05 Eylül 2011
Tatil de, Yaz da Biterken...
Ayılar, tarla fareleri, yılanlar, köstebekler yavaş yavaş kış uykusuna hazırlanıyorlar...
Ayılar, tarla fareleri, yılanlar, köstebekler yavaş yavaş kış uykusuna hazırlanıyorlar.
Kafanızı gökyüzüne çevirin; göçmen kuşlar ufaktan ufaktan belirdi bile. Yakında gökyüzünde bulutsu kıvrımlar, halkalar, sarmallar çizerek Ekvator’a yakın sıcak topraklara doğru yola çıkacaklar...
Yazlıkçıların –ahlâksızca, bencilce- geride bıraktıkları kediler ve köpekler şaşkın ve korku dolu gözlerle bakınmaya başladılar bile. Kaçı güzü ve hele kışı geçirip hayatta kalacak? Cevap: Pek azı!..
Doğa yazı bitirdi, bitiriyor...
Şansı olup tatil gibi bir yaz yaşamını biraz daha sürdürebilecek olanlar “Ben en çok Eylül mehtabını ve denizini severim” diyorlar ama onların da yüreklerinde bu mutluluğun çok uzun sürmeyeceğini bilmenin kederi var.
Tatil de, yaz da bitiyor...
Ve kış uykusuna yatan hayvanların tersine kent insanları yaz uykusundan uyandılar ve mahmur mahmur o beton ve cam silolarından farksız ofislere, fabrika tezgahlarına, okul sıralarına, atelyelere, dükkanlarına, evlerine döndüler, dönüyorlar. Şimdi asfalt, beton, egzos gazı, zifos, işe gidişi de eve dönüşü de bir karabasana dönüştüren trafik cehenneminde en az sekiz dokuz ay sürecek bir didişme, yaşamı kolaylaştıracağına zorlaştıran kent yaşamı ile başetme dönemi başlıyor.
* * *
Bizim meslek de ise böyle olmadı.
Ne yaz yaza benzedi, ne tatil tatile...
Yaz aylarında sade suya tirit transfer palavraları ile vakit geçiren spor medyası bile “şike dalgası”ndan soluk alamaz hale geldi.
Siyaset ise hem dünyada hem ülkede tepemize çöktü.
Yaza “Bu kez teğet bile geçmeyecek” diye “Tayyip Erdoğan garantisi” verilen ekonomik kriz ürpertisi ile girdik. Tayyip Erdoğan –şimdilik- sadece Türkiye’nin başbakanı olduğundan kriz okları Yunanistan’da, İtalya’da, Portekiz’de, İspanya’da teğet geçmedi, deldi; halen de delmeye devam etmekte.
Ardından seçim dalgası her yanımızı sardı. Geç gelen yazın bir türlü ısıtmayan güneşinde ter döktük durduk. Çünkü seçim değil küfür yarışı izledik. Küfürleri ayıklayıp haber çıkarmak bizim gibiler için epey zordu.
Seçim bitti, şimdi parlamento tatile girer, bizler de “yaz gazeteciliği”ne geçip günü geçiştiririz hesabı yapıyorduk ki seçilmiş ama daha önce demir parmaklık ardına tıkılmış ve inatla orada tutulmakta olan milletvekilleri yüzünden tatil bizler için yine uzak bir düş oldu. CHP ve BDP’liler yemin edecek mi etmeyecek mi üstüne papatya falına başvuranlara haber yetiştirme telaşından, “Yemin etmeliler mi, etmemeliler mi” konulu kördüğüşü bir tartışmanın içine düştük.
Soluk soluğa yemin krizi üstüne akan haberlere yetişmeye çabalarken bu kez de Suriye karıştı. Suriye’deki gösteriler “Arap baharı”nın bir devamı mı, yoksa ülkedeki şii-nusayri azınlık iktidarına karşı kökten dinci sünnilerin ayaklanması mı sorularına cevap aramaya koyulduk...
İçeride ise Öcalan’ı devre dışı bırakma manevrasına kuvvet veren AKP yönetiminin Kürt sorununun çözümünde militarizmin hasını uygulamaya koyulduğuna tanık olduk. “Şiddet, şiddeti tırmandırarak doğurur” diyen ilke yine doğru çıktı. Güneydoğu’da genç yurttaşlarımız (kimi Türk. Kimi Kürt) namluların hedefi olup kanlar içinde öldüler ve bizlerin de içini kanattılar.
Yaz böyle geçti.
Üstelik ben, belli başlı olayları saydım, irili ufaklı bir dizi ikincil olayı da ekleyin. Gazeteci milleti (tabii ben medya prenslerinden, baronlarından değil haberci denen bizcileyin medya amelesinden söz ediyorum) yaz tatili de yaşamadı, yaz uykusuna da yatamadı.
Şimdi sonbahara adım attık. Tatil de bitti, yaz da...
Bu satırlar yazılırken BDP Kurultayı toplanmıştı. Demokratik özerklik gündemin ana maddesi. Öyle Kürtçe kurslarına izin verilmesi filan gibi “açılım manevraları” kangren olmuş yaraya aspirin tedavisi uygulamaya benzeyecek.
Bitmedi. Yakında Meclis açılacak... BDP yemin ederse AKP elebaşıları “Tükürdüklerini nasıl da yalattık” diye kostaklanacaklar. Etmezse “Bunlar demokrasi istemiyor zaten” deyip yine kostaklanacaklar. Olan da kör topal yürüyen – hatta bazan yürüyemeyen- demokrasiye olacak...
Bitmedi. Doğu Akdeniz’de savaş tamtamları çalmaya başladı bile. Tayyip Erdoğan, ülkeyi halletiğine inanmış olsa gerek ki şimdi de Ortadoğu’yu düzenlemeye soyundu. Israil’le savaşa da gidebilecek bir yola girdik bile...
Yazdan da beter günlere giiriyoruz.
* * *
Biliyorum zaten bildiklerinizi, üstelik gelişigüzel sıraladım. Bu Tırmık’ı tatilden ve yazdan sonraki ilk Tırmık niyetine okuyun. Yani mahmurluğu savma yazısı olarak...
Yarından itibaren bir kerre daha “vira demir” diyeceğiz...