Aydın Engin

11 Mayıs 2014

TV habercilerinin ağzına acı biber

Çoğu genç olan görsel medyanın habercileri Türkçeye hakim, Osmanlıca kelimelere aşina değiller...

Bu bir Pazar yazısıdır. Bu terimi meslek dilimize kim sokuşturdu bilmiyorum. Bildiğim “Pazar yazısı” denince sıkıcı(?) siyasal analizlerden uzak, uçuk kaçık, kolay okunur, mümkün olduğu kadar matrak ve alabildiğine öznel (=sübjektif) yazılara deniyor.

Bunun ustaları var. Bunlardan biri ben değilim. Bir kaç kez denedim. Bence yüzüme gözüme bulaştırdım.

Bir kere daha deneyeyim mi ?

Öyleyse buyrun

*    *    *

Sözüm görsel medyanın (Bu bizim meslek dilinde televizyon demek oluyor) habercilerine.

Çoğu genç. Türkçeye hakim, Osmanlıca kelimelere aşina değiller. Ayrı yazılan “de” anlamındaki “dahi”yi “daaahi” diye, “olay” anlamındaki “vak’a”yı “vakaa” diye teleffuz ediyorlar ve beni çileden çıkarıyorlar.

Ama onlara (habercilere ve  hele hele kameramanlara…) hem sevgim hem saygım var. Siz ekranda sadece sonucu görüyorsunuz.  Onlarsa soğukta ve sıcakta, karda kışta kıyamette, yağmurda çamurda, bazan itile kakıla haber üretmeye çabalıyorlar.

Ancak sevgim ve saygım bir çok kez ağızlarına biber sürmeme engel değil.

Onlardan şöyle sözleri  çok duydum, duydunuz:

- Giriş yaptı… Çıkış yaptı… Panik yaptı… Heyecan yaptı…

Yaşı uygun olanlar hatırlar, Tarzan da böyle konuşuyordu. Omanda büyüdüğü için vokabüleri (=Kelime dağarcığı) pek sınırlıydı ve mecburen şöyle cümleler kuruyordu:

- Tarzan var Ceyn (Jane) sevmek yapmak…  Tarzan sana meyve getirmek… Tarzan şimdi gitmek, sonra gelmek…

Fark çok mu büyük?

Hayır.

Girdi, çıktı demek varken, giriş yapmak, çıkış yapmak da ne demek oluyor?

Paniklemek varken panik yapmak, heyecanlanmak dururken heyecan yapmak?..

(Gel buraya haberci,; uzat dudaklarını, acı biber süreceğim. Hem de Urfa’dan getirttiğim izot biberi… Öyle bir yakar ki…)

Bitmedi. Bir de “söyleyebiliriz” kalıbı çıktı başımıza.

Kadın ya da erkek haberci ekranda konuşuyor:

- Başbakan Erdoğan’ın Bakanlar Kurulu toplantısı için başbakanlık binasına giriş yaptığını söyleyebiliriz…

Yav, ekrandaki görüntüde Başbakan yanında korumalarıyla başbakanlık binasına giriyor. Peki “söyleyebiliriz” ne demek oluyor şimdi ? “Girdi” de, “geldi” de. “Söyleyebiliriz” dediğinde, “söyleyemeyebiliriz” de demiş oluyorsun ve gülünç oluyorsun…

(Gel buraya haberci,; uzat dudaklarını, acı biber süreceğim. Hem de Urfa’dan getirttiğim izot biberi… Öyle bir yakar ki…)

Bitmedi.

Bir de “oldukça” var.

Şöyle haberler dinlemedik mi ?

- Annesinin cenaze töreninde oldukça üzüntülü olduğunu söyleyebiliriz…

Ne yani, annesinin cenaze törenin zil takıp oynayacak mıydı?

Oldukça “epey, bir hayli” anlamında bir sözcük. Yani adam ya da kadın annesinin cenaze töreninde çok değil, epeyce bir miktar mı üzüntülü? Herhalde annesini çok sevmiyordu.  Bir yandan “annem”  diye içi yanıyor; bir yandan “Oh, nihayet kurtuldum bu cadıdan” filan mı diyordu dersiniz ?

(Gel buraya haberci,; uzat dudaklarını, acı biber süreceğim. Hem de Urfa’dan getirttiğim izot biberi… Öyle bir yakar ki…)

*    *    *

Bu bir Pazar yazısıydı. Yazıda TV habercilerinin diline “sanal biber” sürdüm.

Ama bu yazıdan sonra yine bu dil fukaralığına ve dil rezaletine denk gelirsem  nereye saklansanız sizi bulup sanal filan değil sahici biber süreceğim. Cebimde bir avuç izot biberiyle dolaşıyorum.

Haberciler haberiniz olsun…