye yatırımı ile mümkün. Bu durumda bağımsızlık daha baştan yok oluyor. Medya doğrudan doğruya sermaye sahibine bağımlı hale geliyor. Sermayedarın özel girişimci (=kapitalist) ya da devlet olması bu bağlamda önem taşımıyor. Türkiye bağlamında alırsak ha patronların adıyla anılan medya grupları, ha TRT. Bağımsızlık ister istemez kağıt üstünde firaklı ama içi boş bir kavrama dönüşüveriyor…
Geçen yüzyılın sonlarında uydu, yarı iletkenler ve bilgisayar teknolojilerinde yaşanan devrim nitelikli değişiklikler "görsel, yazılı ve sözel" üçlemesi ile tanımlanan medyaya bir dördüncü dal ekledi: İnternet medyası.
Ne rotatif denen dev boyutlu ve fiyatlı baskı araçlarına, kağıt, mürekkep stoklarına, dağıtım için zorunlu kamyon filolarına, ne pahalı stüdyolara, milyon dolarlık uydu kiralarına, kameralara, çok pahalı teknik avadanlıklara gerek var. Sadece birkaç bilgisayar ve gazeteciler. O kadar.
İşte bizleri T24'de buluşturan ve -haydi öğüneyim- mutlu kılan, bizim gibi çulsuzlarında üstesinden gelebileceği maddi zemin bu.
Paramız çok kıt. Bazı aylar cepten gidiyor. Maaş alanlar ay sonunu ancak getiriyor; bazen getiremiyor. Kimilerimiz onu da almıyor ve geçimini başka kanallardan sağlamaya çabalıyor. Ama sonuçta hiçbir bağımlılık ilişkisine yakayı kaptırmadan haberiyle, yorumuyla, belgesiyle, çevirisiyle, görseliyle, yazılısıyla gazetecilik yapabiliyoruz ve bu bizi mutlu kılıyor.
Kıt paramız biraz artarsa - mesela reklam gelirlerimizde küçük sıçramalar elde edebilirsek- yine ve sadece insana, gazeteciye yatırım yapacağız.
Eksiklerimizin farkındayız. Haber pahalıdır. Üstelik habercilik zor zenaattır. T24 kadrosuna iyi habercileri katmak; tümünü kendi ürettiğimiz haberlerle okurun karşısına çıkmak, halkın haber alma hakkını alabildiğince ve olabildiğince zenginleştirmek, derinleştirmek hem hedefimiz, hem inadımız, hem düşümüz.
* * *
Üç yıl önce 1 Eylül günü Tırmık'ta gemici ağzıyla seslenmişim:
"…Bugün 'Vira demir' diyoruz. Bu gemi bütün yaz limanda kalafata çekildi. Boyası tazelendi; aksayan bölümleri elden geçirildi; tayfalar takviye edildi.Artık haber okyanuslarının azgın dalgalarına doğru yelken basma günüdür..."
Üç yıldır okyanus üstündeyiz. Azgın dalgalara da, sise de, pusa da, fırtınaya yağmura da pabuç bırakmadık.
Yine o Tırmık'ta eklemişim:
"…Başarırsak bunu ne sermayenin gücü, ne pahalı tanıtım kampanyalarının rüzgârı, sadece ve sadece gazetecilik yapan gazeteciler başarmış olacak. Başaramazsak kusur yine bizde, sadece gazetecilik yapan gazetecilerde olacak..."
Üç yaşımızı doldurduğumuz şu günlerde artık "vira demir" demeye gerek yok. Onun yerine "yelkenler fora" diyoruz.
Pupa yelken gitmek o kadar keyifli ki…