Borusan grubunun Onursal Başkanı Asım Kocabıyık, TÜSİAD üyeliğinden istifa etti. Gerekçesi pek kısa: Yeni arkadaşlarla bizim fikirlerimiz uyuşmuyor!..
Asım Kocabıyık “kurucu babalar” kuşağından. Buradaki “kurucu” nitelemesi sadece TÜSİAD’ı içermiyor. Çok daha geniş bir kapsamı var. O kuşak, alışılagelmiş deyimle “sıfırdan başlayıp” Türkiye özel sektörünün en büyük sanayi şirketlerini kurdular, büyüttüler ve bugüne taşıyıp görevlerini ya profesyonellere (ki çok az) ya da çocuklarına devrettiler.
Onlar tek parti döneminde CHP’nin, sonuçları “devlet fideliğinde kapitalist yetiştirme” diye tanımlanabilecek devletçi ekonomik politika sayesinde ilk sermaye birikimlerini yaptılar. 50’li yıllarda Demokrat Parti'nin özel sektöre dayanan ekonomi politikaları onları ticaretten sanayiciliğe yöneltti. 60’lı yıllarda Demirel yönetimindeki Adalet Partisi döneminde ise artık ülkenin en büyük sermaye gruplarına dönüşmüşlerdi ve bir avuçtular. Uluslararası sermaye ile ortaklıklar kurdular.
Otomotiv, tekstil, iş makinaları, kimya ve ilaç sanayii gibi kilit dallarda “bayilik”ten sanayiciliğe sıçradılar. Hemen hepsi devletin yatırımcı bakanlıkları ve kamu kuruluşlarıyla yoğun ve elverişli koşullarda işbirliği yaptılar (Benim bildiğim sadece Altınyıldız grubu devletle iş yapmamayı yeğledi).
Devlet onlar için hep önemli oldu. Devletin resmi ideolojisine bağlıydılar; hükümetler, hatta iktidarı elinde tutan partiler değişse bile devletin yanında saf tuttular ve hükümetlerle, iktidarlarla da uyum içinde olmayı asla ihmal etmediler.
(Burada zorunlu değilse bile yararlı bir parantez açalım: Son paragrafa bakıp “Zaten devleti yöneten onlardı. İktidarları onlar işbaşına getirdi; indirdi ya da çıkardı” diyenler olabilir. Ama bu hayatı siyah-beyaza indirgemek, hayatı iki boyuttan ibaretmiş gibi kavramak olur. Marksizmin el kitaplarında bile yer alan ilkeyi hatırlayalım: “Ya o, ya o değil; hem o, hem o”. Şimdi parantezi kapayalım).
Kurucu babalar henüz gençken, henüz kuruluşlarının dizginlerini tamamen ellerinde tutarlarken 1971’de 12 Mart darbesinden birkaç hafta sonra TÜSİAD’ı kurdular.
TÜSİAD bir dernek. Ama bir siyasi parti kadar etkisi büyük bir kuruluş. Kuruluşundan bu yana 29 yıl geçti. TÜSİAD, Türkiye ekonomisinde ve siyasetinde etkisini her zaman korudu hatta arttırdı.
Geçen 29 yıl içinde kurucu babalar yaşlandılar. Şirketlerinin yönetimlerini devredip kültür, sanat, hayır, hasanat, eğitim alanlarında etkin oldular ama şirketleri üstünde belirleyici etkileri her zaman vardı ve var. Bunda ne kadar büyürlerse büyüsünler aile şirketi formatını korumaya özen göstermeleri, en azından hisse dağılımlarına ailenin şirket üstündeki egemenliğini yitirmeyecek ölçüde izin vermeleri belirleyici oldu ve oluyor.
Kurucu babaların devlete bağlılıkları ve bağımlılıkları hep belirleyici oldu.
O yüzdendir ki 12 Mart Muhtırası'nı ilk destekleyen kuruluşlardan biri TÜSİAD’dı.
O yüzdendir ki 12 Eylül darbesine alkış tutan, destek bildirisi yayınlayanlardan biri TÜSİAD’dı.
O yüzdendir ki genç işadamı Cem Boyner’in Türkiye merkez sağına çekidüzen vermek, onu modern kapitalizmin gereklerine göre düzenlemek, demokrasiyi kapitalizmin egemen olduğu Batı Avrupa ülkelerindeki standartlara yükseltmek için başlattığı siyasi çıkış, Yeni Demokrasi Hareketi, TÜSİAD’ın kurucu babalarının ve onların etkisinde kalan ya da karşı çıkmaya çekinen üyelerinin büyücek bir kısmının çelmesini yedi; desteklenmedi ve sönümlendi gitti.
O yüzdendir ki 1997’de Profesör Bülent Tanör’ün TÜSİAD adına hazırladığı “Demokratikleşme Raporu” kurucu babalarca reddedildi. Hem de çok sert...
O yüzdendir ki 28 Şubat sürecinde TÜSİAD’ın herhangi bir itirazına tanık olunmadı...
O yüzdendir ki 2003 yılında TÜSİAD’ın gençlerin elinde olan yönetiminin Kıbrıs’taki referandum sürecine ilişkin tutumuna kurucu babalar itiraz etti. Onlardan biri, KOÇ grubunun da kurucu babalarından İnan Kıraç bu gerekçeyle TÜSİAD’dan istifa bile etti.
Şimdi de Borusan grubunun kurucusu ve TÜSİAD’ın kurucularından Asım Kocabıyık istifa etti.
Bu bir çatlak.
Ama TÜSİAD’ı çatlatacak kadar büyük bir çatlak mı bilemiyorum. Bildiğim TÜSİAD içinde faşizme bile uyum sağlayan –çoğu yaşlı- bir kuşakla daha modern bir kapitalizm için çaba gösteren –çoğu genç- kuşaklar arasında epeydir sürüp giden çatışma bir kez daha su yüzüne çıktı...
Dünya değişiyor. Her değişim sancılıdır; çatışmalara ebelik eder.
TÜSİAD’ın bunun dışında kalması mümkün değil. Oradaki çatışmayı kuşaklar çatışması olarak nitelemek doğru değil. Zihniyetler çatışıyor.
Bu çatışmanın Türkiye’de demokratikleşme adımlarının evrileceği yön üstünde etkisi olacak. Unutmayalım ki kurucu babalardan hayatta kalanlar resmen değilse bile fiilen çok büyük bir ekonomik gücü ve siyaseti etkileme olanaklarını ellerinde tutuyorlar...